Kral Selman, nihayet iki gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı aradı ve "Hiçbir güç, kardeş ülke Türkiye ile aramızı bozamaz" açıklamasında bulundu.
Suudi Arabistan'ın, Kaşıkçı olayının başından bu yana diplomatik yollara başvurmuyor olması hem acemilikti hem de esas muhatabı ıskalamaktı.
Ne var ki Kral Selman'ın "hiçbir güç"ten kastını anlamak zor. Dışarıdan bir güç, bu cinayeti işlemedi. Olay, Suudi Arabistan Konsolosluğu'nda ve konsolosun rezidansında gerçekleşti. Suud kardeşlerimiz kusura bakmasın ama Kaşıkçı ile aynı saatlerde konsolosluk binasında bulunan 15 Suudi yetkilinin de 18 saatliğine İstanbul'a turistik amaçla geldiğine inanmak imkânsız.
Bu olayın arkasında pragmatik ve soğukkanlı bir yönetici olan Kral Selman gerçekten olmayabilir. Fakat kendi özel koruma ekibinden üç askeri gönderen Veliaht Prens Muhammed bin Selman için aynısını düşünmek zor. Zira ilk günden beri muhaliflerini ezmek için pek çok yolu denedi. Kadınların araba kullanmasına "izin" verip aynı zamanda bu hak için uğraşmış kadın aktivistleri hapse tıktıran Veliaht, Kanada bu hususta tivit attı diye diplomatlarını çekip, orda okuyan binlerce Suudi öğrenciyi geri çağırıp yaptırım uygulamaya kalkan birisi.
Veliaht Prens'in Türkiye'ye karşı da özel bir husumet beslediği düşünülüyor.
Zira açıktan bu hususta konuşmasa da ablukaya karşı Katar'a verdiğimiz destek ve İhvan'ı terör unsuru değil, Arap dünyasının demokratik bir unsuru olarak görmemizin hoşuna gitmediğini biliyoruz. Dahası, martta Veliaht olarak ilk yurtdışı gezisini Mısır'a yapan Prens, basına sızdığı kadarıyla gazetecilere yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Katar ve İran ile birlikte "şeytan üçgeni"ni oluşturduğunu ve "Erdoğan'ın yönettiği Osmanlılar, Müslüman Kardeşler'i de kullanarak halifeliği yeniden getirmek istiyor" demiş...
Veliaht Prens'in, Trump'ın Siyonist damadı Kushner ile birlikte, "Filistin-İsrail Barış Planı" yaptığı ve buna göre Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanınması, Hamas'ın ekarte edilmesi ve Abu Dis şehrinin Filistin'in başkenti olması konularında anlaştıkları da basına yansımıştı.
Dosyanın detaylarına bakıldığında, şimdiye dek aldığı hızlı ve umarsız kararlarla tanıdığımız Veliaht Prens'in Kaşıkçı cinayetinde de dahli olmadığına inanmak oldukça güç. Suudi Arabistan'ın bu hususta açıklık getirmesi gereken pek çok nokta var. Karanlıkta kalması demek, bu gölgenin kısa vadede hepimizin üzerine çökmesi anlamına gelecektir.