Müslümanların aralarındaki problemleri çözmek için takip etmeleri gereken yol bellidir. Kur'an-ı Kerim'e ve Kur'an'daki ilgili ayetleri Hz. Peygamber'in nasıl yorumladığına bakarız. Bu iki temel kaynak yolumuzu aydınlatır. Kur'an'ın emri şöyledir: "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan idarecilere de itaat edin. Sonra bir konuda çelişkiye düştünüz mü hemen o konuyu Allah'a ve Resul'üne arz edin. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız..." (Nisa/59)
İKİ ORDU KARŞILAŞTI
İslam tarihinde dönüm noktası olan en önemli hadiselerden biri, Hz. Ali'nin Haricilerle yaşadığı olaydır. İslam tarihinin en katı mezheplerinden -hareketlerinden- biri olan Hariciler, Hz. Ali ve Hz. Aişe gibi yüce kişilikleri din dışı ilan ettiler. Bu noktaya gelmelerinde Kur'an-ı Kerim ayetlerini yanlış ve tek yönlü yorumlamaları etkili oldu. Kur'an'ın en sağlıklı yorumu olan Hz. Peygamber'in hadislerini de devre dışı bırakınca asıl felaket başladı. Günümüz dünyasında da yanlışa düşen birçok yönelişte aynı hareket noktasının etkili olduğu söylenebilir. Bugün paylaşacağım bir diyalog bizim ufkumuzu açan bir niteliğe sahip: Miladi 658 yılının Temmuz ayında 6 bin harici Hz. Ali ile savaşmak için Irak'taki Nehrevan bölgesine geldiler. Hz. Ali'nin askeri 80 bin civarındaydı. Hariciler birkaç konudan ötürü Hz. Ali'nin dinden çıktığını ileri sürüyorlardı. İki ordu karşı karşıya geldi.
Hz. Ali'nin yanında Peygamberimizin amcasının oğlu olan Abdullah bin Abbas da bulunuyordu. Abdullah bin Abbas, iki tarafın da saygı duyduğu âlim ve kişilik sahibi bir isimdi. Abdullah kan dökülmesin istiyordu. Onun için Hz. Ali'ye gelerek şöyle dedi: "Ey müminlerin emiri! Bugünkü öğle namazını biraz geç kıl. Serinlik çöksün. Müsaade et de şu Haricilerle son bir kez konuşayım. Belki onları ikna ederim."
Hz. Ali şöyle dedi: "Onlar seni öldürürler."
Abdullah, "Ben yumuşak yüzlü, huyu güzel bir adamım. Merak etme. Bana kötülük yapmazlar" karşılığını verdi.
Hz. Ali, "O zaman sen bilirsin. Git konuş. Belki bu tehlikeli yoldan vazgeçerler" dedi. Abdullah gitti ve Yemen'den kendisine gönderilen son derece kaliteli cübbesini giydi.
HARİCİLERLE TARTIŞMA
Bundan sonrasını naklen aktarıyorum. Abdullah bin Abbas diyor ki: Öğle vakti yanlarına vardım. İbadette onlardan daha gayret gösterenini görmedim. Elleri deve dizi gibi idi. (Çok ibadetten iz yapmıştı.) Yüzlerinde secde eseri görülüyordu. Yüzleri uykusuzluktan zayıflamıştı. Yanlarına gelince dediler ki: "Bu üzerindeki elbise de ne?"
İbn-i Abbas: "Beni bununla mı ayıplıyorsunuz? Ben Resulullah'ın (SAV) üzerinde daha güzelini görmüştüm ve şu ayet inmişti: De ki: Allah'ın kulları için yarattığı ziynet ve temiz rızıkları haram kılan kimdir?"
"Niye buraya geldin?" dediler.
"Size Resulullah'ın ashabından, onun yanında olup da vahyin üzerlerine indiği insanlardan bahsetmeye geldim ki aranızda onlardan hiçbiri yok!"
Bazıları dedi ki: "Kureyş'le münakaşa etmeyin. Allah Teala buyuruyor ki: 'Onlar şüphesiz kavgacı bir millettir.' Keşke onlarla konuşsan."
İbn-i Abbas: "Söyleyin bana, Resulullah'ın amca oğlu ve damadı olup ona ilk iman eden, ashabının birlikte olduğu kişiden alıp veremediğiniz nedir?"
- Biz ona üç konuda muhalefet ediyoruz.
- Nedir onlar?
- O Allah'ın dininde insanları hakem kıldı. Halbuki Allah buyurdu ki: "Hüküm ancak Allah'ındır." Allah'ın bu sözünden sonra insanların hükümde ne işi olabilir?
- Başka?
- Ali insanlarla savaştı ama ne köle aldı ne ganimet. Eğer savaştıkları kâfir idiyseler mallarının Ali'ye helal olması gerekirdi. Eğer mümin idiyseler müminlerin kanını dökmek haramdır.
- Başka?
- Kendisi için emirül mü'minin sıfatından vazgeçti. Eğer emirül mü'minin değilse emirül kâfirin demektir.
- Eğer size Allah'ın muhkem kitabından ve Nebi'sinin sünnetinden fikirlerinize karşı delil getirirsem dönecek misiniz?
- Evet.
