Yaklaşık 14 asır öncesi... Mekke'de Müslümanlar sayıca azlar. Hz. Peygamber (SAV) bu dönemde şöyle bir ifadede bulundu: "İslam garip başladı. İleride başlangıcındaki garip hale dönecek. Ne mutlu bu gurbet döneminde yaşayıp direnenlere." (Müslim, Tirmizi, İbn Mace, Ahmed, Ebu Yala, Darimi, Bezzar, Taberani, İbn Ebi Şeybe).
Müslümanlar başlangıçta azdılar. Bir Allah'ın Resulü (SAV), bir Hz. Ebubekir, bir Hz. Bilal, bir Hz. Ali (RA) vardı. Sonra yavaş yavaş çoğaldılar. Mekke'nin fethinde 10 bin askerle Kâbe'yi arındırmaya gittiler. Veda Hutbesi'nde Arafat'taki sayı 100 binle ifade ediliyor. Sonra çoğalıp da çoğaldı Müslümanlar. Fetihler, etkileşimler oldu. İslam keşfedildi. Yabancılar İslam'ı tanıdılar. Önyargılarını kırıp İslamlaşanlar oldu.
Öyle ki; bir tarafta İspanya, bir tarafta Balkanlar, Ortadoğu, İran, Anadolu, Macaristan, ta Viyana... İslam bütün coğrafyalara yayıldı. Sonra ne oldu? Sonra bugünlere geldik. Adı Müslüman olanların sayısı hayli fazla. Milyarlarla ifade ediliyor. Sayı çok ama dini doğru yaşayan az. Hakkını veren az. Nefsi, menfaati ve dini arasında bocalayıp duran hayli insan var.
ŞEYTAN BÖLÜNMEMİZİ İSTİYOR
Hz. Peygamber (SAV), "Bir zamanlar gelecek ve o zamanda dini yaşamak 'elde kor tutmak' gibi olacak" buyuruyor. Ateşi tutarsan yanarsın. Atarsan dinden çıkarsın! Böyle bir durumda olacaksınız buyuruyor. Bugünü görüyor, bugünü anlatıyor. Veya daha ileride olacaklara işaret ediyor.
Müslümanların bölük pörçük olduğunu görmek, kimini sevindiriyor olabilir. Onlar elbette isterler ki Allah'a secde edenler, kendilerine secde etsinler. Aynı mihrap ve kıbleyi paylaşanlar birbirlerine "adüvv", yani düşman olsunlar. Kıbleleri dağılsın. Birlikleri zayıflasın, gönülleri kararsın, düşmanlıkları çoğalsın isterler. İmansız ne isterse onlar da onu istiyor elbet. Şeytan da aynı şeyi istiyor. Dedeniz Hz. Adem'i cennetten çıkaran İblis sizi dünyadan imansız, ümitsiz, umutsuz çıkarmak istiyor.
SOSYAL MEDYADAKİ LİNÇ
Her şey gelip geçici. Hayat, sevinçler, üzüntüler, hayatın kendisi geçici. Varlığınız, varlığımız geçici. Bugün varız, yarın yokuz. Peki sosyal medyadaki dine karşı olan bu hınç veya lincin sebebi nedir? Yüce Yaradan'a, Peygamber'e, dini kutsallara yapılan insafsız saldırılar akıl alacak gibi değil.
Dini yaşamayan, günah işleyen, kafası karışık olan, dinin haram kıldıklarını işleyenler olabilir. Bu durum onlarla Allah arasında. Herkes kendi mezarında bunun cevabını verecek. Ama herhangi bir olumsuzluğun hesabını dine kesmenin kime ne faydası olacak? Kim kaybeder? Elbette imana, dine, Kitap'a düşmanlık edenler kaybedecek. Kaybetmeyecek tek güç Allah'tır, Peygamber'dir, İslam'dır, samimi iman sahipleridir. Günahtan ve haramdan şiddetle sakınan, Allah'tan gayri derdi olmayanlardır. Allah hiçbir hatayı, kusuru, günahı, haramı unutmaz. Cezayı erteler.
EVLAT, AİLESİNİ BEĞENMİYOR
Efendimiz, hadisin devamında "İleride din garip hale gelecek" buyuruyor. Zamanımızı mı anlatıyor? Sayı çok, camiler dolu, oruç tutanlar ve Müslümanım diyenler fazla. Hamdolsun, bundan rahatsız olunmaz. Olunmaz da ya halimiz ne? Müslüman baba-annenin evladı İslam'a düşman. Hani Müslüman'ı beğenmiyor diyeceğiz de, adam en başta baba ve annesini beğenmiyor. Dine hakaret için zemin, zaman ve bahane arıyor.
