Ermenistan son saldırısıyla beklemediği bir yerden, Ankara'dan vuruldu. Tüm Türki Cumhuriyetler sessizliğini korurken, hatta Kazakistan daha yeni Ermenistan'ın bağımsızlık gününü kutlamışken, tek harekete geçen Türkiye oldu.
Daha önce Suriye ve Libya'da Rus Hava Savunma Sistemi S-300'leri SİHA'larla vuran Türkiye, listeye üçüncü ülke olarak Ermenistan'ı ekledi. 120 kilometre menzile sahip Kasırga füzelerimiz cepheleri başlarına yıktı. Ermenistan Başbakanı, "Türkiye'ye izin vermeyin" diye ağlarken, diğer yandan da parlamentoda Dağlık Karabağ'ın bağımsızlığını tanımayı gündeme taşıdı.
Ermenistan, işgalci bir ülkedir. Uluslararası hukuka göre Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ başta olmak üzere Azeri topraklarının yaklaşık %20'sinde işgalci konumundadır. Dağlık Karabağ, de jure olarak Azerbaycan egemenliğinde ancak de facto olarak Ermenistan'ın nüfuzundadır. Ermenistan, İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre Dağlık Karabağ'daki en kanlı olay olan Hocalı Katliamı benzeri pek çok canavarlığa imza attı. Ancak Ermeni çetelerinin katlettiği binlerce Azeri Türkü, "uluslararası toplum" denen o yalanın harekete geçmesini sağlamadı.
Türk Devleti kendine yakışan azametle duruma nasıl müdahale ettiyse, muhalefetimiz de o kadar cılız biçimde ve aslında Azerbaycan aleyhinde mevzuya sahip çıkar göründü. Kılıçdaroğlu şahsen hiçbir şey yazmadı, CHP resmi sayfasının yazdıklarını paylaştı. Meral Akşener ve Deva Partisi ise bir yandan sözle Azerbaycan'a destek verirken, diğer yandan aynı cümlede Minsk grubunu müdahaleye çağırdı. Minsk Grubu ne? ABD, Rusya ve Fransa'nın eşbaşkanlığı, AGİT bünyesinde kurulmuş bir bürokratik ekran koruyucu. Ekranın arkasında Azeri Türkü'nden yana mı, Ermenistan'dan yana mı durduklarını bilmek için az buçuk tarih bilmek yeterli. Size başka kimler Minsk'i göreve çağırdı, onu da söyleyeyim de tablo netleşsin: "Türkiye'de muhalefeti destekleyeceğiz" diyen Amerikan Başkan adayı Biden, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ve NATO.
Son kertede iş bir şekilde Minsk'e yine gelebilir. Mevzu o değil. Mevzu, Ermenistan saldırganlığına karşı ilk kez bu kadar güçlü karşı durabiliyorken, işgalcileri kovalamaktır. Mevzu, masada kendini iyice dinletebilmek için, sahayı iyice inletebilmektir. Sizin diplomasi dediğiniz, orduların caydırıcı gücünden bağımsız bir teletabiler diyarı değildir. Hiçbir zaman olmamıştır. Erdoğan, size bunu Suriye'de öğretemedi, Libya'da öğretemedi. Bari Azerbaycan'da öğrenin de, en azından "Ne işimiz var Azerbaycan'da" demeye getiren "maalesef" Kılıçdaroğlu'nun başdanışmanı Ünal Çeviköz gibi olmayın.
Bu arada Meral Hanım, "uluslararası toplum" denen maskeli baloyu göreve çağırırken, Başkan Erdoğan dünyaya şöyle sesleniyordu: "Ermenistan'ın tahrikkâr saldırganlığı karşısında gerekli ve yeterli bir tepki ortaya koyamayan uluslararası toplum çifte standardını bir kez daha göstermektedir. Yaklaşık 30 yıldır ihmalkâr tutumunu sürdüren Minsk üçlüsü de çözüm odaklı davranmaktan maalesef çok uzaktır."
Lider, böyle olunur. Birilerini göreve çağırmadan önce kendi görevini yapar. "Millet aç, aç" karikatürünün kötü bir taklidi olmak dışında söz söyleyemeyenlerin bunu anlaması güçtür.