Cumhurbaşkanı Erdoğan beklenen açıklamayı yaptı ve yine sembolik bir tarih seçti: Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimleri için 14 Mayıs'a - milletin Türkiye'deki siyasi vesayeti sonlandırdığı 1950 seçimlerinden yola çıkarak- işaret etti. Yani seçime 4 aydan az bir süre kaldı. Kaldı kalmasına ama ortada büyük bir eksik var: Muhalafetin adayı!
6'lı masada esen ihtiras rüzgarları ve en temel görevi olan adayını belirleyememe hali muhalif cenahta bir süredir sabırları taşırıyor. Aynı tavrı, koşulsuz şartsız Erdoğan'ın karşısında duran herkesi desteklemesiyle bilinen Batı basınında da artık görmek mümkün.
Çok değil, bundan haftalar önce Erdoğan'ın iktidardaki günlerinin sayılı olduğunu iddia eden bu yayın kuruluşları, 180 derece dönmüş vaziyette. Bunun son örneği İngiliz The Economist dergisi. Dergide 'özel haber' logosuyla yayımlanan "Muhalefet kazanmalı ama önünde engeller var' başlıklı yazı, Batı başkentlerinin, muhalefetten iyiden iyiye umudunu kestiğinin bir itirafı niteliğinde.
Yazının tamamını burada irdelemeye gerek yok ancak bazı önemli noktaların, Batı'daki Türkiye algısının nasıl değiştiğini göstermek için altını çizmek istiyorum.
Yazıda sık sık muhalefet içindeki çatlaklara vurgu yapılıyor. "Seçimlere sadece aylar kalmışken, muhalefet bloğu hâlâ cumhurbaşkanlığı için ortak bir aday çıkarmadı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu aday olmaya kararlı görünüyor ancak İyi Parti Lideri Meral Akşener'in tepkisiyle karşılaşıyor" ifadeleri kullanılıyor.
Kriterleri nedir anlamak zor ama Kılıçdaroğlu'ndan "yetenekli bir yönetici" şeklinde bahsedilse de yine kendisi için "Bir konuşmacı olarak Erdoğan ile kıyaslanamaz" yorumu yapılıyor.
Şu ifadeyse hayli dikkat çekici: "Türk liderin mitingleri bir rock konseri havasında. Kılıçdaroğlu'nunki ise ocakbaşı dersi gibi gelebilir."
Batı'nın Türkiye'yi aralıksız 20 yıldır yöneten Erdoğan'ın liderlik vasıflarını yeni yeni itiraf edebiliyor olması tek bir şeyi gösteriyor: Muhalefetten kesilen umutları!
Gezi vandalizmi sırasında Batılı yorumcuların, nasıl da Erdoğan'ın iktidardan devrileceğini, hatta daha da ileri giderek ailesiyle beraber nasıl yargılanacağını büyük iştahla dile getirdiğini kimse unutmadı.
Ya da 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde, avının kucağına düşmesini bekler gibi -FETÖ kazanır umuduyla- ortadan ortadan açıklamalar yapan Batı başkentlerini yine kimse unutmadı.
Sonunda yıl oldu 2023 ve gelinen noktada, Batı'dan çok geç de olsa Erdoğan'ın iktidarıyla ilgili 'doğru ve isabetli' tespitler duyabiliyoruz.
Yine makaleye dönecek olursam, Erdoğan'a karşı siyasi rakip olarak yıllardır parlattıkları İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yıldınızının söndüğünden bahsediliyor. Diğer yandan da "sert bir milliyetçi" olarak tanımlanan ABB Başkanı Mansur Yavaş'ın ise HDP'li seçmenlerden oy almasının zor olduğu belirtiliyor.
Yani 6'lı masanın kendi kendini içine soktuğu açmazlar, artık Türkiye konusunda ezberlerinin dışına çıkamayan Batı'nın bile gözüne batar olmuş!
Muhalefet hem kendi seçmeninin hem de bir numaralı destekçisi olan Batı'nın umutlarını söndüredursun, Erdoğan her gün, ekonomiden savunma sanayiine kadar pek çok alanda yeni bir icraat açıklıyor, Türkiye'nin 100. yıl vizyonunu ve hatta ötesini inşa ediyor.
İşte tam da bu nedenle, Allah'ın izniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan yine, yeniden kazanacak. Onlara da "Adam kazandı" demek düşecek.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz