Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Ve beklenen Elçi geldi

Kutsal metinler O'nun geleceğini müjdeledi. Anlayanlar bekledi ve iman etti. Haset edenler, inanmak istemeyenler ise bütün işaretleri silmeye çalıştı. Ama hiçbir güç, O'nun gelişini engelleyemedi.
Meryem'in oğlu Hz. İsa, İsrailoğulları'na O'nu müjdeledi: "Hani Meryem oğlu İsa 'Ey İsrailoğulları, şüphesiz ben, Allah'ın size benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak gönderdiği peygamberiyim' demişti." (Saff, 6).
Son kitap olan Kur'an-ı Kerim hem daha önce gelen orijinal metinleri doğruluyor hem de yepyeni hükümler koyuyor: "Onlar yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları Resul'e ve ümmi peygambere uyan kimselerdir." (Araf, 157).
Peki, Hz. Peygamber Efendimiz geldiğinde neyle geldi?
"Onlara iyiliği emreder. Onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. O'na iman edenler, O'na saygı gösterenler, O'na yardım edenler ve O'na indirilen nura (Kuran'a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir." (Araf, 157).
ayette Hz. Peygamber'den bahsedilirken "helal kılar veya haram kılar" yetkisiyle yetkilendirildiğine işaret edilmesi son derece kayda değer. Yani Hz. Peygamber postacı değil. Hüküm koyucudur aynı zamanda.

BİR HADİS
Hz. Enes diyor ki: Peygamber'imizi şöyle derken işittim: "Yüce Allah buyurdu: Ey insanoğlu, sen bana dua ettiğin ve benden umduğun sürece senin günahlarını bağışlarım. Ey İnsanoğlu, senin günahların gökteki bulutlar kadar bile olsa bu beni etkilemez. Mağfiret dilesen, seni bağışlarım. Ey insanoğlu, eğer yer dolusu günahlarınla bana karşı çıkıp da sonra hiçbir şeyi bana ortak koşmadan gelirsen ben de sana yer dolusu mağfiret ihsan ederim." (Tirmizi, Darimi)

KUR'AN'DAN ÖNCEKİ KİTAPLAR O'NU ANLATTI
G erek Tevrat gerekse İncil'de Hz. Resul'ün geleceğine ve son görevi yükleneceğine dair işaret vardır.
"Eğer beni seviyorsanız emirlerimi tutarsınız. Ben de babaya (Rab) yalvaracağım. O size başka bir tesellici, hakikat ruhunu verecektir.
(İncil, Yuhanna 14/15- 16)
Hz. İsa, gidişinin Efendimizin gelişine işaret olacağını da ekliyor:
"Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum. Benim gitmem, sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmesem Tesellici gelmeyecek.
(İncil, Yuhanna 16/7-8).
Söylenecek en ağır sözleri Rabb'imiz O'na yükledi.
Cehennemi, kıyameti, dehşeti, evrenin nasıl altüst olacağını O anlatacaktı. Diğer peygamberlerin bıraktığı yerden devam etti.
"Size söyleyecek daha çok şeylerim var. Fakat şimdi buna dayanamazsınız: Fakat o hakikat ruhu gelince size her hakikatin yolunu gösterecek. Zira kendiliğinden söylemeyecektir." (İncil, Yuhanna, 16/12-14).
"O kendiliğinden konuşmayacak" ifadesi Kur'an'daki "O (yani Hz.
Peygamber) kendi hevasından konuşmaz.
O'nun her konuştuğu ona vahyedilen bir vahiydir" (Necm Suresi, 3-4) ayetiyle ne kadar da örtüşüyor.
Zerdüştlerin kitabı "Zend Avesta"daki, "Putları kıracak olan, âlemlere rahmet, halkı ayağa kaldıran" sıfatları sizce kime işaret ediyor?
"Hinduların Vedaları"nda Efendimize işaret eden pasajları daha önce uzunca yazmıştım. (Bkz. Sabah Gazetesi, 20 Aralık 2019.) Yorumcular, İncil'de geçen "Paraklit"in Ruh'ül Kudüs değil, tesellici, şefaatçi Hz. İsa gibi bir insan olduğunu açıkça belirtir. Bunun da Hz.
Peygamber'e işaret ettiğini ifade ederler.
Tarihçi İbni Hişam, Paraklit kelimesinin Süryanice kökten geldiğini ve Grekçe'de Muhammed anlamında kullanıldığını belirtir. (TDV; Paraklit md.)

