Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Haydi, affa ve cennete koşun

Yaradılışımızın gayesi Rabbi bilmektir. O'na eğilmeyi başarmaktır. Kendimizi bilmektir. Kâinatı keşfetmektir. Nefsi edeple yüceltip cennete gitmeden, dünyada cenneti yaşamaktır. Bir secdede duyduğu hazzı hayatın bütün zevk ve güzelliklerine değişmemektir. Bir mazlumun duasını aldığında bunu dünyanın bütün zenginliklerinden de öte bir zenginlik saymaktır.
Sorulan ve sorumlu olunan birçok konuda ise ayağımız sürçebilir, yanlış yapabiliriz. İşte bu yanlışlardan vazgeçip Allah'tan bağışlanma dilemeye "istiğfar" dilemek denir. Burada hedef, Allah'la bağı kesmemek ve ahlakiliği kurmaktır.
Aslında bağışlanma dilemek, mutlaka bir günaha bağlı olarak yapılmamalıdır. Hayatın, nimetin, zenginliğin, sağlığın, görebilmenin, düşünebilmenin hakkını tam ödeyememekten dolayı da mağfiret dilenmelidir. Öyle değil mi?
Bizim bedensel özürlü bir kardeşimizden farkımız ne? Üstünlüğümüz ne? Hiçbir şey. Onun sınandığı sıkıntının aynısıyla biz de sınanamaz mıydık? Elbette sınanabilirdik. O halde bu ince çizgi bile hakkı ödenmemiş bir nimettir. Hakkını ödeyemediğimiz her nimetten dolayı da istiğfarda bulunmalıyız.
Günahtan istiğfar, yani bağışlanma dilemeye gelince; bunun kalp ve dille yapılması şarttır. Bunun içindir ki günlük konuşmanın arasında uluorta bir şekilde "Estağfurullah- Allah'tan bağışlanma dilerim" diyen birine Hz. Ali döner ve şöyle der: "Annen yitirsin seni emi, sen ne dediğinin farkında mısın?" Yani istiğfar dilemekle Yüce Allah'a bir söz verdiğinin, O'nunla anlaşmanı -ahdini- yenilediğinin farkında mısın? Bu neden Efendimiz (SAV) şöyle buyurur: "Günahını işlemeye devam etmesine rağmen habire bağışlanma dileyen kişi, Allah'ın ayetleriyle alay eden gibidir."
Kutsi bir hadiste (yani anlamı Yüce Allah'a, ifadesi ise Sevgili Peygamberimize ait hadis) şöyle buyuruyor: "Kul günah işlerse ve bu günahları üst üste toplandığında göğün ucuna kadar ulaşsa da benden istiğfarda bulundukça ben O'nu bağışlarım."
Hz. Peygamber günaha dalacaklara dönüş kapılarını açık tutmaya gayret etmiştir. Ümitsizliği hayattan söküp atmanın yolu, yaradanla iyi bir irtibat kurmakla mümkündür ancak. Allah'a uzak düşenin çıkış yolu var mı ki! Hz. Peygamber; ben ne günah işledim ki, neyim var ki, kimin emeğine karıştım ki diyerek kendini temize havale edeceklere de dolaylı bir ders vermiştir şu cümleyle: "Allah'a yemin ederim ki, ben (Muhammed) günde yetmiş defadan daha fazla Allah'a tövbe ve istiğfar ederim."




