Ramazanın ilk haftası yazılara ve diğer işlerime biraz ara verip içe dönmek istemiştim. Küçük yaşlarda iki erkek çocuğu yetiştirirken ve üstelik evde eğitim devam ederken, bahsettiğim içe dönüşü gerçekleştirmek biraz daha çetrefil olabiliyor.
Ancak iki gün boyunca büyük oğlum yüksek ateşle yatarken, esas içe dönüşü tetikleyenin "can, mal ve evlatla" imtihan olduğunu fark ettim. Esfeli safilinden ahseni takvime uzanan bu çetin yolda kendi kendimizi kaybedip, pişman olduğunda "Allah'ım, beni bul" diye yalvaran şaşkınlarız aslında. Rab, bizi terbiye etmese, sınırımızı ve haddimizi asla öğrenemeyeceğiz.
Aynı hatayı çoğunlukla ramazan ile kurduğumuz ilişkide de yapmıyor muyuz? Şeytanların bağlandığını gerçekten hissettiğimiz, oruçlu ağızlarla hatimlerin indirildiği, teravihlerin gece namazlarına karıştığı, hayır için maldan en çok harcandığı müstesna bir aydayız.
Ancak ramazanın müstesna olması, bu ay içerisindeki hâl ve hareketlerimizin istisna olmasını gerektirmiyor. Lâkin görebildiğim kadarıyla, ramazana kullukta kusur edilmemesi gereken bir ay muamelesi yapıp, sonrasında kulluk vazifelerini ihmal etme ve hatta askıya alma davranışı da göz ardı edilemeyecek kadar yaygın.
Rab, tüm kâinatı istikamet üzere yaratmıştır. Atomaltı dünyadan hayvanlar âlemine kadar her şey, O'nun arzu ettiği hâl üzere varlığını sürdürmektedir; insan hariç. İnsan hüsrandadır, yanılmıştır, yoldan sapmıştır. Ama yine insan, doğru yolu seçme iradesine sahip olan tek varlıktır.
Hz. Muhammed'in (SAV) bile "Allah'ım! Beni göz açıp kapayıncaya kadar, hatta ondan daha az bir zaman bile nefsimle baş başa bırakma" diye dua ettiğini bilmek, sizi de kendi nefsinize dair ürkütmüyor mu? Ya da Hz. Yusuf'un (AS) Allah katından bir işaret olmasa dosdoğru yoldan sapabileceğini bize bildiren ayetleri düşünmek?..
Kötülüğü emredici nefis sahipleri sıradan kullar olarak her daim doğru yol üzere olmak nasıl zor bir imtihandır, tekrar düşünmek gerekir. Ve elbette Allah'ın kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemeyeceğini de hatırlamak gerekir. Yani eğer istikametten ayrılıyorsak, bu gücümüzün yetmediğinden değil, bilakis kendi irademizle Allah'ın ipini bıraktığımız içindir.
İstikamet üzere olmakta belki de en az zorlandığımız ramazan ayı, her yıl bize bahşedilen kıymetli bir imkândır. Allah hakkıyla sadece ramazanı değil, bir ömrü idrak etmeyi nasip etsin.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz