Usta fotoğrafçı Ara Güler, altı yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, Kısıklı'daki evinde torunlarıyla beraber vakit geçirirken fotoğraflamıştı. Sol-laikçi mahalle köpürdü tabii; Güler'e edilmeyen hakaret kalmadı. Hatta Cumhuriyet Gazetesi "Usta'yı 'Ara' ki bulasın" şeklinde orantısız zekâ içeren bir başlık bile attı. Sonra "Kamplaşma tuzağına düştük" diyerek kendi edepsizliklerinden yine hükümeti suçlayan bir dille Güler'den özür dilediler.
Zamanında Güler'e uğradığı bu linç kampanyası sorulunca verdiği cevap, neden kendisine usta dendiğini bir kez daha teyit eden bir özgüven içermekteydi:
"Erdoğan'ın resmini çekmeye gittim diye kızıyorlar. Tabii Cumhurbaşkanı'nı çekeceğim, onu çekmeyip sizin gibi serserileri mi çekeceğim. Ben 4 kere harbe gittim. Gözümü korkutamazsın. Anladın mı? Bu işlerden mi korkacağım? (...) Biz gazeteciyiz, her şeyi çekeriz. Onlara mı soracağım! Onlar ne kadar gazetecidir ki? Gazetecilik oynuyorlar. Gazete basıyorlar, adı oluyor gazeteci."
Hatta Güler, Cumhuriyet'in özrü kendisine hatırlatılınca umurunda olmadıklarını öyle bir ifade etmiş ki... Velhasıl, saz ustası olabilirsin, güzel icralar yapabilirsin ama haysiyet sahibi olmak, kimliğinden ve mesleğinden öte bir değerdir.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın şarkısı için gitar çalan Erkan Oğur'u "kutuplaşmadan muzdarip" olduğunu iddia eden sol-laikçi mahalle hedef aldı. Sefil ve kirli diyen mi ararsın, ölümünü ilan eden mi, "Ruhunu şeytana sattı" diyen mi; yine her türlü hakaret mevcuttu.
Oğur da şahsiyet(sizliğ)inin gereğini yaptı ve sol-laikçi linç kabilesine 'özeleştirisini verdi':
"İçimin bir köşesi cız etmişti, benim ne işim var diye. Belki benim de hatam olmuş olabilir, böyle bir şeyi kabul etmek. Ben sadece müzik tarafına baktığım için çalmakta pek sorun görmedim. İnsanlar başka taraflara çektiler. Beni tanımadıkları için. Ben bugünkü iktidarı, hükümeti politikaları nedeniyle tasvip eden biri değilim."
Oğur, affına yeterli olmayacağı kaygısından olsa gerek iyice çirkinleşerek şöyle devam etmiş:
"Benim Saray ve kendi menfaati için müzik yapan birisi olduğumu ifade edenler oldu. Tersine Saray'ın verdiği ödülü kabul etmemiştim. Cumhurbaşkanlığı Müzik Ödülü'nü kabul etmemiştim."
Oğur, sol-laikçi "kabile tanrıları" tarafından affedilip kurban edilmekten vazgeçilir mi bilinmez ama bu kafayla gidilirse iktidara yakın çevrelerin daha çok "Neden kültürel hegemonya kuramadık?" diye sorması kaçınılmaz.
Kimse kusura bakmasın; kapısını çoktan kapatmışların kapısını ısrarla çalmaya da kızılcık sopasıyla üstümüze yürüyenlere zeytin dalı uzatmaya da gerek yok.