Evet, istiğfar hayata tutunmaktır. Allah'a özrü iletmektir. Ruh âleminde verdiği sözü hatırlamaktır. Allah'ın kudreti yanında küçüklüğü hissetmektir. Ölmeden evvel ahretini temizlemektir. Günahlarının kendini utandırdığını ilandır. Aynaya utanmadan bakabilmek için yüzünü arındırmaktır. Secdeye varabilmek için zemin hazırlamaktır. Allah için divana dururken, divandan atılmamayı, sökülmemeyi dilemektir.
Hz. Peygamber (SAV) istiğfarın sadece bir kurgu olmadığını, hayatı ve geleceği düzenleyen bir rahmet, bir terapi, bir ilaç olduğunu belirtir mahiyette şöyle buyuruyor: "Kim istiğfarı kedisine bir yol edinirse; mutlaka Yüce Allah onun her darlığından ve üzüntüsünden bir çıkış yolu gösterir. Ve hiç hesaba katmadığı bir yerden onu rızıklandırır."
Kul günah işledikten sonra istiğfar ederse Yüce Allah meleklere şöyle buyurur: "Bakın şu kuluma! O, günah işlemesine rağmen kendisinin bir Rabbinin olduğunu unutmadı. Bana istiğfarda bulundu. Siz şahit olun (yazın deftere) ben onu affettim."
Rabbiniz böyle. Hazinesi tükenmiyor. Kapısı kapanmıyor. Kin yok O'nun dergâhında. Kötülükleri değil, iyilikleri yazmayı istiyor. Günahların silinmesi için bahane arıyor. Nerede dönüş yapacaklar! Nerede günahlar bana yakışmıyor diyecekler.

İMAM-I AZAM'IN DUÂSI
Allah'ım Esma-i Hüsnayla yalvarıyorum. Allah'ım, sen lütufkârsın, duâyı kabul edersin, mü'minsin, koruyucusun, meliksin, büyüksün, suret verensin, her şeyin sahibisin, verensin, alansın, meliksin, yücesin, tesbih edensin, şereflisin, yaşatansın, öldürensin, güçlüsün, apaçıksın, senden senin rızanı ve cenneti istiyorum. Allah'ım sen dirisin, hannansın (merhametlisin), halimsin, yumuşaksın, övülmüşsün, hakîmsin, koruyucusun, hasîbsin (her şeyi hesap edensin), senden rızanı ve cenneti istiyorum. Allahı'ım sen daimsin, deyyânsın, dâfi'sin (def edensin), dünya ve âhiret hususunda kaçındığım şeyleri benden uzak tutmanı, rızanı ve cenneti istiyorum. Allah'ım sen rahmansın, rahimsin, Rabsın, raûfsun, rahimsin, râziksin, rezzâksın beni umduğum ve ummadığım yerlerden rızıklandır, senden rızanı ve cenneti istiyorum. Allah'ım sen selâmsın, semî'sin, işitensin, duamı işitir, gizli ve aşikâr yaptığım işleri bilirsin, benden yüz çevirme, beni tüm kötülüklerden koru, senden rızanı ve cenneti istiyorum ya Rabbi.

BİR HADİS
"Sizden biri sakın Müslüman kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın ve nişanlısına talip olmasın." (Buhari, Nikah 5)

BİR AYET
Allah'a ve Resulü'ne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Aksi halde başarısızlığa uğrarsınız ve kuvvetiniz yok olur gider. Sabredin, şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal, 46)

BİR ESMA
El-Halık
Yoktan var eden, yaratan, varlıkların hallerini belirleyen

BİR SEVAP
Mescide Giderken Atılan Adımların Çokluğu "Kim cemaatle namaz kılmak içim mescide giderse, giderken gelirken attığı her adımdan birisi ile bir günah silinir, birisi ile de ona bir sevap yazılır"

BİR SÜNNET
Mutfakta bir kabı kullanmadan önce onu temiz su ile durulamak.

SORU - CEVAP

Kadının namazlarını evinde kılması mı, cemaatle camide kılması mı daha sevaptır?
Hz. Peygamber (s.a.v.), kadınların mescide gelebileceklerini, ancak evdeki ibadetlerinin daha üstün olduğunu çeşitli vesilelerle dile getirmiş ve şöyle buyurmuştur: "Kadınların mescidlere gitmesine engel olmayın. Fakat evleri onlar için daha hayırlıdır"

Annem hasta, ayakta duramıyor. Sandalyede namaz kılabilir mi?
Rahatsızlığı sebebiyle ayaklarını kıbleye ve yana uzatarak da olsa oturamayan kişi, sandalyede oturup namaz kılabilir.

Beddua gerçekleşir mi?
Hak edilmeyen beddua, sahibine geri döner. Beddua kötü bir harekettir. Zira size haksızca yapılan bedduadan korkmayınız. Hak edilmeyen beddua zarar vermez, kişiye uğramaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA