Haziran ayında Madrid'deki NATO Zirvesi'nde Türkiye ile üyelik başvurusunda bulunan İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan üçlü mutabakatı muhalefet "Erdoğan geri adım attı" şeklinde yansıtmaya çalışmıştı. Mevzunun öyle olmadığı artık daha net anlaşıldı ama o gün düştüğüm notu tekrar hatırlatmak isterim:
"YPG ve FETÖ, NATO bünyesinde imzalanan uluslararası bir metinde terör örgütü olarak kayda geçirildi. Bundan sonra Türkiye'nin Suriye'deki harekâtlarına aynı güçle itiraz edemeyecekleri gibi askeri ambargo ve ihracat yasağı uygulamayacakları sözünün altına da imza atmış oldular.
İsveç ve Finlandiya gibi iki güçlü Avrupa ülkesi, terör yasalarını Türkiye'nin memnun olacağı şekilde düzenlemeyi kabul etti. Hatırlarsanız Davutoğlu'nun ihanet kitabından birsayfa olan sığınmacılara ilişkin "Geri Kabul Anlaşması" döneminde Avrupa Birliği de bizden terör yasalarımızı gözden geçirip yumuşatmamızı istemişti. Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti: "Neymiş, terör konusundaki tavrımızı yumuşatmalıymışız. Yahu bana bak, siz ne zamandan beri Türkiye'yi idare etmeye başladınız? Kim size bu yetkiyi verdi?" Şimdiyse biz üç ülke arasında kurulacak Daimi Ortak Mekanizma sayesinde hem teröryasalarında yapacakları değişiklikleri hem de teröristleri iade süreçlerini ve gayri resmi desteklerinin sürüp sürmediğini kontrol edeceğiz."
Nerden nereye; üstelik sadece altı senede... İsveç Başbakanı'nın sözleri gelinen noktayı özetliyor zaten:
"Yeni yasalar yapacağız ve hatta terör örgütleri konusunda daha sert tavır sergileyen bu yasaların uygulanmasını sağlamak için anayasamızı bile değiştireceğiz."
Şimdi de İsveç basını konuyu nasıl ele aldı, bakınız: 'Kristersson, Türkiye ile bir dostluk grubu kurarak ilişkileri güçlendirmek istiyor.' (Aftonbladet)
'Erdoğan, bir sonraki toplantıda daha olumlu bir tablo bekliyor.'(Dagens Nyheter)
'İsveç Üçlü Muhtıra'nın taahhütlerini yerine getirecek.' (Expressen)
Çok değil, bundan birkaç ay önce, Türkiye'nin isteklerini gerçek dışı bulan İsveç basınından alıntılar bunlar.
İsveç'te Türkiye karşıtlığının başını çeken ve PKK/YPG'yi destekleyen eski milletvekili Amineh Kakabaveh ve Türkiye karşıtlığıyla tanınan gazeteci Kürdo Baksi, Kristersson'un açıklamarına ilk tepki gösterenler oldu. Kakabaveh, Aftonbladet gazetesine yaptığı açıklamada, İsveç'in, "Türkiye'nin ve Erdoğan'ın karşısında diz çöktüğü" yorumunu yaptı. Kürdo Baksi de Kristersson'un "PKK/ YPG'yi satarak Türkiye'yi tercih ettiğini" söyledi.
Bir terör örgütü üzerinden İsveç siyasetini dizayn etmeye alışmış olanların, iş ulusal güvenliğe geldiğinde meşru ve güçlü bir devleti tercih etmesine şaşırmaları, en hafif tabirle siyasi cehalet. Rusya'yı varoluşsal bir tehdit olarak gören İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelikleri için anahtarı elinde tutan Türkiye'nin meşru endişelerini gidermekten başka çaresi yoktu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, elinin ne kadar güçlü olduğunu bilerek ve bunun verdiği güçle yine diplomatik bir zafere imza attı.
Ayrıca İsveç Başbakanı'na bu ziyaretinde üç yüzyıl önce Rusların elinden kaçıp bir Osmanlı kalesine sığınan kralları "Demirbaş Şarl"ı hatırlatan Erdoğan, sanırım son yıllardaki en güzel diplomatik mesaja da imza atmış oldu.
Geldiği yeri unutmayan ülkemiz, "Türkiye Yüzyılı"na emin adımlarla ilerliyor.