PAZAR AKŞAMI MEVLİT KANDİLİ
E fendimiz Hz. Muhammed (SAV), tevhid yerine şirkin, aydınlığın yerine karanlığın, adaletin yerine zulmün, hakkaniyetin yerine haksızlığın, bilginin yerine cehaletin, peygamberler yerine isyankâr ruhların yer aldığı bir dünyaya geldi ve o dünyayı değiştirdi. İnsanlığa Allah'ı tanıttı. Varoluşun gayesini, cennet ve cehennemi öğretti. Kurtuluş yolunu çizdi. Öteye ait bütün merakları giderdi. Güzele ve olumluya yönlendirdi. Günahı öğretip sakındırdı.
Kısa bir ömürde önce Mekke ve Medine'yi hidayetle tanıştırdı. Sonra Arap yarımadasını ve bütün evreni etkiledi. Tarihi yeniden yazdırdı. Coğrafyayı değiştirdi. Mazlum ve ezilmişlerin, özgürlük yanlılarının çıkış yolu oldu. Hep öyle olacak. Pazar akşamı idrak edeceğimiz Mevlit Kandili'nizi kutlarım.
Not: Pazar akşamı saat 20.00'den itibaren Mevlit Kandili özel programında ATV'de sizinle olacağım. Ekran başında buluşalım.

İNSANLIK O'NU ÇÖZECEK
D ünyanın ne kadar ömrü var bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var; tüm insanlar, bütün din mensupları, ateistler, deistler, paganlar, septikler ve daha ne kadar din-felsefe mensubu varsa gelecekte Hz. Muhammed'i daha iyi tanıyacaklardır. O'nun kişiliğini, ahlakını, dehasını, öğreticiliğini, toleransını daha net okuyacak, anlayacak ve takdir edeceklerdir.
Şimdi adeta büyülenmiş gibi kıblesini yitirenler, günün sonunda insanlığın problemlerini çözmek için Medine'de yeşil kubbenin altında uzanmış olan son Elçi'nin ilkelerine sarılmaktan başka çözüm bulamayacaklardır. O'nu okuyan, inceleyen bütün düşünürler, siyasetçiler, yazarlar, O'na şehadetlerini esirgeseler bile onun büyüklüğünü ikrar etmekten geri duramadılar, itiraf ettiler
Hiç şüphe yok ki gelecekte de İslam'ın temel öğretileri, çözümleri, ilkeleri, bütün modern tabuları, din yerine ikame edilen bütün felsefi argümanları paçavra gibi savuracaktır. Son sığınak, elbette son vahiydir.

CUMA GÜNLERİ ORUÇ TUTULUR MU?
Sevgili Peygamber'imiz, "Sizden biri cuma günü oruç tutmasın. Ancak bir gün öncesinden veya sonrasından tutuyorsa bu durumda cuma günü oruç tutabilir" (Ebu Davud, Savm, 50) buyurmuştur. Bu hadisi değerlendiren âlimler sadece cuma günü tek başına oruç tutmayı mekruh saymışlardır. Bu mekruhluk harama değil helale yakın mekruhluktur. Ancak kaza orucu tutacak bir kişi bunu cuma gününe alabilir. Peki neden sadece cuma günü oruç tutulmaz? Cuma günü Müslümanlar için bayram gibi değerlendirilir. Bu günde Müslümanların ikramlaşması temenni edilir. Bu nedenle de oruçlu geçirmek uygun görülmemiştir. Perşembe ile cumayı veya cumartesi ile cumayı birleştirmek ise sakıncalı değildir.
Hastalığım vardı. Tutamadığım orucun fidyesini verdim. Ama şimdi tamamen iyileştim. Orucu kaza etmem gerekir mi?
İyileştiğinize göre fidyesini bile vermiş olsanız tutamadığınız oruçları kaza etmeniz gerekir. Zira oruç tutmayı bırakmanızı sağlayan mazeret ortadan kalkmış olur (El-Hidaye, Merginani). Sizin oruç tutamadığınız için ödemiş olduğunuz fidye -paraise sizin hanenize sadaka olarak yazılır.
Hac kimlere farzdır?
Sağlığı yerinde olan, hacca gidip gelinceye kadar harcayacağı servete sahip olan, yol güvenliği bulan, akıl ve beden sağlığı yerinde olan, ergenlik çağına ermiş her Müslüman'a hac farzdır. Hac bu anlamda hem mali hem de bedeni bir ibadettir. Kişi bir defa hacca gitmekle İslam'ın 5 şartından birini yerine getirmiş olur. Daha sonra hac yapmasına gerek yoktur. Hatta, haccın zorlaştığı her dönemde birden fazla gitmesi doğru değildir. Başkasının hukukuna girme tehlikesi taşır. Hac yapma şartları taşımasına rağmen yurtdışına gidemeyen veya hastalığı ortaya çıkan kişi, dilediği bir kişiyi kendisine vekâleten hacca gönderebilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA