Geçtiğimiz hafta Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Amerika'nın Sesi (VOA), DW Türkçe ve Euronews haber sitelerinin lisans başvurusu yapmaları kararı almıştı. Üst Kurul'un gerekçeli kararı internet sitelerinde yayımlanmasının ardından başvuru için 72 saatlik süre tanınacağı belirtilmişti.
CHP kontenjanından RTÜK üyesi olan İlhan Taşçı, Üst Kurul'un ilk kez uluslararası haber siteleri için denetim yetkisini kullanacağını, lisans başvurusunda bulunmayanların erişimlerinin engelleneceğini belirtmiş ve "Asıl hedef basın özgürlüğü ve çok seslilik. İstenen basın sussun, eleştirmesin" ifadelerini kullanmıştı.
Oysa Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkındaki Kanun, yani 6112 sayılı kanunun 29. maddesinin A bendinden ilgili kısmı okuduğunuzda, RTÜK'ün kanunen kendisinin uygulamasının mecbur bulunduğu bir durumu hatırlattığını görüyorsunuz:
"Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerini sadece internet ortamından sunmak isteyen medya hizmet sağlayıcılar Üst Kurul'dan yayın lisansı, bu yayınları internet ortamından iletmek isteyen platform işletmeleri de Üst Kurul'dan yayın iletim yetkisi almak zorundadır (...) Bu kuruluşların internet ortamındaki yayınlarına devam edebilmeleri için Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yargı yetkisi altındaki diğer kuruluşlar gibi Üst Kuruldan yayın lisansı, bu kapsamdaki platform işletmecilerinin de yayın iletim yetkisi alması zorunludur."
Öte yandan Amerika'nın sesi (VOA) sözcüsü Bridget Serchak da "Türkiye'de hükümetin haber kuruluşlarını susturma çabalarının, tüm demokratik toplumsal temel değeri olan basın özgürlüğünü ihlal ettiğini" söylemiş.
Halbuki Bridget Hanım kendi ülkesine baksa Daily China, Sputnik ve TASS gibi onlarca yayın organının bırakın yayın organı olarak tescilini, ülkesinde "Yabancı Ajan Kayıt Akdi" (FARA) çerçevesinde kayıt olması zorunluluğu olduğunu görecek. TRT'de halihazırda Amerika'da FARA'ya kayıt olması talep edilen ve mecburen kayıt olan yayın organlarımızdan birisi...
Üstelik FARA'ya kayıtlı iseniz, il dışına bile çıksanız bildirmek, kimlerle görüştüğünüzü devlete iletmek zorundasınız. Yani Amerika'da çalışan bir basın emekçisi gibi değil, adeta devlete çalışan bir yabancı ajan muamelesi görüyorsunuz. Ki çok da mantıksız değil. VOA'nın Amerikan, DW'nin Alman devleti çıkarlarını savunduğunu görmek için biraz okur-yazar olmanız kafi. Türkiye'nin Bridget Hanım'ın ülkesini bu konuda örnek alması gerektiğini beş yıl önce "Yabancı Temsilci Kayıt Akdi çıkartmalıyız" yazımda ele almıştım.
DW'nin itirazındaki tutarsızlık da VOA'dan aşağı kalır değil. Almanya'nın en çok satan gazetesi BİLD'e, 2018 yılında çevrim içi yayınlarından ötürü lisans alma zorunluluğu getirildi. BİLD, hukuk içinde itiraz etti ve davayı kaybedip doğrusal yayın lisansına başvurdu. Üstelik daha geçen hafta DW, Avrupa'daki ifade özgürlüğünü eleştiren beş çalışanını işten kovdu. Ne hakkında bize ifade özgürlüğünü vereceklermiş; çok merak ediyorum. Dolayısıyla RTÜK'ün VOA, DW ve Euronews'dan lisans başvurma talebinin sadece hukuki zemini yok, aynı zamanda uluslararası karşılığı da var. Ve ben yine "el artırarak" çağrımı yineliyorum: Biz de Amerika'daki FARA benzeri bir uygulamayı bir an önce hayata geçirmek zorundayız.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz