Bir sohbette, muhabbette Hz. Muhammed Mustafa'nın bahsi yoksa o muhabbet faydasızdır. Etkisizdir, edebe aykırıdır. Allah'ın bize sevdirdiği Peygamber'ini çok sevdiği şüphesizdir. Çok sevmeseydi bize çokça sevdirmezdi.
ORADAYKEN CEZALANDIRMAM
Mekke putperestleri, Hz. Peygamber'e gelip de "Allah bize gökten taş yağdırsın" dediler. Azap istediler. Kadınlarını, çocuklarını düşünmeden. Yüce Allah, O'nun hatırına azap kararı vermedi.
"Ey Resulüm! Sen aralarında olduğun sürece Allah onları cezalandırmayacaktır" (Enfal/33) ayetiyle bu isteği geri çevirdi.
SANA GÜÇLÜK VERMEDİM
Efendimiz, insanları Allah'a çağırdı. Allah'ı anlattı. İnsanın aklı ve kalbiyle Rabb'ini keşfetmesini diledi. İnkârcı insanlar olumlu cevap vermeyince de üzüldü. Hüzün kapladı yüreğini. Allah teselli etti O'nu: "Ey Muhammed! Onlar (müşrikler) iman etmiyorlar diye neredeyse üzüntüden kendini mahvedeceksin" (Şuara/3).
Rabbimiz "Üzülme" buyuruyor: "Sana düşen ancak tebliğ etmektir" (Nur/54). Sonuç bana düşer. Hidayet ancak hak etmekle erişilen bir nimettir.
KUR'AN SIKINTI GETİRMEDİ
O vahye muhatap olduğu ilk dakikadan itibaren hayatını feda etti. Tebliğini yaparken aynı zamanda ayakları şişecek derecede kıyamda dururdu. Üstüne çullanan inançsızlara sabretti. Allah O'nun bu çabasından haberdar olduğunu şöyle buyurdu: "Biz Kur'an'ı sana, güçlük çekmen için indirmedik" (Taha/2-3).
GÖĞSÜN DARALIYOR
İmansızların gelen vahye itibar etmemeleri Efendimizi üzüyordu. Allah, O'nun müşriklere aldırmasını istemiyordu. Bir menfaati yoktu insanların iman etmelerine karşılık. Sadece cehenneme girmelerine engel olmak istiyordu. Evladının ateşe girmesini istemeyen bir baba şefkatiyle hareket ediyordu. Ümmetine düşkündü. Doğrusu ümmeti de O'na düşkündü. Kur'an teselli etti:
"Onların söylediklerinden göğsünün daraldığını elbette biliyoruz. Sen bunlara canını sıkma" (Hicr/94-97).
SEN YETİMDİN BARINDIRDIM
Duha Suresi, yüce Rabb'in, Hz. Peygambere verdiği nimetleri birbiri ardınca açıklar. Şöyle buyuruyor: "Seni yetim bulup da barındırmadı mı? Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi? Öyleyse sakın yetimi ezme! Sakın isteyeni azarlama!" (Duha/6-10).
AHLAKINI YÜCELEŞTİRDİM
Yetimi kolladı. Kalp incitmedi. Kin barındırmadı. Yoksulu giydirdi, yedirdi. Köleyi azat etti. Köleyi müezzin yaptı. Görme engelliyi kendi yerine kayyum bıraktı. Yüce ahlakın getirdiği ne varsa O'nda var oldu. Bunu Kur'an ilan buyuruyor: "Şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin" (Kalem/4).
DİLERSEN BAĞIŞLARIM
Münafıklar ve benzerleri yaptıkları çirkin günahlardan sonra tövbe etmek isteseler kapılar açıktı. Allah tövbe edenlere fırsat veriyordu. Ancak ayette çok farklı bir bölüm var. Allah şöyle buyuruyor: "... Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı" (Nisa/64).
Yüce Allah bağışlanmaları için Hz. Peygamber'in duasını şart koşuyor. Bu öyle bir nimet ki hiçbir beşere nasip olmamıştır.
***
KURULAN TUZAĞI BOZDUM
Yüce Allah, Enfal Suresi 30. ayette belirttiği gibi Peygamber'e yönelik her tuzağı ve oyunu bozmuştur: "Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek ya da (Mekke'den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar, Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır" (Enfal/30).
