Yargı kurumunun nasıl şekillendiği, her anayasal düzenin temelini oluşturan unsurlardan biridir. Bu minvalde, Ak Parti ve muhalefet partisi MHP'nin ortaklaşa hazırladığı anayasa değişikliği önerisine göre, yargıyı ilgilendiren başlıkları tek tek inceleyelim.
Önce Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na bakalım. Mevcut düzende, toplam üye sayısı 22 olan HSYK'ya, 16 üyeyi bürokratlar, 4 üyeyi Cumhurbaşkanı atıyor. Diğer iki üye ise Adalet Bakanı ve müsteşarından oluşuyor.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde ise, Cumhurbaşkanı yine 4 üye atayabiliyorken, Meclis'e ilk defa yetki verilip 7 üyeyi ataması sağlanıyor. Adalet Bakanı ve müsteşarı yine doğal üye olarak geçiyor. Üye sayısı da böylelikle hem 13'e düşürülmüş oluyor hem de Meclis'in ilk kez HSYK seçiminde etkin olması sağlanıyor. Görüldüğü üzere Cumhurbaşkanı'na fazladan bir yetki aktarımı söz konusu değil.
Anayasa Mahkemesi'nin yetkileri de değişmiyor. Yüksek Mahkeme, anayasa değişikliklerinin, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve TBMM İçtüzüğü'nün anayasaya uygunluğunu denetleme ve bireysel başvuruları karara bağlama görevini sürdürecek.
Ayrıca Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar, yüksek yargı organlarının başkan ve üyeleri, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarını görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılayacak merci de yine Anayasa Mahkemesi olarak muhafaza ediliyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı, parlamenter sistemde sadece vatana ihanet kapsamındaki suçlardan yargılanabilirken, önerilen sisteme göre Cumhurbaşkanı'nın işlediği her fiil yargıya taşınma kapsamında olacak. Meclis'teki 600 vekilden 360'ının onayıyla soruşturma açılabilecek.
Dahası, parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi üyelerinin 14'ünü ve Meclis 3'ünü atayabiliyorken; önerilen anayasa değişikliğine göre ise Cumhurbaşkanı 12'sini ve Meclis yine 3'ünü atayabilecek.
Görüldüğü üzere, mevcut sisteme göre, Cumhurbaşkanlığı sistemi, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını daha da artıran önlemlerin alındığı, yargının bürokrasiden çok seçilmişlerle muhatap olmasının sağlandığı bir düzeni tesis ediyor.
'Tek adam rejimi' klişeleriyle dolu analizleri okumaktan vakit kalırsa, bu detaylar da fark edilir sanıyorum.