The Foundation for Defence of Democracies (Demokrasileri Savunma Vakfı) olan FDD, Amerika Birleşik Devletleri'nde Türkiye düşmanı lobilerin en başında gelen kuruluşlardan biri. Sinan Ciddi de FDD Türkiye Masası'nda çalışan bir "araştırmacı" ve lobici.
Geçtiğimiz günlerde yine Türkiye hakkındaki asılsız bir sosyal medya paylaşımını düzelttiğim Ciddi, argümanlarıma cevap veremeyince Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaretlerde bulunup beni de Amerika Birleşik Devletleri'nin yaptırım listesine aldırmakla tehdit etti. İlgili ifadeler şöyleydi:
"Tabii ki sen Erdoğan ve Hamas'ın yanında duracaksın. Seni temin ederim ki ben ve FDD'deki meslektaşlarım sizin gibilerin çoğunun belirlenip cezalandırılması için elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Erdoğan'ın medeni devletlerin hukukunu ve uluslararası hukuku ihlal eden her faaliyetinin hesabını tek tek sormaya odaklanmış durumdayız. Manevra alanı bulamayacak. Halkbank sadece başlangıçtı. Sizi ve yönetici seçkinlerinizi bekleyen sefalet için sabırsızlanıyoruz."
Cevabım şöyle oldu: "Sizin gibi soykırım aklayıcılarının hedefi olmak şereftir. Elinizden geleni ardınıza koymayın. Biz de ne pahasına olursa olsun Türkiye'nin egemenliğini ve Filistin'in özgürlüğünü savunmaya devam edeceğiz."
Fakat konu ben değilim. Konu, FDD üyesinin tehdit etme cüretini bulduğu "kaynaklar"dır. Öncelikle Amerikan kanunlarına göre lobi ve araştırma yürüttüğünü söyleyen FDD'yi, 17 Aralık dosyasını Amerika'ya taşıyıp davayı Halkbank aleyhine bir saldırıya dönüştüren FETÖ'cülere desteğinden biliyoruz. Ki FDD'nin iki yöneticisinin bu dava sürecinde mahkeme tarafından "bilirkişi" olarak atandığını da hatırlatalım.
Ayrıca Türkiye'nin terör örgütü DEAŞ ile ilişkilendirilmesi iftiralarında da başı yine FDD çekmişti. Eski bakanlarımız Abdülhamit Gül ve Süleyman Soylu'nun ABD tarafından yaptırım listesine alınmasından Türkiye'ye yönelik savunma sanayii yaptırımlarının artırılması çağrılarını da FDD'nin sevinç ve takdirle karşıladığını biliyoruz.
Sadece kendi tweet'indeki bir dezenformasyonu düzelttiğim için evindeki rahat koltuğundan Amerikan devleti adına bir gazeteciye tehditler savuran bu şahıs FDD'yi temsil etmekte midir?
Eğer FDD iddia ettiği gibi sadece lobi faaliyeti yürüten bir think tank ise bünyesindeki bir araştırmacı nasıl bu kadar rahat Amerikan devleti adına kararlar alınmasını sağlayan bir aktörmüş gibi hareket etmektedir?
Bu mezkûr cüretin ardında yatan kibrin sebebi, FDD'nin Amerikan kanunları sınırları içerisinde hareket eden bir think tank'ten çok daha fazlası olması mıdır?
Amerikan Hazine Bakanlığı'nın, kendisi adına kararlar çıkarmakta yetkili bir kişiymiş gibi konuşan bu şahıs ve kurumuyla ilişkileri nedir?
Yoksa FDD, aslında Amerikan Cumhuriyetçi Parti'den çok iddia edildiği gibi Netanyahu'nun Likud'uyla irtibatlı kurumlarca mı fonlanmaktadır? Cevaplanması gereken çok fazla soru var ve bu fazlasıyla kendinden emin sözde sivil toplumcu, özde "infazcı" tipin tavrı da bu soruların boşa olmadığına işaret ediyor.