Darbenin üzerinden iki yıldan fazla süre geçmesine rağmen, hâlen belli olaylar hakkında ayrıntılı bilgiye sahip değiliz. Spekülasyona açık kapı bıraksa da yok edilmeye çalışılmış bir devletin milleti sayesinde ayakta kalabildiği o geceden sonra 'devlet maslahatı' gözetilerek neden bunun tercih edildiğini tahmin edebiliyoruz.
İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın son çıkan kitabı "15 Temmuz Kıyam(et) Gecesi ve Millî Vuruş", bu hususta nadir bir kaynak sağlıyor. 15 Temmuz öncesinden başlayarak darbeyi ve sonrasına dair izlenimlerini aktaran Çalışkan, o geceye gelmeden şüphe uyandıran unsurları şöyle anlatıyor: "Kalkışma öncesi bazı askeri yetkililer, bizden ısrarla toplumsal olaylarda harekât tarzımıza dair bilgi ve belge talep ediyordu (...) Askerî makamlar, önce şifahi olarak benden, daha sonra da 31 Mart 2016'da yazılı olarak MOBESE kameralarına erişim talep etti. Bu taleplerin arkasında başka bir düşünce olduğu kanaati bizde oluştu ve talepleri kabul etmedik."
Çalışkan'ın darbenin anlaşıldığı ilk dakikalarda personeline geçtiği "Kimse yerinden kıpırdamayacak.
Gerekirse silah kullanılacak" anonsunun İstanbul'un kurtarılmasındaki kritik önemi herkesin malumu. Ama bundan daha etkileyici olanı, halkın polise moral sağlaması ve hatta çıplak göğsünü gererek sahip çıkması olmuş. Koruması Münir Alkan'ı şehit veren Çalışkan'ın, Şehitler Köprüsü'nde üzerlerine ateş açıldığı sıradaki halkın tepkisi buna en güzel örnek:
"Hâlen ateş ediyorlardı. Mermiler başımızın üstünden vızır vızır geçiyordu. O an kulağıma 'Emniyet Müdürü'nü koruyalım' sesleri geldi. Bunu defalarca duydum. Önümüzde vatandaşlarımız iki saf oluşturmuştu. Ben onlara, 'Benim üzerimde çelik yelek var, ben önde olayım" diye seslendim. Ama vatandaşımız hiçbir şekilde buna müsaade etmedi. Sadece Emniyet Müdürü olduğumu bildiklerinden, beni korumak için kendilerini siper ettiler."
Darbecilerin "yurtta sulh biziz" isimli 50 kişilik whatsapp grubunun yazışmalarına da o gece darbeci yarbay Osman Akkaya'nın ele geçirilmesinden sonra ulaşılmış ve darbecilerin planları adım adım takip edilmiş. Ankara, Gelibolu ve Çorlu gibi yerlerle ilgili de anlık hareketler yazıldıkça, ilgili emniyet birimlerine de haber verilmiş. Ayrıca gruptakiler cepten aranarak "Darbe başarısız oldu, sizi almaya geliyorlar" minvalinde aramalar yapılıp psikolojik olarak da çöküntü ve paniğe kapılmaları sağlanmış. Kitapta bu yazışmalar satır satır ek olarak yer alıyor.
Yine yargı ve emniyet mensuplarının işbirliği içinde hareket etmesinin de darbecilere karşı mücadelenin önemli bir ayağı olduğu görülüyor. Örneğin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'ın, İstanbul Emniyet Müdürü'nü arayarak, "Onlar hakkında yakalama, tutuklatma kararı çıkartıyorum, siz hiç merak etmeyin" diyerek yargının da vatanın yanında durduğunu göstermesi belirleyici anlardan biri olmuş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Havalimanı kontrol kulesinin temizlenmesine dair "Kule benim için önemli" işareti üzerine sadece 4 özel harekât kahramanı sayesinde ele geçirilmesi, İstanbul Birinci Ordu Komutanı Ümit Dündar'ın darbeciler ulaşmadan önce korumaya alınması, Kısıklı'daki Cumhurbaşkanı'nın konutuna ilerleyen tankların durduruluşu ve daha birçok önemli olay daha kitapta ayrıntılı anlatılıyor. Çalışkan'ın, "15 Temmuz'da 'Acaba asker ne yapacak? Asker mi kazanacak yoksa polis mi?' diye bekleyenler, en az o gün köprüde halkın üzerine ateş açanlar kadar belki de daha fazla suçludur" satırlarının da altı çizilmeli.
Telsizde polisi tehdit eden alçak FETÖ'cü 'Yarbay' Turgay Ödemiş'e, "Satılmış köpek! Sen kimin köpeğisin? Arkadaşlar biz emdiğimiz sütün gereğini yapacağız" diyerek gereğini yapan Çalışkan'ın bu tarihe not düşen eserini mutlaka okuyun derim.