Hâlen hapiste olan Julian Assange'ın kurduğu Wikileaks, geçtiğimiz günlerde 2010'da ifşa ettiği CIA raporunu tekrar hatırlattı. Rapora göre CIA'nın, Amerika Birleşik Devletleri'nin o dönem 10. yılına giden Afganistan işgalini Avrupa kamuoyu nezdinde meşrulaştırmak için feminizmin kullanılmasını önerdiği görülüyor.
Rapordan misal vermek gerekirse: "Kız çocuklarının eğitimi konusunda zorla kazanılan ilerlemeyi Taliban'ın geri sarma ihtimali Fransız öfkesini kışkırtabilir ve Fransa'nın büyük oranda seküler olan kamuoyu için destek noktası haline gelebilir. Bu da seçmenlere zayiata rağmen iyi ve gerekli amacı desteklemek için bir neden sunabilir."
Feminizm-CIA ilişkisi yeni değil. Örneğin günümüzde bile hâlâ öncü ve saygın feministlerden sayılan Gloria Steinem'in 1950'lerin başından 1960'lara kadar CIA tarafından fonlandığı ortaya çıkmıştı. Bu fon ilişkisinin sonrasında bile devam ettiği düşünülse de Steinem bunu reddetti.
Konu sorulduğunda ise CIA'nın liberal ve şiddetten uzak bir ortama sahip olduğunu söyleyerek fonlayanlarını övdü. CIA fonuyla kurduğu vakfın adı ise ironikti: "Bağımsız(!) Araştırma Servisi." Bu vakıf üzerinden feminist tezlerin ABD başta olmak üzere dünya kamuoyunda yayılması için çalıştı.
CIA, böyle kişilere "değişim ajanı" ismini veriyor. ABD yerleşik düzeninin uygun gördüğü savları kamuoyuna benimsetecek figürler, çeşitli şekillerde desteklenerek kamuoyu nezdinde özneleştiriliyor. Kimi zaman sanki devlet onları engelliyormuş gibi yaparak bu kişiler kahramanlaştırılırken, kimi zaman da bizzat devlet tarafından fonlanarak önümüze "bağımsız, saygın, mücadeleci" gibi sıfatlarla övülerek konuluyorlar.
Anlattıklarım, Afganistan'da yüz binlerce kadının öldürülmesinden sorumlu olan ABD güçleri çekildiği için kadın haklarını hatırlayan söylemlere ve öznelere bakarken bence aklımızda bulunması gereken bir arka plan bilgisidir. Vietnam'dan Kolombiya'ya, Irak'tan Afganistan'a işgal ettiği her ülkede Amerikan askerinin ülke kadınlarına tecavüzü belgeleriyle ortadayken, Amerika çekildiği için kadın sorununu anımsamanın da kendi içinde ayrı bir ikiyüzlülüğü barındırdığına inanıyorum.
Her halükârda karşımızda ABD'yi yenerek Afganistan'ın başına geçmiş bir yönetim gerçeği var. "Taç giyen baş ağırlaşır" sözünü andıracak şekilde ilk günden itibaren kız çocukların eğitimine engel olmayacakları sözünü verip, başı açık kadın gazetecilerin programlarına konuk olan sözcüleri var. Öte yandan İslam anlayışlarına ve uygulamalarına bakılırsa bize cennet bahçesi vaat edecek bir pozisyonda değiller.
Temkinli bakışı kaybetmeden kamuoyu baskısını artırma talebini yükseltmek başka şey, "Ah keşke Amerikan drone'ları Afganistan göklerine dönse ve kadınları korusa" sakilliği başka. Amerika Birleşik Devletleri'nin öncelikli politikası ve derdi hiçbir zaman Afgan kadını olmadı.
Dünya Müslümanları için en iyi örnekliği sunan ülke olarak Türkiye'nin, Afganistan yönetimini "yumuşak güç" yöntemleri ve kamu diplomasisi ile adım adım etkilemeye çalışması, Batı menşeli ve üstenci söylemlerle değil, içeriden ve özgün söz-eylem birliği ile nüfuz etmeye çalışması en geçerli yoldur
Sokaklarda giydiğiniz çarşafları çıkarıp eylem yaparak ancak kendi gerçeklerinizi doğrulayıp keyif alırsınız ama Afgan kadını için gerçek bir iyileşme ve dönüşüm süreci başlatmak istiyorsak daha derinlikli bir usulü gözetmek durumundayız.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz