Önümüzdeki hafta 26 Eylül Salı'yı çarşambaya bağlayan gece Mevlit Kandili'dir. Rebiülevvel ayı, Hz. Peygamber'in doğduğu aydır. Bu ay aynı zamanda Hz. Peygamber'in vefat ettiği aydır da. Yaklaşık 1453 yıl önce son Peygamber Hz. Muhammed (SAV), Mekke'de dünyaya geldi.
Peygamberlik öncesi mütevazı, ahlaklı, onurlu, temiz, sorumluluk hisseden, yanlış döngülere prim vermeyen bir hayat yaşadı. Kavmi putlara taparken O, putlara yanaşmadı. Kavmi içkiyi su gibi tüketirken O zerresine meyletmedi. Kavmi kız evlatlarını toprağa gömerken O, buna karşı direndi.
Şiir yazmadı, şair değildi. Kâhinlikten nefret etti. Mazlumun yanında oldu. Halka hizmet için kurulan bütün sosyal projelerde bulundu.
Araplar arasında süregelen kan davaları, savaşlar olmasın diye gayret etti.
Peygamberliği ihsas ettirecek hiçbir dileği, beklentisi, tavrı, sözü, iddiası olmadı. O yıllarca ticaret yaptı. Kervanlara katıldı. Nihayet 25 yaşındayken 40 yaşındaki Hz. Hatice ile evlendi.
Ticaretinde son derece dürüsttü. Malı alırken ve satarken çok titiz hareket etti.
Kimsenin haksızca bir kuruşuna meyletmedi.
Nihayet daha 40 yaşına gelmeden ismi "Muhammed-ül Emin" yani "Güvenilir Muhammed" oldu. O süreçte çözümsüz her meselede başvurulan bir bilge gibi görüldü.
Bazen Mekke'ye çok da uzak olmayan Hira'ya çıkardı tek başına. Orada kimi zaman 1 ay kalırdı. Eşi O'na yemek ve su taşırdı. Sıkılmıştı.
Bu çirkin döngüden, insanın insanı ezdiği, köleleştirdiği, kızların horlandığı atmosferi solumaktan usanmıştı.
Kendini uzaklara taşıyordu. Vahiy nedir bilmiyordu! Kitap nedir bilmiyordu! Ne yapacağını da bilmiyordu. Sadece "tahannüste", yani derin tefekkürde bulunuyordu.
İLK VAHİY GELDİ
Esasen Rabbi, O'nu hiç bırakmadı. O'na darılmadı da. O'nu zor bir çevrede, dünyada, sarhoş olmuş bir iklimde nahif, kuş gibi çarpan kalbiyle zor günlere yetiştiriyordu. İşte bir gece, gecenin yarısında, en ürkütücü saatte ve en ürküten bir yerde birden karşısında bir melek göründü O'na.
Geldi ve O'nu kucakladı. Sonra sıktı ve "Oku Muhammed!" dedi.
O ise en saf, en duru, en temiz ve en dürüst hâliyle cevap verdi. "Ben okuma bilmiyorum." O anın sorumluluğu, beklenmeyen misafiri, geceleyin bir dağın zirvesi ve işte nurani bir varlık. Evet o Cebrail'di. Diğer peygamberlere inen Cebrail'di.
Sonra ilk ayetler, "Alak Suresi" birbiri ardınca kalbine, ruhuna, gözüne, vücuduna yerleşti. Denir ki orada gusül de öğretildi. Namazla ilgili ilk bilgiler de verildi. Ki, 5 vakit namaz çok daha sonraları Miraç'ta emredilecekti.
Yük ağırdı. Dağlara yüklesen parçalanırdı. Cebrail sonra kayboldu.
Görevi yeni almış Allah'ın Peygamberi, Hira'dan koşarak indi. İnerken sağdaki ve soldaki taş ve ağaçların "Selam Allah'ın Peygamberi" dediklerini duydu.
Aşağı indi, başını göğe çevirdi. Bütün göğü kuşatan kanatlar gördü. Sonra Kâbe'ye yakın olan evine doğru yola devam etti. Eşinin durumunu gören Hatice etkilendi.
'ÖRT BENİ HATİCE, ÖRT'
Hz. Peygamber titriyordu. Hira'da gelen vahiy ve duyduklarından dolayı heyecanlanmıştı. Eşine dönüp, "Ört beni Hatice, ört" dedi. Neden sonra titreme geçti. Durumu eşi Hatice'ye anlattı.
Eşi, "Varaka'ya gidelim. O anlar bu işten.
Senin karşılaştığını o anlatır" dedi. Varaka, tek Allah'a inanan ender kişilerdendi. Mekke'nin bilginlerindendi.
Yaşlı Varaka dinledi.
