Sosyal medyada aşırı uçları savunan hesaplar çoğaldı.
Bunların üzerinde tepindiği iki hassasiyet var: İlki Atatürk, ikincisi din.
Atatürk heykellerine saldıran provokatörlerin kışkırtıcı fotoğraflarının görünürlük kazanması özellikle sosyal medyadaki bazı hesapların bunları ya överek ya da yererek servis etmesi sayesinde sağlanıp, ardından yazılı-görsel medyada da yayılıyor.
Din üzerinden kışkırtmanın en son versiyonu tarikatları hedefe oturtmak. Hemen her gün farklı bir açıklama, bağlamı belirsiz bir fotoğraf veya uydurulmuş sözle tarikatların hepsi sanki kötülük odağıymış gibi gösteriliyor. FETÖ'nün daha 17 Aralık olmamışken, dershanelerin kapatılması sürecinin başında yaptığı, "Sıra diğer cemaatlerde" tezviratının önünü açan bu paylaşımlar da aslında bana sorarsanız büyük çoğunlukla FETÖ kaynaklı. Ancak uyanık olmayıp, 'tuzlukla koşan' vatandaşlarımız da söz konusu propagandanın yayılmasına hizmet ediyorlar. Hatırlatırım, kendisine boyun eğmeyen her cemaati ve ona bağlı kişi/ kurumu uyduruk davalarla süründüren, medyasıyla itibar suikastına uğratan ve 'bitiren' de yine FETÖ'nün ta kendisiydi!
En son bir tarikat şeyhinin yeğenlerinden birinin, boncuklarla işlenmiş, kitsch bir tahttaki fotoğrafıyla ortalık ayağa kaldırıldı.
Çarpıtma içeren bu haberlerle tarikatlar aşağılandı, israfla suçlandı, tasavvuf geleneğinden koptukları ilan edildi. İş o kadar absürt bir noktaya geldi ki başörtüsü düşmanı gazeteciler bile tarikatları takva ehli olmamakla suçladı!
Söz konusu fotoğraftaki kişi, iki sene önceki nişan töreni sırasında görüntülenmiş, Şeyh yeğeni bir delikanlıydı. Ancak malum koltuk 'altın yaldızlı' falan değildi. Bu çarpıtmayı yapmak için Külliye'deki her sarı rengi altın sanan yabancı gazeteci kötücüllüğünde bakmak gerekirdi. Evet, bence de Eminönü'ndeki ucuzlukçulardaki tüm boncuklar üzerine iliştirilmiş gibi görünen, zevk-i selîmden eser barındırmayan bir koltuk ama neticede 'taht' diye sunulan şey, bugünkü sünnet düğünündekilerden farklı bir iktidarı da sembolize etmiyordu. Görüntülere göre, günümüzde muhafazakâr kesimin, ortalama bir düğün davetinden daha fazla para harcanmış olması da imkânsızdı. Fakat mutasavvıfların her dâim zühd ehli olması beklentisini karşılamayan, onların zaten mahviyetkârlık ve tevazuda "ortalama üstü" olması gerektiği hüsnü zannına zarar veren bir neticenin hâsıl olduğu açık...
Böylelikle "Allah ile aldatan" FETÖ'den yaka silken milyonlarca kişinin hafızasına tarikatlar, dini para için kullanan ve sömüren oluşumlar olarak işlendi.
Türkiye'de tarikat adı altında organize olup, gücü ve parayı kötüye kullanan yapılar yok mu? Elbette var. Bu amaçlarla tarikatlara giren kötü niyetli insanlar yok mu? Elbette var. Tıpkı Atatürkçülük üzerinden para ve iktidar sömürüsü yapanlar olduğu gibi var.
Muhtemelen mevzubahis tarikat içinde de böyle insanlar vardır, bilmiyorum.
Bildiğim, tarikat ve cemaatlerin idam ve sürgünlerle sindirilememiş, kökleri Anadolu'yu "ele geçirilemeyen kale" kılan o büyük çınarın parçası olan güzellikler olduğudur.
Bu minvalde her bir tarikat mensubu da başkalarının değil, Allah'ın nazarının üzerlerinde olduğunun bilinciyle azami dikkât ve rikkâtle hareket etmeye özen göstermelidir.
Lütfen 'alıcı ayarlarınızla' oynanmasına bu kadar kolay izin vermeyiniz ve FETÖ'cü itleri kendinize güldürmeyiniz!