Medyayı takip ediyorsunuzdur. Kavgaların çoğu, öfke kontrolü yapamamaktan kaynaklanıyor. Öfkesine yenik düşen insanların haberlerine bakın. Kırmızı ışıkta duramama, korna çalma, park yeri yüzünden cinayet işleme gibi olaylar sıkça yaşanıyor. Yan baktın veya omuz attın diye hakaret ediyoruz. Sıra kavgası yüzünden biri diğerini bıçaklıyor. Velhasıl, ufak bir sürtüşme cinayetle sonuçlanıyor. Biri mezara, diğeri kodese giriyor.
Bir de kavgayı meslek haline getirenler var. Sataşacak yer arayan, hırsızlıktan arsızlığa, kul hakkından gasba kadar her şeyi yapan insanlar var. Yakalanıyorlar, sonra polis beyanı geliyor ve meğer onlarca suçları varmış. Vatandaş soruyor, "Bu kadar sorunlu biri neden salıverildi?" diye. Muhtemelen delil yetersizliği veya suç unsuru eksikliği nedeniyle.
Bu tür insanlar ciddi bir eğitimden geçirilip topluma salıverilmeden önce rehabilite edilmelidir. Dostlar, öfkelenmeyin, öfkenize hâkim olun. Allah, öfkesini yenenleri övüyor. Onlar bollukta ve darlıkta sabrederler, öfkelerini yenerler ve insanların kusurlarını affederler. İnançsızların öfkesi İslam'a yöneliktir.
ŞAMPİYON KİMDİR?
Öfkenin en çirkin ve ağır olanı, Allah'a, peygamberlere ve iman eden insanlara duyulanıdır. Bu öfkenin tetikleyicisi elbette iblistir; amacı insanları Kur'an'a düşman etmektir. Allah, kendisine ve dinine öfke duyanları uyarıyor. Allah'a, peygamberlerine ve kitabına öfke duyanlar, bu kinleriyle dünyada öfke ve endişeyle yaşarlar. Ahirette ise hüsrana uğrarlar, ancak tövbe edip vazgeçenler kurtuluşa ererler.
Güçlü kimse, herkesi yenen değil öfkesini yenen kişidir. Hazreti Peygamber, "Şampiyon kimdir?" diye sorduğunda, oradakiler "Herkesi yenendir" dedi. Peygamber ise şöyle açıklık getirdi: "Esas pehlivan, herkesi yenen değildir; esas pehlivan öfkelendiğinde öfkesine hâkim olandır" (Buhari, Müslim, Ebu Davud).
CENNETLİK AMEL
Bir sahabe anlatıyor: İki kişi Hazreti Peygamber'in yanında birbirlerine hakaret ediyorlardı. Bunlardan biri öylesine öfkelendi ki, yüzü kızardı. Resulullah ona baktı ve şöyle dedi: "Ben öyle bir söz biliyorum ki bu adam o sözü söylerse öfkesi diner. O söz, 'Euzü billahi mineş şeytanirracim' yani 'Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım' sözüdür."
Müslüman, öfkelenince susmalıdır. Hazreti Peygamber bu açıklamalarıyla öfke nöbetini savuşturmanın yollarını gösteriyor. Zira öfke anında kişi mantıklı düşünemez. Şeytan ve nefis onu zorlar, hele de ortam buna müsaitse iş ileriye gider ve Allah korusun tehlikeli boyuta ulaşır. Mesela yüzlerce insanın hayatına mal olan olaylar bir anlık öfkeden kaynaklanmıyor mu? Bir adam gelip Hazreti Peygamber'e kendisini cennete sokacak bir amel istedi. "Ne yapayım ki cennete gireyim?" diye sordu. Efendimiz'in cevabı çok kısa ve netti: "Öfkelenme."
ABDEST ALIN
Yine Nebevi terbiyenin usullerinden biri de kişiye öfkelendiğinde silaha sarılacağına oturmasını öğütlemektir. Öfkelenince ortamı terk et. Böylece iki taraf da sakinleşir. Öfkelenince abdest almak da bir çaredir. Bir hadis-i şerif şöyle buyurmaktadır: "Öfke, şeytandandır. Şeytan ateşten yaratılmıştır. Ateş ise suyla söner. Öyleyse öfkelendiğinizde abdest alın."