Kısacası, Hz. Muhammed'in (SAV) olmadığı her yerde umutsuzluk, bereketsizlik, boşluk ve huzursuzluk vardır.
***
TIP GÜNÜN BİRİNDE ÖLÜMSÜZLÜĞÜ BULACAK MI?
Tıp ile ilgili müthiş gelişmeler bizi heyecanlandırıyor. Yeni geliştirilen ilaçlar, en zor ameliyatların kolay bir operasyona dönüşmüş olması bu heyecanı haklı kılıyor. Tıp ilminin en üst sınırı olan şey herhalde ölmüş bir insana hayat bahşetmektir ki bu ancak peygamberlerin olağanüstü mucizeleriyle tarihte yer almıştır. Hz. İsa, Hz. İbrahim ve Hz. Musa'nın ölmüşlere dua ile can verdikleri Kur'an'da belirtilmiştir. (Hz. İsa'nın bir ölüyü diriltmesi, parçalanmış dört kuşun Hz. İbrahim'in elinde canlanması, ölmüş ineğin bir organının temasıyla ölmüş kişinin katilinin adını söyleyecek kadar Hz. Musa'nın önünde dirilmesi bu örneklerdendir.)
Bu örnekler belki bilimsel faaliyetlere cesaret vermek için peygamberlerin eliyle işlevlendirilmiştir. Ölümsüzlük olayı da böyledir. İnsanoğlu bu âlemde ebedi kalmak için yaratılmadı. Fiziki olarak da buna müsait değildir. Kur'an, "Her canlı ölümü tadacaktır" (Âli İmran/185) buyurur. Efendimiz "Her hastalığın tedavisi vardır, ölüm hariç" buyurmuştur. Öyleyse ölümün mağlup edilmesi dünyada değil, ahiret âleminde olacaktır.
İnsanoğlunun sonsuza kadar yaşama içgüdüsü de son derece normaldir. Zira şeytan, Hz. Âdem'i cennette yasak meyveyle kandırırken, "Bu meyveyi yersen ebedilik cennetinden çıkmayacaksın" diyerek tuzak hazırlamıştır. Hz. Âdem de cennette yalan olmayacağını düşünerek bu tuzağa düşmüştür.
Dünyanın herhangi bir yerinde hiçbir şekilde dinlerden haberi olmayanın durumu nedir?
Kuran-ı Kerim'de, "Biz peygamber göndermedikçe azap etmeyiz, sorumlu tutmayız" (İsra, 15) buyurulur. Dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan ve her türlü iletişime kapalı olan bir kimse İslam dinini duymamışsa, sadece Allah'ın birliğine iman etmekle yükümlüdür.
Uzayda hayat var mı?
Günümüzde araştırmacıların en çok merak ettikleri konulardan biri de uzayda hayatın olup olmadığıdır. Bilimsel veriler henüz bu konuda net bir bilgi veremiyor. Zira uzayın boyutlarını, sınırlarını tespit mümkün değildir. Nispi, izafi ve temsili donelere dayanan bilimsel veriler her gün devasa adımlarla ilerlemekte. İleride mutlaka bu konuda çok önemli şeyler söylenecektir. Ama bugün bu konularda henüz son sözü -bilimsel verilerin ışığında- söylemek mümkün değildir.
Dini açıdan da bu konuda net bir şey söylemek yanlış olur. Bazı ayetlerden hareketle "Hayat var" veya "Yok" demek zorlama olur. Ayetleri yanlış yorumlamış olabiliriz. Böyle bir yükü ayetlere yükleyemeyiz. Muhteşem kâinatın her zerresine ince ve zarif bir sanatla tecelli etmiş yüce Allah, bu muazzam kâinatı hedefsiz yaratmış olamaz. Belki bu kâinat sadece insan, cin, melek ve hayvanların hizmeti için yaratılmıştır. Belki de bizim yaşayabildiğimiz atmosfer şartlarının dışında, yaşayabilecek diğer yaratıklar için farklı kâinatlar vardır. Ve belki biz bunlardan habersiziz.
Yıldızlar, uzay boşluğu gibi yerküre dışında farklı kâinatlar ve yaratıklar olabilir. Bu konuda net bir şey söyleyemeyiz. Ama şunu rahatça söyleyebiliriz: Eğer kâinatın ömrü varsa, bizden sonrakiler daha büyük hadiselere ve haberlere şahit olacaklardır.