Alemlerin Rabbi Yüce Mevlamız böyle buyurdu: "De ki eğer duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var"(Furkan, 77)
Rabbimiz bizden mütevazı ve ama kalbi dua istiyor. Kendisine el açmamızı bekliyor. Elimizi açmamızı kabul ederek lütfediyor. Hiç saymayabilirdi bizi, hiç kabullenmez ve hatta yakarışları yüzümüze çarpabilirdi. Zira çoğumuz kabulü değil, kabullenilmemeyi hak edecek işler yapıyoruz. Ama o Rab, en günahkara da, en sadık olana da kapıyı kapatmıyor. Birçok kul, kapıyı bilmese, kapıya gidecek yüzü yoksa, ve hatta kapının farkında olmasa bile Rabbimiz yine de kapıyı açık tutuyor. Tutuyor ki, aldanmış, boş, manasız, küfür ve zulümle ve hatta yanlışlıklarla dolu olsa da kulun ahirette diyecek bir şeyi olmasın. İtiraz kabiliyetinizi alıyor sizden.
Ne diyecek ahirette: Ben ömür vermedim mi? Ben kitap göndermedim mi? Ben elçi göndermedim mi? Ben yaşam vermedim mi? Hak etmediğin bir sağlık esenlik vermedim mi? Tövbe edip akıllanacak kadar bir zaman ve ömür vermedim mi? Kul "evet verdin" diyecek! İtiraz şansı yok. İtiraz etse ne edebilir! Orası sıradan bir mahkeme değil. O gün hükümranlık sadece Allah'ındır. O zaman tat bakalım şu hak ettiğini diyecek. O gün kıskıvrak yakalanmışsındır. İtiraz bilmeyen meleklerin elindesin artık.
Deneniyoruz. Kitabımız doluyor. Hastalık da sağlık da imtihan vesilesi. Burada kişi kazandığını kazanıyor. İyi veya kötü. Ahirette defter açılacak. Küçük büyük her şey yazılıyor göreceksiniz. Bir milyar kez mazeret, yakarış, pişmanlık faydasız olacak. Hiçbirimiz için mazeret yok.
Bakın çetin zaman gelip çatınca manzara ne olacak. Sizi Kuran'la baş başa bırakayım:
"Bir soran inecek azabı sordu! İnkarcılar için, ki onu savacak yoktur. (Resul'üm) Şimdi sen güzelce sabret. Doğrusu onlar o azabı (ihtimalden) uzak görüyorlar. Biz ise onu yakın görmekteyiz. O gün gökyüzü erimiş maden gibi olur. Dağlar da atılmış yüne döner. Dost dostu sormaz. Birbirlerine gösterilirler! (O gün herkes kendi derdindedir) Günahkar kimse ister ki, o günün azabından (kurtuluş için) oğullarını, karısını ve kardeşini kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsın. Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki, O (cehennem) alevlenen bir ateştir..." (Mearic suresi, 1-15)
*
Öyle çetin bir gün ki; kişi kurtulayım diye fidyeler teklif edecek, verecek. "Bana değil, şunlara dokunun" diyecek. Neyi fidye gösterecek: Listeye bakın:
Oğullarını - çocuklarını
Eşini
Kardeşini
Ailesini
Bütün yeryüzünü fidye gösterecek. Ve şöyle diyecek: Alıp atın ateşe bunları. Yeter ki bana dokunmayın! O gün inkarcılar bugün gibi cesur olmayacaklar. Bugün atıp-tutanlar, kutsalın her türlüsünü inkar ve yok edenler, Allah, peygamber, Kuran, ahiret, hesap, mizan, terazi, diriliş, kalkış, ahirete sevk ediliş ve daha nicesini inkar eden hesaba katmadığı hakikatlerle yüzleşecek. Yüzleşecek yüz bulursa. Konuşacak söz bulursa. Ne yazık ki bunlardan da mahrum olacak.
Ahiretten önceki son durakta kim binecek kurtuluş trenine! Bilmem! Bildiğim şu ki gideceğimiz yer, bugünkü yerden çok farklı olacak. Aklınızda tasarladığınız her mazereti unutun. Siz de, biz de, hepimiz de...
***
Bağışlanma dile Rabbinden
Efendimiz (s.a.v.) bağışlanma istemenin ne kadar önemli olduğunu göstermek için şöyle buyurdu:
"Kim çokça bağışlanma dilerse, Allah onun için her üzüntüden kurtuluş yolu, her darlıktan çıkış imkanı lütfettiği gibi ona ummadığı yerden rızık ihsan eder." (Ebu Davud, Vitr, 26; İbn Mace, edeb, 57) Peygamberimizin en çok yaptığı dualardan birisidir şu dua:
"Allah'ım! Beni malım, aile efradım, dünyam ve dinim için senden af ve afiyet (bağışlanma ve sıhhat) dilerim.
Ey Allah'ım! Benim kötülüklerimi ört. Korkularımdan beni emin kıl. Önümden, arkamdan, sağımdan solumdan, üstümden beni koru.
Altımdan herhangi bir hileye uğramaktan sana sığınırım.
Ey Allah'ım! Beni azabından pervasız bırakma. Azabından her an için korkanlardan eyle. Beni kendinden başkasına muhtaç etme. Üstüme örttüğün örtünden beni mahrum etme.
Zikrini bana unutturma. Ve beni gafillerden etme." (Ebu Davud, Edeb; İbn Mace, dua)
Amin. Amin. Amin.
Unutmayalım ki, efendimiz bir oturuşta 70 veya 100 defa bağışlanma diler ve şöyle derdi: Allah'ım beni bağışla. Allah'ım beni bağışla...