Bizim doğru bildiğimiz yanlışlarımızdan birisi de insanlarla ilgili değerlendirmelerimizdir.
Önyargılıyız çoğu kez. Bir tavrına bakıp insanları kategorize ederiz. Tanımak için fırsat tanımayız. Güvendiğimiz birisi "iyidir" derse o bizce de iyidir, "kötüdür" derse o bizce de kötüdür artık. Birini karalamışsak, artık o ağzıyla kuş tutsa önemli değildir. Dedikoduya, fırsatçıların değerlendirmelerine kapımızı hep açık tutmuşuzdur. İnsanlara mesai harcamak yerine, bir tanıdığımızın tanıklığıyla yetiniriz. Belki de böylece farkında olmadan, bir yalancının yalanına ortak oluruz.
Birine kötü denmişse, ateş olmayan yerden duman çıkmaz, vardır bir yanlışı deriz. Bir yanlışı olmuşsa adamın, "Hay seni sahtekâr" diye damgayı vururuz. Anlamaya çalışmayız. Hele dinlemeye hiç vakit ayırmayız.
İslam tarihinin en sert insanı olarak bilinen ve "Ben kınından çıkmış bir kılıçtım. Hz. Muhammed (SAV) beni kınıma soktu" sözüyle de bunu itiraf eden Hz. Ömer'in yanına bir adam geldi ve şöyle dedi. "Bir problemim var, çözemedim, bana yardım eder misin" dedi. Hz. Ömer "anlat" deyince de anlatmaya başladı: "Benim bir kızım vardı. Onu cahiliye döneminde diri diri gömmek için toprağa koydum. Sonra da ölmeden çıkardım. Daha sonraki yıllarda önemli bir yanlışlık yaptı, zinaya düştü. Yaptığı bu yanlışlık onu o kadar sıkıntıya düşürdü ki, intihar etmeye yeltendi. Damarlarını kesti. Onu zor kurtardık. Kızım bu hadiseden sonra tövbe etti. İyi bir yönelişle Allah'a yöneldi. Şimdi ise kızıma bir talip çıktı. Onu evlendireceğim. Kızıma talip olanlar ise bu olaydan -zinadan- haberdar değiller. Şimdi sana soruyorum ey müminlerin emiri! Ben ne yapayım? Damat olacak kişiye, kızımın bu olayını anlatayım mı yoksa susayım mı?"
Kızın babasını büyük bir dikkat ve sabırla dinleyen Hz. Ömer, kızın yaptıklarını deşip hiddetleneceğine adama şöyle seslendi: "Adam! Allah'ın örttüğünü, ortaya saçmadığını, sen mi deşifre edeceksin? Allah'a yemin ederim ki, böyle bir şey yaparsan, yani kızının açığını yayarsan seni bu ülkenin insanlarına rezil ederim. Git ve kızını başından hiçbir olay geçmemiş namuslu bir kadın gibi evlendir."
(İbnül Cevzi, Menakıbı Ömer, s. 169)
Hz. Ömer'in bu içtihadında günahlara karşı "settar-örtücü" olan İslam'ın derin izleri görülebiliyor. Çünkü yapısı gereği hesap soran, hiddetlenen ve dini koruma noktasında en toleranssız olan büyük bir şahsiyeti bu geniş yelpazeye çeviren Hz. Muhammed'den (SAV) başkası değildir. Bu satırlar gayrimeşru bir ilişkiyi meşru görmek değil, kulu Allah'la muhatap etmeye bir çağrıdır. Bu teraziyi Hz. Ömer'den daha iyi kuracak insan zor bulunur herhalde.
EŞİNİZ İÇİN SÜSLENİN
Kadının Kocasının Üzerindeki Hakları Peygamberimiz (s.a.v.) erkekleri eşleri konusunda şöyle uyarıyor: "Sizler onları Allah'ın sözü üzerine alıp kendinize helal kıldınız." Bunun anlamı şudur: Nikâh kıyarken siz zor bir mukaveleye imza attınız. Hanımınızla evlilik imzası attığınızda, nikâh kıyıldığında diğer yandan da Yüce Allah'a bir söz verdiniz. Ben bu hanıma bütün haklarını birebir vereceğim dediniz. Peki, neydi bu haklar?
