Rusya, Gürcistan oyun kitabını tekrar açtı. Nasıl ki 2008'de Güney Osetya ve Abhazya'yı tanıyıp Gürcistan'dan kopardıysa, bugün de Donetsk ve Luhansk'ı bağımsız devletler olarak tanıyıp sonra da ilhak edecek. Neden etmesin ki?
Karşısında en güçlü üyesinin halk oyuyla ayrıldığı, diğer güçlü üyesinin doğalgazının % 60'ını Rusya'dan aldığı bir Avrupa Birliği, "kırmızı çizgi"lerini çizdirmesiyle ünlü Obama yanında "staj yapmış" bir Başkan ve Afganistan'dan tarihteki en acemi çıkış operasyonlarından biriyle çekilen Amerika Birleşik Devletleri var.
Hatırlarsınız, yedi yıl önce hava sahamızı ihlal ettiği gerekçesiyle Rusya'nın bir savaş uçağı vurulmuş, savaş pilotu ölmüştü. İki yıl sonra da Rus Büyükelçisi başkentin göbeğinde ve canlı yayında suikasta uğradı. Bu iki hadise de Türkiye-Rusya ilişkilerini baltalamak için birer sabotaj olduğu görüldüğü için iki ülkeyi daha da yakınlaştırdı. Fakat Rus savaş uçağının düştüğü günlerde Türkiye, hiçbir NATO üyesi ülkeden olası bir misillemeye karşı destek bulamamıştı. Patriotları ihtiyacımız olduğu an çeken de yine NATO'nun demirbaşları ABD ve Almanya olmuştu. Türkiye, uydu devlet olmayı reddettiğinden beri NATO bizim için "düşmana korku, dosta güven" veren bir yapı değil.
Diğer ülkeler için de pek farklı olmayacak. Zira çok kutuplu dünya, bloklaşmaları yeniden şekillendiriyor. Ukrayna'ya dair ABD başta olmak üzere kınamak, çok güçlü kınamak, daha da kınamak dışında ne yaptılar? Büyükelçiliklerini başkent Kiev'den taşımaktan ve Rusya'nın belini bükmeyeceği açık olan ekonomik yaptırımlar uygulamaktan başka? Hatta ABD hızını alamadı, büyükelçiliğini Polonya'ya kadar taşıdı dün gece. Ne kadar da emin bir müttefik, değil mi?
Çok kutuplu dünya, bloklaşmaları yeniden şekillendiriyor demiştik. NATO ülkesi olarak S-400 almamız bunun bir göstergesiydi; muhalefetimiz bunu bile okumaktan aciz kaldı. Suriye'de, Libya'da, Karabağ'da ve Kırım'da karşı karşıya gelmemize rağmen Rusya ile NATO arasında ince bir denge siyaseti gütmemizi de anlayamadılar zaten. Ukrayna ile en üst düzey askeri anlaşmaları yapmamıza, Rusya'nın son hamlesini açıktan kınamamıza rağmen hâlen rasyonel bir denge siyasetini yürüttüğümüzü de idrak edemediler.
Bugün "güçlünün haklı olduğu"nu tek kutuplu dünyadan daha teşhirci biçimde göreceğimiz bir zamanda yaşıyoruz. Putin, "Bolşevikler, Rus Çarlığı toprakları üstünde birçok devlet kurdu. Bu devletler, Rusya'nın kaynakları ve Rusların kanıyla kuruldu" diyerek Rusya İmparatorluğu hülyası gördüğünü ilan etmiş oldu. Putin'in konuşmasını dinleyen eski SSCB ülkeleri verilen mesajı almıştır.
Rus muharip güçlerinin 100 binden fazlasını sınıra yığan Putin'in blöf yapmadığı sanırım anlaşılmıştır. Esas soru, attığı adımın üç adım sonrasını düşünen Putin'in "Yakın Çevre Doktrini" ile açıkladığı politikalara nasıl karşılık verileceğidir. NATO tarafından bir çevreleme tehdidi ile karşı karşıya olduğunu düşünen Putin'in buna mukabil NATO'dan sadece daha fazla çevreleme cevabı aldığını da kayda geçirelim.
Öyleyse "Kim haksız?" sorusunu sormak beyhude; esasında ibret almalıyız. Çünkü Ukrayna'yı bir vekâlet savaşı mekânı gibi kullananlar, bugün arkalarına bakmadan büyükelçiliklerini taşımakla meşguller.
Mandaya boyun eğmeyenler bu ülkeyi kurdu. Amerikan uçaklarının kanatlarından sarkmaya gönül eğdirmeyecekler de bu ülkeyi koruyacak. "S-400'leri verelim, NATO kızmasın" diyeninden tutun, tepesi atınca NATO'yu müdahaleye çağırana kadar "sözde muhalif özde küresel düzene biatlı" kesimlerle çok kutuplu dünyanın doğum sancılarını aşamayacağımız aşikârdır.