Henüz sokak hayvanlarının bir toplumsal kutuplaşma bahanesi olmadığı zamanlardan hatırlayacağınız haberlerden söz etmek istiyorum. 'Otoyol kenarında terk edilen köpek aylardır sahibini bekliyor' ya da 'Otoyol kenarında terk edilen köpekler sürücüler için tehlike yaratıyor' şeklinde özetlenebilecek bu haberleri anımsadınız değil mi? Evin yolunu bulamasın diye arabaya koyup uzak bir yerde can yoldaşınızı bırakmaktan daha acımasız ne olabilir?
Geçenlerde tamamen tesadüfen otoyol kenarında çok sayıda dinlenme tesisi ve benzin istasyonu olan bir kurumun terk edilen köpeklerle ilgili ne tür sıkıntılar yaşayabileceğine şahit oldum. Zaman zaman ayarı kaçan hassasiyeti de düşünerek ne kurumun ne de iş insanının adını yazmayacağım. Zaten konuştuğum iş insanı da 'aman n'olur bizi topun ağzında bırakma' diyerek tepkilere yönelik korkusunu dile getirdi.
Sadece şunu söyleyeyim, kaynağımın ülke geneline ilişkin fikir verebilecek genişlikte bir iş ağı söz konusu. Gelelim anlattıklarına: "Sadece bizim değil bu tür otoban kenarındaki tesislerin çevresi sahipsiz daha doğrusu terk edilen köpeklerle dolu. O kadar ki yiyecek arayan köpekler normal olarak bu tesislerin çevresinde geziniyor, zaman zaman tesisteki vatandaşları korkutuyor. Tepkilerse iki tür, ya bize bu köpekleri neden beslemiyorsunuz diye kızıyorlar ya da bu köpekleri neden burada tutuyorsunuz diye."
Ardından haklı olarak şu soruyu soruyor; "Bu durumda biz ne yapabiliriz? Her geçen gün daha fazla köpek terkediliyor ve hayvanlar üremeye devam ederek sorunu büyütüyorlar." İşte 'ne oldu da Hükümet şimdi sokak hayvanlarına yönelik kanun değişikliğine gitti' diyenlere cevap; sorun çok büyüdü, sokak hayvanlarının nüfusu halk sağlığını tehdit edebilecek bir boyuta ulaştı. Evet, insanları hayvanlardan koruyacak noktaya gelmemiz gerekiyor. Bunun için çözüm kesinlikle uyutma değil. Zaten bu konu artık masada da değil.
Kalıcı çözüm için çokça sabır, biraz empati ve biraz da fedakarlık yapmalıyız. Etkili kısırlaştırma ile 3-4 yıl içinde sokak hayvanları nüfusunu kontrol altına almak mümkün. Hep söylediğimiz 'her şeyi devletten beklememek lazım' anlayışını toplumun tüm kesimleri olarak hep birlikte hayata geçirelim. Büyük bağış kampanyaları ile barınakların getireceği maliyet yükünü devletle, belediyelerle paylaşalım.
Şirketler de bu kampanyalara katılırsa Türkiye dünyaya örnek olabilecek bir çözüm yolu bulabilir. Kurumsal sosyal sorumluluk konusunda kaynaklarını nasıl değerlendireceğini düşünen, proje konusu arayışındaki şirketler; işte sizler için yepyeni bir alan, sokak hayvanlarının rehabilitasyonuna destek.