1- Eşinize söz verdiğiniz mehri vermeniz lazım. Ya evlilik esnasında veya sonra. (Nisa, 4) Mehir, evlenen kadının gelecek güvencesi olarak eşinden istediği altın, daire, arsa, vs olabilir.
2- Eşinizin her türlü ihtiyacını ve geçimini sağlamalısınız. Elbette ki gücünüzün yettiği kadarınca. (Bakara, 233) Bu hususta hanımlar da eşlerine karşı anlayışlı olmalı, kocasını gücü yetmediği yükümlülüklere zorlamamalıdır.
3- Eşinize saygı göstermelisiniz. Peygamberimiz (s.a.v.) veda hutbesinde: "Kadınlar konusunda Allah'tan korkun, çünkü sizler onları Allah'ın emaneti olarak aldınız" buyurmuştur.
4- Eşinizle iyi geçinmeye gayret etmelisiniz. Kur'an-ı Kerim "Onlarla iyi geçinin" (Nisa, 19) buyurur.
5- Eşinizin, sinirlilik, tembellik gibi varsa kötü huylarını görmezlikten gelin. Zira eşinizin hoşlanmadığınız bir tarafı varsa, elbette hoşlanacağınız yönleri de vardır. Çocuklarınıza bağlılığı, eve sadakati gibi... Siz bunları da görün.
6- Bazı hatalarına göz yumun. Bazen size sinirlenip bir söz söylemişse hemen acı bir cevap vermeye yönelmeyin.
7- Ev işlerinde ona yardım edin. Hz. Peygamber (s.a.v.) eşlerine ev işlerinde destek olurdu. İçeceği suyunu kendisi alır, ayakkabısını kendi yamardı.
8- Eşiniz için süslenin. Güzel görünün. Bizler çoğu kez dışarısı için süslenir, kokulanır, en temiz elbiseyi giyeriz ama evde çok perişan bir halde otururuz. Eşimizin üzerimizdeki hakkı dışardaki insanlardan elbette çok daha fazladır.
9- Eşinizin sırlarını yaymayın. İlerde boşansanız bile onların gizli hallerini çevreyle paylaşmanız en büyük günahlardan biridir. Erdemli kişiliğe aykırıdır.
10- Hz. Peygamber (s.a.v.) bu hususta şöyle buyuruyor: "Mahşerde en kötü insan eşiyle yakınlaşıp sonra da onun hallerini sağda-solda konuşan kişidir."
11- Eşinizi ibadete teşvik ediniz. Ama siz güzel örnek olunuz.
12- Eşinizin onurunu, iffetini, saygınlığını koruyun.
13- Gelin - kaynana anlaşmazlığında annenizi de, eşinize de ezmeyin. Akıllıca bir yol izleyin. Ama annenizin çok önemli olduğunu da unutmayın.
Evlilik için yola çıktığınızda bunlara dikkat etseniz bu bile sağlıklı bir yuva için yeterli olur.
BİR SEVAP
YETİME BAKAN KİMSE
Peygamber (SAV) orta parmağı ile işaret parmağını yan yana getirerek şöyle dedi; " Ben ve yetime bakan kimse cennet te böyleyiz"
BİR AYET
Allah size emaneti ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah bununla size çok güzel öğüt veriyor. Allah işitmektedir, görmektedir. (Nisa 58)
BİR HADİS
"Kim emredildiği şekilde abdestini alır, emredildiği şekilde namazını kılarsa, önceden yapmış olduğu (kusurlu) ameli sebebiyle affolunur" ( Nesai )
BİR ESMA
El-Kahhar: Her istediğini yapacak güce sahip, hâkim.
SORU - CEVAP
Kıyamet günü geldiğinde melekler ölecek mi?
Allahtan başka, melekler de dahil olmak üzere bütün canlılar kıyamet kopunca öleceklerdir.
Beddua gerçekleşir mi?
Hak edilmeyen beddua, sahibine geri döner. Beddua kötü bir harekettir. Zira size haksızca yapılan bedduadan korkmayınız. Hak edilmeyen beddua zarar vermez, kişiye uğramaz.
İş elbisesiyle namaz kılabilir miyiz?
Kan, idrar, şarap, dışkı ve benzeri necaset olmadıkça elbisenize değmiş veya dökülmüş olan maddeler namaz kılmanıza engel değildir. Badana, boya, madeni yağlar, pas ve kir namaza engel değildir.