Müsellim Ünal. 23 yaşındaydı. Kayserili'ydi. Çobandı. Sevdiği kızı da çoban olduğu için 'vermemişlerdi.' O yüzden geçen sene askerlik bitince uzmanlık için tekrar Türk Silahlı Kuvvetleri'ne başvurdu. Adıyaman Jandarma Komando Özel Harekât Taburu'nda görevlendirildi. 20 Temmuz günü ihbar gelince arkadaşlarıyla çatışma bölgesine gitti ve şehit edildi. Bu, PKK'nın ateşkesi tek taraflı olarak bozduğu katliamlar silsilesinin başlangıç noktası olacaktı.
Okan Acar. 24 yaşındaydı. Niğdeli'ydi. Babasını geçen yıl kanserden kaybetmişti. Annesinin tutunacak dalıydı. 14 aylık polis olarak ilk görev yeri Ceylanpınar'dı. Zehra Ana acı haberi alınca inanmadı. Niğde Emniyet Müdürü'ne gitti, kara haberin doğru olduğunu öğrenince olduğu yere yığıldı.
Feyyaz Yumuşak. 24 yaşındaydı. Kırşehirli'ydi. Çarşı taraftarıydı. Adını efsane Beşiktaşlı futbolcu Feyyaz'dan almıştı. On gün sonra izne çıkıp İstanbul'a gelecekti. Kardeşi de uzman çavuş olarak Mardin'de görev yapıyordu.
PKK'lı teröristler, Feyyaz ve Okan'ın birlikte kaldıkları eve girip enselerine kurşun sıkarak şehit etti. Kimliklerine el koydu. Birkaç saat sonra da 'resmî siteleri'nden katliamı üstlendi. Demirtaş ısrarla PKK'nın onları öldürmediğini iddia etti. Yabancı basına bunun 'kirli bir eylem' olduğunu söyleyip, ertesi gün haber çıkınca PKK'lı patronlarını kızdırmamak için 'kirli eylem demedim' diye tekzip yayınlattı.
Ethem Türkben. 33 yaşındaydı. Adana'da yaşıyordu. Şanlıurfa'lıydı. Üç çocuk babasıydı. Son iki yılda daha dine yönelmiş, sakal bırakmış, çocuklara karşılıksız Kur'an öğretmeye başlamıştı.
Akşam namazı sonrası evinde ailesiyle yemek yerken, PKK'lılar baskın yaptı ve Türkben'i eşiyle çocuklarının gözleri önünde katletti. Türkben, birkaç saat önce eşinin üç aylık hamile olduğunu öğrenmişti...
Devletin Kandil'i bombalaması ve şehirlerde hendek kazıp bomba doldurarak ilkel bir 'devrimci halk savaşı' yürütmesine karşı topyekûn mücadeleye başlaması bu insanlarımızı kaybetmemizden sonra oldu.
Askere gitmemek için dalağını aldıran dalaksız Ahmet Hakan, geçenlerde 'ne oldu da asker cenazeleri gelmeye başladı, ne oldu da devlet PKK'ya savaş ilan etti?' gibi sorular sormuş. Hürriyet'in kırılan camı için manşet üstüne manşet atıp dünyayı ayağa kaldıran gazetenin yazarı, verilen dört can için PKK'ya karşı mücadele başlatan devleti sorgulamış.
Bu cüreti yukarıdaki PKK katliamlarını kendi medya organları eliyle unutturup, her şeyi nisan ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni anayasa yapmak için 400 vekil temenni etmesine çarpıtarak bağlamalarına borçlular. 400 vekil verilmediği için değil, 4 canımıza kıyıldığı için, PKK saldırmaya başladığı için sürecin bittiğini gizlemeye, PKK'ya 80 vekil kazandırdıklarını can havliyle saklamaya çalışmaları da bundan kaynaklanıyor.
Çaldırdıkları sazların, 'şehit' yazamayan editörlerinin, afili köşe yazılarının, çarpıtmalı tivitlerinin altına saklıyorlar bu isimleri. Onları biz de unutursak, yazıklar olsun.