Ne günlere kaldık! Fransa'nın bile muhalefeti daha vatansever çıktı.
Macron'un en sert muhalifi ve korkulu rüyası, aşırı sağcı bile değil, dümdüz faşist parti Ulusal Birlik lideri Marine Le Pen'e katıldığı televizyon programında, son dönemdeki Türkiye- Fransa gerginliği soruluyor. Le Pen şöyle diyor:
"Erdoğan'ın Macron'a karşı yönelttiği tehditler, aslında Fransa'yı hedef almaktadır. Bu tehditlere karşı, Macron ile milyonlarca anlaşamadığımız konu olmasına rağmen, kararlılıkla Fransa'nın Cumhurbaşkanı olan Emmanuel Macron'un arkasındayım."
Şu kadarcığı söylemek zor değilmiş demek. "Erdoğan'ı tehdit, Türkiye'yi tehdit etmektir. Her şeye rağmen ülkemin cumhurbaşkanıdır, ülkemin çıkarını savunmaktadır, arkasındayım." Bitti. Bu kadar. Ancak muhalefet ısrarla, aynı neo-sömürgeci Macron gibi "Derdimiz Erdoğan" demeyi sürdürüyor.
Le Pen'in sözleri, yine Fransa'da geçen başka bir röportajı aklıma getiriyor. ABD Başkanı Trump için "görevden alındığını değil, hapse atıldığını görmek istiyorum" diyecek kadar sert muhalefet yürüten Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi'ye Fransa gezisinde Trump'la alakalı bir soru sorulmuştu. Cevabı aynen şu oldu:
"Prensip gereği ülke dışındayken başkan hakkında konuşmuyorum."
Alman basınına verdiği röportajda, "Türkiye'de can ve mal güvenliği yok. Gelmeyin, yatırım yapmayın" diyen Kılıçdaroğlu nerde, Fransız basınına "Başkanı ülke dışındayken eleştirmem" diyen Pelosi nerde?
İki lafından biri "Saray rejimi, diktatör" olan Kılıçdaroğlu nerde, "Fransa'nın Cumhurbaşkanı" vurgusunu yaparak konuşan Le Pen nerde?
Yurt dışı meselelerde Cumhurbaşkanı'nı veya halkın seçtiği sistemi her aşağıladıklarında, aslında ülkemizi aşağıladıklarını bal gibi biliyorlar ama birincil dert Erdoğan olduğu için, kan bürümüş gözleri ülkelerini ön plana koymalarına bile engel oluyor. Vatanseverlik bu değil...
Ülkeyi büyük yapmaya bazen sadece iktidar yetmiyor demek ki, muhalefetin de biraz 'büyümesi' gerekiyor.