Öyle ifadeler kullanıyorlar ki dinle hiçbir bağları kalmıyor. Sanki bir doğarken "ezanı" duymuş, bir de ölüp gömülürken hocanın telkinini, duasını işitmiş! Şimdi bu kardeşimizin de ileride çocuğu olacak. Onu nasıl ve hangi duygularla büyütecek Allah bilir.
Öyle insanlar yetişti ve yaşadı ki, dinle olan tek bağları öldüğünde dini törenle gömülmeleri.
İMAN, AKIL VE VİCDAN
Her dönemde bizi "sahili selamete", yani esenliğe kavuşturacak yol iman, akıl ve vicdan düzlemidir. Sahabe, Hz. Peygamber'e (SAV) sordu: "İyi nedir, kötü nedir?"
Soru müthiş, cevap müthiş. Efendimiz adamın göğsüne (kalbine) parmağını koyup, "Bir şey yaptığında burası seni rahatsız ediyorsa bu kötüdür" buyurdu. İşte terazi... O teraziyi tut ve öyle yola koyul. İman, akıl ve vicdan.
HAYIRLI BİR DUA!
Zalim Haccac, tarihin eli kanlı en meşhur kişilerindendir. On binlerce insanın ölümüne sebep olmuş, büyük âlimleri katletmiştir. Emevi döneminin en karanlık simalarındandır. Enes bin Malik, Abdullah bin Zübeyr, Mus'ab bin Zübeyr, onun zulmünden pay alanlardan sadece birkaçıdır.
Abdullah bin Zübeyr, Hz. Ebubekir'in torunuydu. Haccac onu öldürdü. Haccac, Türklerle de savaşmıştır. Abdullah bin Zübeyr'i şehit ettikten hemen sonra geceleri hafakanlar ve kâbuslar yaşamış, dayanılmaz mide ağrıları ve inlemelerle ölmüştür. Ölüm haberini alan âlimler, rahmet dilememişlerdir. İşte bu kişi, Bağdat'ta duası kabul edilen bir dervişin çıktığını duyar. Onu yanına çağırıp şöyle der: "Ey Derviş, bana hayırlı bir dua et."
Derviş şöyle dua eder: "Ya Rabbi, bu adamın canını en kısa zamanda al!" Haccac öfkelenir, "Bu ne biçim duadır!" der. Derviş cevap verir: "Bu senin için de, Müslümanlar için de hayırlı bir duadır. Zira sen yaşadıkça mazlumları öldürmeye devam edeceksin, kendine de günah üzerine günah ekleyeceksin. Öl ki, sen de Müslümanlar da kurtulsun."
KİRADA BİR DAİREM VAR; GELİRİNDEN Mİ DAİREDEN Mİ ZEKâT VERMELİYİM?
Daire alıp satan, yani gayrimenkul ticareti yapan biri değilseniz mevcut dairenizin kira gelirinden (o da nisaba ulaşırsa) zekât vermeniz gerekir. Dairenin piyasa değerinden zekât vermeniz gerekmez.
Babam vefat etti. Onun yerine birini hacca gönderebilir miyim?
Dinimize göre bu olabilir. Ölen bir kişinin yerine de, hayli yaşlı olduğu için gidemeyenin yerine de bir kişi vekil olarak hacca gidebilir. Gittiği kişinin niyetiyle telbiye getirmeli, ihrama girmeli ve vakfe ile tavaf etmelidir.
Bu kişinin yolculuk masrafını da adına vekil gittiği aile ödemelidir.
Beraber ticaret yaptığımız ortağım var. Rızam ile benim zekâtımı ödeyebilir mi?
Ortağınıza, "Bu yıllık kazancımızı, zekâtlık sermayemizi hesapla, bana düşen zekât miktarını oradan ayır ve dağıt" derseniz herhangi bir sakınca yoktur. Yine de zekâtı hesaplayan ortağınızın size meblağı söylemesi ve bunu bildikten sonra kendisine onay vermeniz daha uygun olur.
Damadımın durumu iyi değil. Zekât verebilir miyim?
Sizin durumu iyi olmayan veya borcu bulunan damadınıza zekât vermenizde bir sakınca yoktur. Dinen caizdir. Ancak kızınıza veya torunlarınıza zekât vermemeniz gerekir.