Devlet, özgürlüğün olduğu kadar, güvenliğin de teminatıdır. Güvenlik, sanıldığı gibi her zaman özgürlüğü kısıtlayıcı bir koşul değildir. Bilakis özgürlük ve güvenlik, karşılıklı birbirini tamamlayan iki kavramdır.
Yaşama hakkı, sizi öldürmeye kalkışan birisini devlet durdurabilirse var olacak bir haktır. Eğitim hakkı, okula gitmenizi engelleyen bir durumu bertaraf edebilen bir devlet varsa, haktır. Listeyi uzatabiliriz ama kısaca halkının canına, malına ve namusuna sahip çıkmak, bunları korumak bir devleti devlet yapan asgari özelliklerdir.
***
Devlet yapımız kurulurken pek çok açıdan örnek alınan '
muasır medeniyet', Fransa'nın başkenti Paris'in göbeğinde terör saldırıları olduğunda, devlet olağanüstü hal (OHAL) ilan etti. Parlamento kararıyla OHAL, Mayıs 2016'ya kadar uzatıldı.
Polisin yetkileri artırıldı. Savcılık ya da mahkeme emri olmaksızın 3.289 yere baskın yapıldı ve bu süreçte 400 kişi ev hapsine konuldu.
Saldırganlara sahip çıktığını ima eden bir espri yaptığı için komedyen
Dieudonne, 7 yıla kadar hapis cezası ve 100.000 Avro'ya kadar para cezası ile yargılandı. Hüküm, askıya alınmış 2 aylık bir hapis cezası oldu.
Dieudonne'in başına gelenler, yaşanan en ekstrem örnek de değildi.
Hebdo saldırısı kurbanları için okuldaki saygı duruşunda ayağa kalkmayan 8 yaşındaki Ahmed'i bile sorgulayacak kadar ileri gidilmişti.
Türkiye ise devamlı terör tehdidi altında olmasına rağmen, çok daha yumuşak yöntemlerle bu süreci yönetmeye çalışıyor. Elbette kimse ülke çapında sıkıyönetim ilan edilmesini talep etmiyor. Sur'da, Cizre'de ve şimdi Yüksekova ve Nusaybin'de, yine sivilleri ayırt etmeye özen göstererek operasyonlar sürüyor.
Espri yapan bir komedyenle, saygı duruşuna kalkmayan 8 yaşındaki çocukla uğraşacak bir zihniyetle hareket edelim diyen de yok. Ama geçtiğimiz ay, yine Ankara'da, 28 canımıza kast eden canlı bombanın taziyesine giden HDP vekili
Tuğba Hezer'in fezlekesinin neden Adalet Bakanlığı'nda bekletildiğinin de bir açıklaması yok. Dünyanın her yerinde canlı bombanın taziyesine gitmek, yapılan fiilin sahiplenilmesiyle eşdeğerdir. O taziye çadırının kendisi bile başlı başına suç unsurudur, kaldı ki katılan bir vekil ise suç daha da vahim bir boyuta ulaşmış demektir.
***
Dediğim gibi modern demokratik ülkelerde böyle bir örnek yok, olamaz da. O çadır kurulmadan, başlarına yıkarlar; kaldı ki bir vekil oraya gitmeye cüret edebilsin... Evimizi başımıza yıkmak isteyenlere karşı, bir taziye çadırının hesabını soramamak nasıl bir acziyettir?
Sadece Ak Partili vekiller için değil, CHP ve MHP için de bu dosya bir namus sözüdür. Öyle görülmelidir. Bu ülke hâlâ bir hukuk devleti ise, canlı bomba övmenin bir özgürlük olmadığı gösterilmek zorundadır.
Ülkenin ayarlarıyla oynamak isteyen teröristlere izin vermemek için bu adım, meclisin üzerine vazifedir. Aksi takdirde lideri
Demirtaş'ın ve HDP Parti Sözcüsü
Bilgen'in tam desteğini alan Hezer, bu canlı bombanın da cenazesine neden gitmesin?!