Heyecanlandı ve sonra şunları söyledi:
"Muhammed, bu senin karşılaştığın melek Cebrail'dir. Diğer peygamberlere gelen Cebrail.
Seni müjdelerim, Peygamber olacaksın. Muhammed, seninle boğuşacaklar. Hatta seni Mekke'den çıkaracaklar." Evet, işte 23 yıllık dişe diş, göze göz mücadele böyle başladı.
Mekke'de başlayan son din, 1490 yılda bugüne geldi. Çok bedel ödendi.
Çile çekildi. Yüz binlerce insan bu din uğruna şehit oldu. Yüz milyonlar bu dinin bir mümini olarak toprağa göçtüler. Kıyamete kadar bu din yaşamaya, aydınlatmaya devam edecek.
KURTULUŞ REÇETESİ
İnsanlık İslam'a ve Hz. Muhammed'e (SAV) çok şey borçludur. Ancak İslam, insanlığa sunacağı sevgi ve rahmet misyonunu henüz tamamlamadı. İslam'ın duyacak kulaklara, görecek gözlere daha söyleyeceği çok sözü var. İnsanlığın nefsine, birbirine, menfaatine, egoizme tapındığı; kardeşin kardeşi dolandırdığı; insan öldürmenin bir sineğe vurmak kadar basit görüldüğü; kan ve dehşetin insanlığa hükümran olduğu bir dünyaya Kuran ve Hz. Muhammed (SAV) kurtuluş reçetesidir. İstiklal Marşı yazarı Mehmet Akif Ersoy, Efendimizi şöyle terennüm ediyor:
"Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
Medyun (borçlu) ona cemiyyeti, medyun ona ferdi.
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet..
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret... " Ey Allah'ın Elçisi! Baştacımız, önderimiz, hidayet rehberimiz, kurtarıcımız, övüncümüz, Peygamberimiz, şefaat umudumuz, son nefeste sığınağımız; salat ve selam olsun sana. Tek ümidimiz ve beklentimiz ahirette şefaatindir. Dilerim Rabbim bizi buna layık kabul eder.
KARINCA AĞACI KURUTURSA...
Kanuni Sultan Süleyman döneminde bahçedeki armut ağaçlarını karıncalar sarar. Ağacı kurutur. Kanuni, Şeyhülislam Ebu's-Suud Efendi'ye fetva için sorar:
"Dırahta ger ziyan etse karınca, Zararı var mıdır ânı kırınca?" Yani "Karıncalar ağacı öldürüyorsa, karıncayı öldürmenin günahı var mıdır?" diye sorar.
Ebu's-Suud ise aynı minvalde cevap verir:
"Yarın Hakk'ın divanına varınca, Süleyman'dan hakkın alır karınca." Yine Kanuni, bir seferde yakılmış karınca yuvası görür.
"Kim yaktı?" diye sordurur.
"Biz yaktık" dediklerinde, Kanuni sert ve hiddetli bir şekilde, "Ateşle azap yalnızca Hakk'a aittir" diye cevap verir.
BİR AYET
"Ey insanlar, Rabbinizden sakının ve bir günden korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. O hâlde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah'ın affına güvendirerek aldatmasın." (Lokman/33)
HZ. MUHAMMED TESPİH KULLANDI MI?
Peygamberimiz parmak boğumlarıyla tespih sayardı. Genellikle sağ parmağının boğumlarıyla sayardı. Bugünkü anlamda tespih, Asr-ı Saadet'te yoktu.
Sahabe ise genellikle hurma çekirdekleriyle tespih çekerlerdi. Veya bir ipe boğum atarak sayardı. Sa'd b. Ebi Vakkas der ki: "Resulullah'la beraber bir kadına rastladık. Kadının önünde tespih işini gören hurma çekirdekleri ve çakıl taşları vardı. Kadın bunlarla tespih çekiyordu.
Efendimiz bunu gördü ama müdahale etmedi." (Ebu Davud, Vitr/24). Sahabeden Ebu Hureyre'nin bir ipliğe attığı 2 bin düğümle tespih çektiğini biliyoruz. (Ebu Nuaym, Hilye). Sa'd b. Ebi Vakkas çakıl taşları, Ebu Derda da hurma çekirdekleriyle tesbih çekerdi. Elbette bugün çekilen tespihlerle de tespih çekilebilir.
Zikirlerin en faziletlisi nedir?
"La ilahe illallah" demektir. Bu sözün anlamı "Allah'tan başka ilah yoktur"dur. Duaların en faziletlisi "Elhamdülillah"tır.
"Allah'a hamd olsun" demektir.
Sürekli yemin etmek yanlış mı?
Sürekli yemin etmek, yüce Allah'a karşı saygısızlıktır. Zira her yeminin bir karşılığı vardır. Allah adına yapılan yemin sorumluluk getirir.