Orgeneral Hulusi Akar'ın yaveri Yarbay Levent Türkkan'ın ifadesinden okuyalım: "Ben paralel yapı üyesiyim. Bu cemaatte yıllarca gönüllü olarak hizmet ettim. Bugüne kadar cemaatte olduğum abilerime itaat ettim, onlar tarafından verilen emirlere bugüne kadar harfiyen riayet ettim... 1989'da Işıklar Askeri Lisesi'nin sınavlarına girdim. Bana sınav olmadan önceki gece yarısı getirip soruları verdiler. Şıkların üzerine cevaplar işaretlenmişti."
Sene 1989. Yani Ak Parti kurulmadan 13 yıl öncesi. Şimdiki Genelkurmay Başkanı'nın yaveri olacak darbeci hain, askeri lise sınav sorularını ele geçirip okula girmiş. Benzer senelerde askerî liselere çalıntı cevap anahtarları sayesinde yerleşerek yükselen FETÖ'cülerin çoğunluğunun Genelkurmay ve Cumhurbaşkanlığı içinde olduğu anlaşıldı. Hatırlarsınız, Cumhurbaşkanı'nın beş yaverinin dördü FETÖ'cü çıkmıştı!
Bu bilgiye, önceki Genelkurmay Başkanları Necdet Özel, Işık Koşaner, Hilmi Özkök ve Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun Özel Kalem Müdürlüğünü yapmış tüm askerlerin darbeden tutuklandığını ekleyin. Üstüne, askerî lise sınavları tamamen FETÖ kontrolünde olduğu anlaşılan ÖSYM'ye, 2000 yılında bağlandıktan sonra bu liselere yığılan FETÖ'cü kadrolaşmayı hayal edin. Bir de 15 yaşında çocuklar denilerek masumlaştırılan ama Kuleli Askerî Lisesi'nden çıkıp Çengelköy halkına tüfeklerle ateş eden, karakol kuşatan FETÖ'cü öğrencilerin ifşa olmayanlarının yarın öbür gün neler yapabileceklerini hayal edin!
Askerî Liselerin %95'inin FETÖ'cü olduğu iddiası artık o kadar da şaşırtıcı gelmiyor, değil mi? Öyleyse nedir bu tantana? Durum böyleyken, kapatılan kurumlara askerî lise bile demek zül; olsa olsa "FETÖ liseleri kapatılıyor" demek mümkün. TSK'yı, "FSK" olmaktan kurtarmanın başka çaresi yok.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Darbecilerin üst kadrosu tümgeneral ve tuğgenerallerden oluşuyorsa ve bu pozisyonlara gelmek için 1980'lerin başından itibaren orduya sızmak gerekiyorsa, bu sızmaların hepsi de Ak Parti portakalda vitaminken gerçekleşmişse, kusura bakmayın ama 'Atatürk'ün miras bıraktığı Cumhuriyeti' önemseyen herkesin bu bataklıkla mücadele edebilecek tek kişi olan Tayyip Erdoğan'a yardımcı olması gerekir.
Taşkesen'i hatırlıyor musunuz?
Yeri gelmişken hatırlatalım: Tümgeneral Taşkesen, Ağustos 2005'teki Yüksek Askerî Şûra'da Kara Harp Okulu Komutanı olmuştu. 10 Temmuz 2006 sabahı ise, emekliliğini istediği haberi gündeme düştü. Elbette bir yıl dolmadan görevini bırakmak zorunda kalması kendi kararı değildi. Taşkesen'in özel hayatına ait dinleme kayıtları tutulmuş ve bunların dökümü Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tarafından önüne konmuştu. Onuru incinen Taşkesen, istifasını vermek zorunda bırakılmıştı.
Ancak ortada koca bir soru vardı: Kara Harp Okulu Komutanı'nı kim dinlemişti? MİT, Genelkurmay ve Emniyet dinlemediklerine dair açıklamalar yapmıştı. Öyleyse Genelkurmay'ın üzerine düşen, 'özel hayat' yanlışlarından öte, kurumunu delik deşik hale getirebilecek bu köstebek tehlikesini bertaraf etmek değil miydi? Ne bir araştırma yapıldı; ne Taşkesen'e ve kamuoyuna bu 'sızıntı'nın kaynağı açıklandı. FETÖ karşıtı olduğu bilinen Taşkesen, tasfiye edildiği ile kaldı.
Ak Parti kurulmadan önce de, işbaşı yaptıktan sonra da uzun süre ordu üzerindeki hâkimiyetin Atatürkçü askerlerde olduğu bellidir. O yüzden FETÖ'yü hep beraberce tasfiye etmeye çalışalım derim; yoksa kesmeye hakkınızın olmadığı faturalar tek tek iade edilir.