Araba parkı veya başka bir sebepten dolayı iki genç kavga ediyor. Adı üzerinde "delikanlı", tecrübesiz biri hemen ağabeyini, dayısını, amcasını çağırıyor. Öteki de boş durmuyor, arkadaşlarını, dostlarını, akrabalarını çağırıyor. Hadi bakalım, kim haklı? Bir bakıyoruz iki ölüm, yığınla tutuklu ve yaralılar. Kim kazandı sizce? Elbette şeytan.
DEDİKODUCU CENNETE GİREMEZ
Hazreti Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Dedikodu yapan, laf taşıyan kişi cennete giremez."
Efendimiz en kötüler hakkında şöyle buyurdu: "Dikkat edin, sizin en kötüleriniz kimdir? Size bildireyim mi?" Orada olanlar "Evet, bildirin" dediler. Hazreti Peygamber şöyle buyurdu: "İnsanlar arasında laf taşıyarak dolaşanlar, dostların arasını bozanlar, suçsuz ve masum kimselere sıkıntı vererek azgınlık yapan kimselerdir."
En hayırlılar hakkında Efendimiz şöyle buyurdu: "Dikkat edin, sizin en hayırlılarınız kimdir? Size bildireyim mi?" "Evet, buyurun" dediler. Efendimiz şöyle açıkladı: "Sizin en hayırlılarınız, üzüldükleri zaman Allah'ı hatırlayan kimselerdir."
Çok lanet edenler hakkında Hazreti Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Çok lanet edenler, kıyamet gününde ne şahit ne de şefaatçi olamazlar." Sonra şöyle devam etti: "Birbirine lanet okuyan toplumların üzerine lanetin gelmesi kaçınılmazdır." Bu son söz, sanki günümüzü hatırlatıyor gibi. İnsanlar birbirlerine lanet, küfür ve hakaret yağdırır oldu. Rabbim, akıbetimizi hayır eylesin.
BAZI AYETLERDE GEÇEN 'BİZ ONLARIN KALBİNE MÜHÜR VURDUK' İFADESİ NE ANLAMA GELİYOR?
Yüce Allah herkesi iyi veya kötüyü tercih edebilecek kabiliyette yaratmıştır. İmtihan için de iyi ve kötü olan fiilleri yaratmış ve kişilere peygamber göndererek hangi işin kötü, hangi işin iyi olduğunu haber vermiştir. Yaratma işi Allah'a, tercih etme işi de kula aittir. Yani Allah sizin arzu ettiğinizi yaratmaktadır. Ayete gelince; onun anlamı şudur: Kişi kalbini Yüce Allah'tan çevirir, gafil olur ve Allah'la irtibatını bitirirse Allah da kulun kalbinden çekilir. Kalbini Allah'a kapatmış olan kişinin kalbinin mühürlenmesi bu anlamdadır. Yoksa Allah durup dururken kişinin kalbini mühürlemez.
Şeytanı sanki Allah'a karşı negatif bir güç gibi görüyorum. Bu bakış açısı yanlış mı?
Şeytanın veya başka bir gücün yüce Yaratıcı'ya karşı negatif bir güç olması mümkün mü? Şeytan kötülüğü, çirkinliği ve şerri temsil eden bir görevlidir. Ancak bir sınav aracıdır. Meleklerin iyiliği, güzelliği temsil eden birer sınav aracı olduğu gibi. Şeytan belli vazifeleri olan bir görevlidir sadece. Kur'an-ı Kerim'deki birçok ayet bu vurguyu yapar.
Ben Müslümanım, karım Hıristiyan. Eşimi hangi konularda zorlayabilirim?
Müslüman bir erkeğin gayrimüslim bir kadınla (Hıristiyan veya Yahudi) evlenmesine Kur'an-ı Kerim'de müsaade edilmiştir. (Maide, 5). Sizin eşinize İslam'a girmesini tavsiye etmeniz doğru olandır. Ama zorlamanız doğru değildir. Müslüman bir kadının hakları neyse gayrimüslim olan eşinizin de -miras konusu hariç- aynı hakları vardır. Ancak malınızdan hayattayken dilediğinizi verebilirsiniz. Âlimlerin çoğuna göre cünüplük veya hayız hallerinden sonra cinsel yakınlık için eşinize yıkanmasını söyleme hakkınız vardır ancak bu konuda zorlayıcı olamazsınız. Eşinizin inandığı dine göre oruç tutması, dua etmesi, ibadet etmesi de İslami açıdan güvence altındadır. Bütün bunlar İslam'ın diğer dinlere gösterdiği anlayışa örneklik teşkil eder.