Putin ve Ruhani, Suriye konulu üçlü zirvelerin 5.sini gerçekleştirmek üzere Ankara'da Başkan Erdoğan ile buluştu.
Ankara Zirvesi'nden beklenti yüksekti. Özellikle İdlib konusunun nasıl çözüleceğine dair bir yol haritası çıkar mı diye merak ediliyordu.
Ancak son kertede rejimin, muhaliflerin elinde kalan son toprak parçasını da almakta kararlı olduğu anlaşılıyor.
Türkiye'nin sivil halkı korumak ve olası bir mülteci dalgasını engellemek için çabaları nereye kadar işe yarayacak, şu an için net değil.
Öte yandan Suriye Anayasa Komitesi'nin üyelerinin belirlendiği açıklandı. Yeni anayasa yazılımı ve sorunun masada çözümüyle alakalı önemli bir eşiğin geçildiği anlaşılıyor. Zirveden çıkan en büyük neticenin de bu olduğunu söyleyebiliriz.
Dikkatinizi çekmiştir, Esed rejiminden ilk kez YPG'yi terörist olarak niteleyen resmî bir girişim de bu zirveden önce gerçekleşti.
Rejimin Dışişleri Bakanı Muallim, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği'ne gönderdiği mektupta, YPG'yi "ayrılıkçı terör örgütü" olarak tanımladı.
2012 yılından bu yana YPG ile işbirliği içinde olan, YPG olası diğer tüm Kürt liderleri öldürürken susan, YPG'ye toprak bırakıp muhaliflere odaklanmak için çekilen, YPG yönetimindeki yerlerde memur maaşlarını ödemeye devam eden, hâlen YPG'nin işgal ettiği yerlerdeki petrol ticaretine ortak olan Esed rejimi'nden uluslararası düzeyde gelen ilk çıkış bu oldu.
Dün de Rusya odusuna bağlı, Ulusal Savunma Kontrol Merkezi'nden gelen bir açıklamada, "ABD birlikleri çekilmeden Suriye savaşı bitmeyecek" açıklaması geldi. Ayrıca "ABD'nin ve müttefiklerinin Suriye'deki yasadışı varlığı, ülkede barışçıl bir hayatın inşası yönünde engeldir" denildi.
Suriye krizinin çözümünde sona yaklaşılıyor.
Suriye meselesi çözülürken, Suriye'yi 'çözmemeye' kararlı ülkelerin ittifakının belirleyici olduğu görülüyor. Önümüzdeki hafta gerçekleşecek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ertesinde daha somut bir resimle karşılaşacağımız kanaatindeyim.