Pandemiyi bir öğretmen olarak tanımlayanların sayısı hiç de az değil. Birçok ders aldığımız bu süreci küresel bir deney ortamı olarak görmek de mümkün. Örneğin uzaktan çalışma, daha önce olası sıkıntılarla baş etme sorumluluğunun, çalışana ait olduğu bir ekstra avantaj olarak görülüyordu. Oysa şimdi hibrit çalışma modeli artık kurumların gözardı edemeyeceği bir opsiyon oldu.
Tabi uzaktan çalışmanın getirdiği sorunların kendini yeni yeni göstermeye başladığını söylemek gerek. Bugüne kadar daha çok performans, verimlilik gibi konularla daha çok şirketlerin menfaatleri açısından gündemimize gelen hibrit çalışmanın, çalışanlara ve topluma etkileri önümüzdeki dönemin ciddi başlıkları olacak gibi. İnsan kaynakları (İK), yetenek yönetimi ve çalışma hayatı teknolojileri konularında araştırmalarıyla ünlü İngiliz Yazar Mervyn Dinnen, günümüzün uzaktan çalışmasını, 'Gündüz yatak odasından çalışanlar, gece de ofislerinde uyuyorlar' şeklinde tanımlıyor. Ve hibrit çalışma modellerinin sıkıntılarını bir güzel özetliyor.
Öyle ya evden çalışan insanların birçoğunun durumu bu; sabah kalkıp yatak odalarından pijamalarıyla ya da ev içi kıyafetleriyle çalışmaya başlıyorlar ve akşam olunca da gündüz çalıştıkları bu mekanda yiyipiçip, biraz dinlenip, uyuyorlar. Bir süreliğine herkesin hoşuna giden bu durumun sürekli oluşunun çalışanlar (aileleri ve çevreleri) açısından ne kadar yıpratıcı olabildiği şimdilerde insan kaynakları departmanlarını meşgul ediyor. Hatta dünyada 'hibrit çalışan yalnızlığı' diye bir kavram var artık. Dinnen, "Durum böyle olduğu halde yeni nesil esneklik özelliği olmayan iş ilanlarına bakmıyor" diyerek uzaktan çalışmanın kalıcılığına işaret ediyor. Demek ki sıkıntılarına rağmen (yeni) normalin bir parçası olan hibrit çalışmanın yol açtığı/ açacağı sorunlara artık daha fazla odaklandığımız bir süreç bizi bekliyor. Sosyalleşme imkanlarından mahrum, iletişim becerilerini geliştiremeyen ve ilişki kurmakta zayıflıkları olan bir topluma dönüşme kaygılarının hiç olmadığı kadar güçlü olduğu bir dönemdeyiz. Uzaktan çalışan yalnızlığının sosyal iklim üzerindeki olumsuz etkilerini yönetmeye hazırlanmak durumunda kalacağız. Şirketler şimdilik bunu çalışma arkadaşlarının birbirine destek olması şeklinde bazı alıştırmalar ve etkinliklerle yönetmeye çalışıyor. Oysa kimi zaman sosyal ve profesyonel tecride varan durum daha etkili yöntemler gerektiriyor.
Çalışan esenliğine odaklanan İK teknolojileri şirketi Wellbees'in Kurucusu Melis Abacıoğlu'nun bu konuda güzel bir önerisi var. Endüstriyel devrimden bu yana insanların sabah 9 akşam 6 saatleri arasında hep aynı verimlilikle çalışacak bireyler hayal edildiğini ve çalışma hayatının buna göre tasarlandığını hatırlatan Abacıoğlu, "Oysaki hissiyat analizleri de gösteriyor ki gün içinde aynı performansı sürekli ortaya koymak mümkün değil. Çalışanlar zamanı değil, enerjilerini yönetmeli. Asıl sır burada" diyor. Zaman yerine, enerji yönetimi. Neden olmasın, denemeye değer!