İklim krizi insanlığı öyle bir noktaya getirdi ki, eskiden dünyada yaşamın nasıl başladığını merak ederdik. Şimdi dünyanın sonunun nasıl geleceğini merak ediyoruz. Bana göre dünyanın sonunu duyarsızlık getirecek. Hoş, Gazze'de çocukların öldürülmesine göz yuman bir dünyanın sonu gelmiştir zaten.
Dün BM'nin 1959 yılında kabul ettiği '20 Ekim Dünya Çocuk Günü'ydü. Ve çocukların öl(dürül)meye devam ettiği böyle bir günde, duygularım karışık. Bugüne aslında 30 Kasım'da Dubai'de başlayacak Cop28 (BM İklim Değişikliği) Konferansı'nı, gündeminin ne olması gerektiğini, geçen yıldan bu yana nasıl bir mesafe alındığını filan yazacaktım. Ancak yazılması gereken tek bir şey var: Eğer tüm dünyadan devlet başkanları ve özel jetleriyle gelenler dahil 70 bin yetkilinin (!) katılacağı Cop28'de, İsrail'in barbarlığına son vermesi ve sonuçlarıyla yüzleşmesi konusunda gerekli adımlar atılmazsa, dünyanın kurtuluş şansı bir daha asla olmayacak.
Dünya Çocuk Günü kendi çocukluğumu da aklıma getirdi. O dönemde dünyanın çocuklar için ne konuştuğunu hatırlamaya çalıştım. Hatırladım da, 1980- 90'larda dünya, Afrika'daki açlık sorununu konuşuyordu. O dönemde 'parfüm endüstrisine harcanan paranın yarısıyla dünyadaki açlık sorunu çözülebilir' deniyordu. Peki, o günden bu güne ne yapıldı, resmen hiçbir şey.
Lüks endüstrisi ve beraberinde parfüm üretenler daha da büyümeye, zenginleşmeye devam ederken, Afrika'daki çocuklar hâlâ açlık çekiyor. Daha da kötüsü bugün çocuklar öldürülürken dünyanın bir kısmı izliyor. Egemen güçlerin duyarsızlığından söz ediyorum. Sadece çocukların öldürülmesini izlemekle kalmıyor, dünyayı kirletip, iklim felaketlerine neden oluyorlar. Bunu ben değil, İngiltere merkezli sivil toplum kuruluşu Oxfam diyor.
Oxfam'ın Cop 28 Konferansı öncesinde açıkladığı 'İklim Eşitliği: Yüzde 99 İçin Bir Gezegen' başlıklı raporu, oldukça çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor.
Rapora göre, dünya nüfusunun yüzde 1'i, yani aşağı yukarı 77 milyon kişiden oluşan milyarder ve milyonerler kulübü, çevreyi dünya nüfusunun yüzde 66'sını oluşturan en fakir kesimden daha fazla kirletiyor. 'Dünyayı kirleten ve dünyanın kaynaklarını çalan elitler' gibi oldukça sert ifadelerin kullanıldığı rapora göre, dünya nüfusunun yüzde 99'unu oluşturan sıradan bir insanın, yüzde 1'lik dilimde yer alan 'kirletici elitler'den birinin, bir yılda neden olduğu karbon ayak izini yapabilmesi için 1500 yıl yaşaması gerekiyor. Varın gerisini siz hesaplayın. Kendi lüks yaşam tarzlarını devam ettirmek için dünyanın kaynaklarını çalmakla suçlanan elitler maalesef aynı zamanda iklim krizine çözüm üretmek görevini de üstlenmiş kişiler. Ve ne yazık ki tek bir çözüm var, kirletenler ödesin.
Dünyanın iklim felaketleri ve artan eşitsizlikler şeklinde özetlenen ikiz bir krizle karşı karşıya olduğunun altı çizilen raporda, kurtuluş yolunun da ikiz bir çözümle olduğu vurgulanıyor. Yani daha güzel bir çevrede yaşamak için iklim felaketlerini önleyelim ama adaletsizliğe yani eşitsizliğe duyarsız kalmaya devam edelim derseniz, işte bu mümkün değil.
Zira yok böyle bir dünya!