- "Allah'ın dininde insanlar hüküm veremez" diyorsunuz. Allah Teala buyuruyor ki: "Ey inananlar, ihramlı iken av öldürmeyin. Kim kasten av hayvanı öldürürse yaptığı işin cezasını çekmesi için öldürdüğü hayvanın dengi bir hayvanı kurban etmesi gerekir. İçinizden iki adil kişi denkliğe hükmetsin." Kadın ve kocası hakkında ise şöyle buyuruyor: "Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin." Şimdi Allah'a yemin verdirerek soruyorum size: İnsanları birbirlerinin kanına girmekten alıkoymak için, aralarını bulmak için hüküm vermek mi daha evladır, yoksa değeri çeyrek dirhem olan tavşan ve karı-koca hakkında hüküm vermek mi daha evladır? Allah dileseydi hükmü verir, insanlara bırakmazdı.
- Vallahi birbirlerinin kanına girmekten alıkoymak ve aralarını düzeltmek daha evladır.
ÇOĞU İKNA OLDU
- "Ali savaştı ama köle ve ganimet almadı" sözünüze gelince... Söyleyin, anneniz Aişe'ye sövüyor musunuz yoksa müminlerin annesini köle mi edineceksiniz? Eğer böyle diyorsanız küfre düştünüz demektir. Yok eğer onun müminlerin annesi olmadığını söylüyorsanız yine kâfir oldunuz ve İslam'dan çıktınız demektir. Allah Teala buyuruyor ki: "Nebi, müminlere kendi canlarından daha evladır ve zevceleri de (müminlerin) anneleridir." Görülüyor ki siz iki sapıklık arasında bocalıyorsunuz. Simdi bu görüşlerinizden vazgeçtiniz mi?
- Vallahi evet!
- "Ali'nin kendisi için emirül mü'minin sıfatından vazgeçtiği" görüşünüze gelince... Size bu konuda razı olacağınız sözü söyleyeceğim. Hudeybiye günü Resulullah (SAV) Kureyş'i aralarında anlaşma yazmak için davet etti. Suheyl b. Amr ve Ebu Süfyan ile yazışacaklardı. Peygamber dedi ki: Ya Ali yaz, "Bu Allah'ın Resulü Muhammed'in hükmüdür". Dediler ki: "Vallahi senin Allah'ın Resulü olduğunu bilseydik seni Kâbe'den alıkoymazdık, sana karşı savaşmazdık. Onun yerine Muhammed b. Abdullah yaz." Peygamber dedi ki: "Vallahi beni yalanlasanız da ben gerçekten Allah'ın Resulü'yüm. Yaz ya Ali: Muhammed b. Abdullah." Peygamber Ali'den üstünken kendisinin nebi olarak zikredilmemesine razı olduysa bu onu peygamberlikten çıkarmıyor. Şimdi bu görüşünüzden de vazgeçtiniz mi?
Dediler ki:
- Vallahi evet.
Bunun üzerine 2 bini geri döndü. 4 bin kişi ise öldürüldüler. Görüldüğü gibi Abdullah, Kur'an ve hadislerle Haricileri önemli bir bölümünü ikna etmiş, onları savaşmaktan vazgeçirmiştir. Makul bir bakışla yola çıkan, hatada ısrar etmez. Bizim de takip etmemiz gereken metot bu olmalıdır.
***
NAZAR, GÖZ DEĞMESİ VAR MI?
Hz. Peygamber'in şöyle bir hadisi var: "Kaderi geçecek -aşacak- bir şey olsaydı göz değmesi olurdu." Göz değmesinin var olduğunu hadisler ifade ediyor. Başka bir hadiste, "Göz haktır" buyuruluyor (Buhari, tıbb, 35). Peygamber'in nazara karşı okumamızı tavsiye ettiği dualar vardır. Ancak herkesin bildiği Felak, Nas ve İhlas sureleri ile Ayet-ül Kürsi okunabilir. Bazı bakışların insanlar üzerinde bir tesir meydana getirdiği artık bilinen bir gerçektir.
Hangi işe girişsem başarılı olamıyorum. Kısmetim kapalı olabilir mi?
Başarılı olmak için bütün gücünüzle çalışmalısınız. Her türlü tedbiri almalısınız. Herhangi bir işe girişeceğiniz zaman o işi bilenlere danışmanız gerekir. Neticede rızkı takdir eden yüce Allah'tır. Onun için "Kısmetim kapalı" düşüncesinden uzaklaşmanız gerekir.
Guslederken parmağımdan akan kan durmadı. Guslüm geçersiz mi?
Guslederken vücudumuzun herhangi bir bölgesinden kanın akması gusle engel değildir. Ancak kan kesildikten sonra namaz için ayrıca abdest almanız gerekir.
Reenkarnasyona inanmak doğru mu?
Reenkarnasyon, yani insanın öldükten sonra ruhunun başka bir bedende yeniden dünyaya gelmesi fikri eski Hint ve İran felsefesinde yer alır. Bazı kişiler Bakara Suresi'nin 28. ayetini yanlış tefsir ederek bu inancın olabileceğini savunuyor. Bu doğru değildir. Böyle bir inanç Kur'an-ı Kerim'e, hadislere ve akla aykırıdır. İnsanın yaradılış amacı yüce Allah'ı bilmek, iyi ve kâmil bir imana varıp ahirette mükâfat görmektir. Bunun diğer karşılığı da cezadır. Ama bunlar yeniden dünyada bedenlenerek değil, ahirette olacaktır.