Almanya'da 35 bin Amerikan askeri bulunuyor. Ayrıca ABD ordusunun Avrupa'daki komuta merkezi EUCOM da burada yer alıyor. Dahası, ABD'nin Ortadoğu ve Afrika'daki drone'larının talimatlarını bölgeye geçen Ramstein askeri üssü de Almanya'da. Yani Hitler'i bitiren güç, Almanya üzerindeki hegemonisini pek çok açıdan sürdürüyor.
Bunun yanı sıra medya, Alman demokrasisinin "dördüncü gücü" falan değil; birinci gücü desek abartı olmaz. Politikacıların manşetlerden korka korka karar aldığı bu ülkede, Cumhurbaşkanı Steinmeier ve Şansölye Merkel'in, Erdoğan'ı "devlet ziyareti"ne davet edip en üst düzeyde ağırlaması önemli bir meydan okumaydı. Medya çıldırmış gibiydi. Erdoğan'a "Hoş gelmedin" manşetleri, Hitler ile özdeşlik kuran sözler, Alman devlet medyasından Erdoğan'a gelen Can Dündar ve Enver Altaylı soruları, ekranlarda sadece PKK yanlılarına yer verilmesi bu kudurmuş öfkenin göstergeleriydi.
Almanya'nın eleştirdiği hiçbir politikasından taviz vermeden davet edilen Erdoğan ise bunun keyfini sürdü ve sanırım kişisel tarihinin de en "cool", en soğukkanlı tavırlarından birini sergiledi. Can Dündar sorusuna sakince yanıt verdi, Cem Özdemir'in kendince yapmaya çalıştığı eleştirilere sabit bir yüzle karşılık verip sonraki misafirin elini sıktı. Devlet adamlığı nasıl olurmuş, bir kez daha gösterdi.
Peki, Almanya ile ilişkimizi normalleştiren sebepler ne oldu? İlki Trump'ın 'ticaret savaşları'ndan iki ülkenin de ortak rahatsızlığı ve birlikte mücadele kararı. İkincisi, 1.2 milyon mülteciyle Avrupa'da en çok sığınmacı kabul eden Almanya'nın yeni bir dalgayı kaldıramayacak olması ve İdlib'in gösterdiği üzere Türkiye'nin Suriye'deki inisiyatifine muhtaç olmaları. Üçüncüsü ise Rusya'dan enerji alan ve Kuzey Akım-2'de yer alan Almanya'ya ABD'nin artan baskısı. Hem NATO hem BM Zirvesi'nde Trump'ın Almanya'yı bu sebepten ötürü âdeta azarlayan sözlerini hatırlamak, benzer pozisyonda bulunan Türkiye ile yakınlaşmayı beraberinde getirdi.
Obama veya İngiliz Kraliçesi geldiğinde bile alınmayan aşırı güvenlik önlemleri (uçuşa yasak bölge ilan etme, kanalizasyonlarda bomba taraması ve mühürleme, kapana yollar, devamlı havadan kontrol eden helikopterler), Almanların Erdoğan'a ve Türkiye'ye verdikleri önemi göstermesinin yanı sıra, buldukları her fırsatta bize saldırma potansiyeline sahip binlerce PKK ve FETÖ mensubuna yataklık ettiklerinin de bilincinde oldukları anlamına geliyordu.
Gezinin tek buruk yanı, bu önlemler yüzünden Köln'de inşa edilen DİTİB Merkez Camii'nde buluşmamız mümkün olmayan binlerce soydaşımız, vatandaşımızdı. Son sözümüz onlara selam ve teşekkür olsun.
Dündar'a talimat Almanlardan gelmiş
Kişisel PR'ı için hiçbir fırsatı kaçırmayan Can Dündar için, Erdoğan'ın basın toplantısına girmek bulunmaz nimetti. Nitekim toplantıya katılacağını da duyurmuştu. Ancak Almanya'daki kariyerini kendisinin haber değeri üzerine kuran Dündar, bir anda "gazeteci haber yapar, haber olmaz" sözleriyle süslediği bir açıklamayla toplantıya katılmayacağını ilan etti.
Güvenilir kaynaklardan öğrendiğime göre, toplantıya katılmamasına dair talimat bir Alman devlet görevlisi üzerinden gelmiş. Kendisine "Başvurun devam ediyor, daha fazla zorlama" denmiş. Avrupa Parlamentosu'nda iki dönem vekillik yapmış olan Ozan Ceyhun da bu bilgiyi doğruladı.
İşte böyle; devletine ihanet edersen, başka devletin talimatla hareket eden köpeği olursun da gıkın bile çıkamaz. İbret vesikası olarak Can Dündar'ı takdimimdir.