Aslında Kur'an-ı Kerim, anlamak isteyenler için çok çarpıcı bir ifadeyle uyarıda bulunuyor: "Bilmediğiniz şeyin ardına düşmeyin. Çünkü göz, kulak ve kalp hepsi sorumludur" (İsra 36). Göz günahı gözlüyor, özlüyor ve pişkin pişkin izliyor. Mahreme, kalbe, iffete göz dikmiş bir göz, günahkâr ve asi gözdür. Kendisine ateşin dokunacağı göz, bu türden gözdür. Bizler gözün günahı olarak sadece 'harama bakma'yı bildik. Nice asi, yoldan çıkmış ve sınırı aşan göz var ki hiç düşünülmedi.
Kulak da sorumlu. Haramı, mahremi, kendisini ilgilendirmeyen her şeyi dinleyen bir kulak, yaradılışının dışına çıkmış kulaktır. Öyle ya; kulak Kur'an, zikir, hayır ve iyilik sözlerini dinlemek için yaratılmışken haddini aşabiliyor. Bu kulak ve sahibi sorumludur.
Kalp de şaşkın. Rabbine dönecekken kıblesini, gayesini şaşırıyor. Başka şeylere, dünyevi aşklara, zevklere kendini ram ediyor.
Bu ayette kınanan her organ; mahreme dokunma yönüyle de ele alınmış.
Hz. Peygamber (SAV) perdeyi aralıyor: "Kişiye yalan olarak her duyduğunu anlatması yeter." Aslında yalanın tam ortasındayız. Kur'an, gıybet ve tecessüsün dünyevi cezasını "Ölü insan eti yemek" kadar tiksindirici bir forma büründürmüştür (Hucurat 12). Hemen akabinde de sormuş "Tiksindiniz mi?" diye. Ve hemen öncesinde bam teline dokunmuş: "Tecessüs etmeyin", yani gizli ve mahremi kazımayın.
Bağdatlı Cüneyd, camide bir genç görür. Bu genç dileniyordur. Halbuki parası da vardır. "Bu genç yaşta dilencilik yapmaya utanmaz mı?" diye düşünür. Aslında hepimizin diyeceklerini söylüyor Bağdatlı Cüneyd. Gece rüyada bu delikanlının vücudunun pişirilip kendisine sunulduğunu görür. Cüneyd şiddetle reddeder. "Ben insan eti yemem" der. Kendisine denir ki: "Ama sen daha kötüsünü yedin." Cüneyd ter içinde uyanır. Abdest alır ve mescide gidip genci bulur. Helallik alır. Gencin ifadesi ilginçtir: "Dün gece etimi yemeden keşke seninle tanışsaydım."
Tabii buradan, genç yaşta dilenmeye cevaz verildiği anlaşılmamalıdır. Ama herkesin hali ve mahremi kendine aittir. Bizler başkasının değil, kendimizin haliyle ibret olmalıyız.
Hz. Peygamber (SAV) miraçta; tırnaklarıyla yüzünü parçalayanlar görür. Cebrail, "Bunlar senin ümmetinden gıybet edenlerdir" der. Denilir ki, gıybetin dünyevi üç önemli karşılığı vardır:
Kişinin duası kabul olmaz.
Yaptığı hayır kabul olmaz.
Günahları birikir.
BİR DUA
Abdullah Verrak'ın duası
Allah'ım tövbe edip tekrar işlediğim her bir günahtan dolayı affetmeni istiyorum. Söz verip yerine getirmediğim şeylerden dolayı beni affetmeni istiyorum. Senin hoşnutluğunu niyet ederek başlayıp sonradan içine başka duygular karışan işlerimden dolayı da bağışlamanı istiyorum. Bana ihsan ettiğin, ama benim onları sana karşı günah işleyerek kötüye kullandığım bütün nimetlerin için de senden beni bağışlamanı niyaz ediyorum. Ey gizli ve açıkta, gündüzün aydınlığında ve gecenin karanlığında, topluluk içinde ve gizlice işlediğim her günahı bilen Rabbim! Beni affetmeni istiyorum. Ey hilm sahibi Allah'ım, ey kullarına muamelesi yumuşak olan Rabbim, dualarımı kabul eyle.
BİR SEVAP
Başına bir felaket gelen kişiyi ziyaret
"Başına bir felaket gelene geçmiş olsun ziyaretinde bulunan kimseye, felaket gelen kişiye verilecek sevabın aynısı vardır. Bir musibetten dolayı mümin kardeşine taziyede bulunan kişiye Allahü Teala, keramet elbisesi giydirir."
BİR AYET
"Şüphesiz Rabb'in, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir." (İsra, 30)
BİR HADİS
"Bir Müslüman, bir ağaç diker veya bir ekin eker de ondan bir insan, bir kuş ve hayvan yerse, bu yenenler kendisi için sadaka olur." (Buhârî, Müzarea: 1; Müslim, Müsakat: 2)
BİR ESMA
EL-CEBBAR: Azamet ve kudret sahibi, her şeye gücü yeten, hükümlerine karşı gelinemeyen.
BİR SÜNNET
Kıyafetleri sağdan giyip soldan çıkarmaya başlamak. Mesela çorap giyerken önce sağ ayağı giymek, çıkarırken de sol ayağı çıkarmak.
SORU - CEVAP
İnternet kullanılarak insanlara hakaret edildiği, iftira atıldığı oluyor. Bunun sorumluluğu nedir?
İnternetten veya diğer iletişim kanalları kullanılarak insanlara hakaret ediliyor, iftira atılıyor veya tahkir ediliyorsa bu işi yapanlar Allah katında "kebair-büyük günah" işlemiş olurlar. Elbette söz ve kalem sorgulanır. İnsanların namus, izzet, şeref ve haysiyetine saldıranlar iftiracı ve yalancı sayılırlar. Bu tür işlere tevessül etmek, Müslüman olana yakışmaz. Tövbe etmeleri ve kul hakkından dolayı helallik almaları gerekir. Tabii ki imanları varsa ve helal ile harama inanıyorlarsa.
Kazaya kalan ramazan oruçları nasıl tutulmalıdır?
Ramazan ayında tutulamayan oruçların ve başlanıp da bozulan oruçların kaza edilmesi gerekir. Kur'an-ı Kerim'de, "İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar" (Bakara 2/184) buyurulmaktadır. Kaza oruçlarının aralıksız tutulması hakkında herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu itibarla, kazaya kalan oruçlar, oruç tutulması yasak olan günler dışında, ardı ardına veya ayrı olarak tutulabilir. Ancak bu oruçların, geciktirilmeden bir an önce tutulması uygun olur. Çünkü bu bir borçtur, hemen ödenmelidir. Ayrıca insanın ne zaman öleceği de belli değildir.
Eve girerken, ev boş olsa da selam vermek gerekiyormuş, doğru mu?
İşittiğiniz husus doğrudur. Çünkü ev boş bile olsa melekler orada bulunurlar. Eve girerken onları da kastederek "Allah'ın selamını" vermek sünnettir.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz