Soğuk savaş döneminde, uluslararası siyasette alacağı kararları ABD ve Alman büyükelçilerinin insafına bırakmış bir ülke konumundaydık. Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde kendi çıkarlarını önemseyen, uluslararası ilişkilerde ülkesini merkeze alan bir konuma yükseldi. BRICS için üyelik başvurusunda bulunmamız da bunun en somut örneklerinden biri.
Çin, Rusya, Brezilya ve Hindistan tarafından kurulan, Güney Afrika'nın 2011 yılındaki katılımı ile bilinen meşhur adına kavuşan BRICS, bugün dünyanın ABD ve Avrupa ülkeleri dışındaki en büyük ekonomilerinin, onları da geçen nüfus ve hammadde kaynaklarının merkezinde yer alıyor. Özetle dünyanın, ABD ve AB ülkelerinden ibaret olmadığını, tek kutuplu dünya hayali kuranların yanıldığını gösteren bir ittifak.
Bugün İran, Suudi Arabistan, Etiyopya Birleşik Arap Emirliklerinin de dahil olduğu BRICS'e NATO üyesi olarak katılım başvurusu yapan ilk ülke Türkiye. ABD'nin NATO aracılığı ile Rusya ve Çin ile savaş hazırlıkları yaptığı bir konjonktürde ülkemiz NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip ülke olarak Rusya ve Çin ile ortak ekonomik bir paktta yer alacak. Dahası ABD Büyükelçisi, Türkiye'nin S400 ve geçmiş uygulamalarını aklına getirerek Türkiye'nin bu pakta üye olmasının ilişkilerini bozmayacağını söylemek zorunda kaldı.
Gelen bilgilere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan 22-24 Ekim tarihleri arasında arasında Rusya'nın Kazan kentinde yapılacak zirveye katılım için kendisine yapılan daveti kabul etti. Rusya tarafından gelen açıklamalarda Türkiye'nin NATO üyesi olmasının kendileri için bir sıkıntı olmayacağını ortaya koydu. Ukrayna-Rusya geriliminde iki ülkeyle de iyi ilişkilerini sürdüren tek ülke olarak Türkiye'nin herhangi bir ülkeye bağlı politika geliştirmediğini en iyi Rus yetkililer biliyor.
Düşünce fakirliği yaşayan büyük uzmanlarımız, son gelişmelere bilindik ezberlerle karşılık verecek. Muhtemelen "Türkiye BRICS'e üyelik talebiyle eksen kayması yaşadığını ispatladı" gibi açıklamalar duyabiliriz. Ülkemizin Etiyopya ile Somali arasında arabuluculuk yaptığını, BAE ve Suudi Arabistan ile yıllar süren bir soğukluk yaşadığını, Hindistan'ın Yunanistan'a verdiği desteği, Pakistan ile sarsılmaz birlikteliğimizi bilmediğimizi varsayıp yorumlarını zenginleştirmeye çalışacaklar. Belki de NATO ittifakından kovulmamızın an meselesi olduğunu iddia edecekler.
Oysa ki birliğin kurucu ülkeleri olan Çin ve Hindistan'ın arası yıllardır gergin. İran ve Suudi Arabistan Yemen'de örtülü bir savaşın içerisindeydi. Ancak bu ülkeler birlik olabiliyorlar fakat Türkiye olamaz. Neden olmaz? Çünkü Türkiye'deki büyükelçiler ve onların temsil ettiği ülkeler buna kızar. Aynı ülkeler, BRICS üyeleri ile ticaret ve siyasi işbirlikleri geliştirebilir ama...
Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde ülkemizin uluslararası arenadaki prestiji yükseldi. Ancak zihni Soğuk Savaş'ın müstemleke aydınlığı seviyesini geçemeyen büyük uzmanlarımızın aşağılık kompleksi henüz yıkılmadı.
Merak etmeyin, Türkiye artık masalara hizmet etmek için değil ortak olmak için oturuyor. Ülkemizin çıkarları hangi adımın atılmasını gerektiriyorsa o adım atılıyor. Bu da bizi zaten var olduğumuz ittifaklarda daha güçlü kılıyor. Gerçi siz bunu zaten biliyordunuz değil mi?