Bugün güzel bir gün. Zira dini bayramlarımızdan biri olan 'Kurban Bayramı'nın birinci günündeyiz. Sevinmemiz lazım. Her ne kadar hastalık dolayısıyla milyonlarca insan Kabe'den ve Efendimizin Medine'sinden mahrum olsa bile.
Dünyayı kavuran sıkıntı, hastalıklar ve benzeri yığınla problem gölgesinde bizler de çetin zamanlar geçiriyoruz. Bu tür dönemlerde manevi hastalıklar çoğalır. Bencillik, hırs, menfaatçilik, fırsatçılık öne çıkar. Fırsattan istifade eden karakter yatırımcıları ortalığı toz duman etmek için zemin kollarlar. Haram ve helal karışır. Nereden kazandığına, nereye harcadığına bakmaz.
Bu dönemde özellikle de bu bayram sabahı mezarlıkları ziyaret ederken, komşularla bayramlaşırken iç alemimizi gözden geçirmeliyiz. Takva, samimiyet, dürüstlük, ihlas gibi faziletlerden bizde ne var diye kendimizi tartmalıyız. Pazarda değerli mal çoğalınca fiyatı düşer. İnsan da böyledir. Değerler çoğaldıkça itibarı düşer gibi oldu. Din kolay kazanılınca harcaması da kolaylaştı. Müslümanım diyenlerin İslam ilkeleri ölçütünde hali çok da Müslümana benzemiyor.
Değerini bilmediğiniz, şükrünü ve hamdini ihmal ettiğiniz günleri ilerde arar olursunuz. Birbirinize yabancılaştığınızda manevi kapıdan kovulursunuz.
Gençleri İhmal Etmeyelim
Gençlerimiz her yönden gelen inançsızca bir saldırının girdabındalar. Değişik felsefi hezeyanların ablukası altında inançları sorgulanarak inkara götürecek bir iklime doğru savruluyorlar. İyi niyetli gençlerimiz. Ancak özellikle TV'lerdeki felsefi dini (!) tartışmalar gençlerin inancını zafiyete sürüklemeye endeksli. Dininden, kitabından, peygamberinden, tarihinden, geçmişin büyük alimlerinden haz almayan bazı kafası karışık insanlar gençlerimize rol model olarak takdim edilmeye çalışılıyor. Gençler temiz ruhlu oldukları için yaygın olan sorgulamayı çok iyi niyetli bir arayış olarak görüyor. Etkileniyor. Bir müddet sonra bu atmosferin bir parçası haline gelebiliyor. Gençler bu tür din bezirganlarının, dini bir eğitimi olmasa da kulaktan duyma bilgilerle din tahlili yapan bazı yazar - çizer erbabının kontrolüne girince dini de, peygamberi de eleştirmeye başlarlar. Lütfen bu bayram sabahı evlatlarınızı kucaklayın. Onları sevin ve onları inancı konusunda onure ediniz.
*
Bir koyun çobanıydım!
İlk Müslümanlardan. Zayıf, çelimsiz, ufak tefek bir sahabi. Hz. Peygamber ile tanışması ilginçtir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ile Hz. Ebu Bekir bir seferinde bu genç çobanın hayvanlarının bulunduğu yerden geçerler. Genç bir delikanlı koyunları otlatıyor. Susamış olan Efendimiz ve dostu bu delikanlıdan biraz süt istediler. Bedeli karşılığında. Ama genç veremem dedi. Zira sahibinden izin almadım. Verirsem emanete ihanet etmiş olurum. Bu cevap Efendimizi sevindirdi. Kısır bir keçi istedi. Bu cılız ve kısır keçiyi yanına yaklaştıran Hz. Peygamber dua etti ve keçiden süt akmaya başladı. Sonra kaplara süt doldurdu. Geri kalanını da delikanlıya uzattı.
Bu genç sahabinin adı İbn Mes'ud'dur. Şaşırdı. Zira bu keçi süt vermezdi. Bana okuduğun dualardan öğretir misin dedi Efendimize.
Efendimiz gülümsedi ve delikanlıya şöyle dedi: 'Sen öğretilmiş bir delikanlısın' öyle de oldu. Bu koyun çobanı Müslüman oldu. İbni Mes'ud Kur'an'ı en iyi tanıyanların başında gelir. Şöyle derdi: 'Allah'a yemin ederim ki, Allah'ın kitabında her surenin, niçin indiğini, nerede indiğini en iyi bilenim. Her ayetin nerede ve neden indiğini bilirim.
Iraklılara İslam'ı öğretti. Hz. Ömer onu Kufe'ye öğretmen olarak gönderdi.
Hikmet dolu bir adam
Bu tür insanlar sıradan olmayan bir yürek taşırlar. Sözleri altın değerindedir. Hikmetsiz söz söylemezler. Sözleri ile özleri birbirine uyumludur.
Şöyle derdi:
'Cahile bir defa yazık olsun. Bilip de amel etmeyene ise yedi defa yazık olsun.'
***
***
Hak ile gelen düşmanın da olsa kabul et. Batıl ile gelen dostun da olsa reddet. Kur'an'la beraber yaşa.***
Müslüman olarak sabahlayıp, öyle akşamlayana hiçbir şey zarar veremez.***
Ey insanlar! Siz misafirsiniz. Mal ve mülkünüz emanettir. Misafir gidecek, emanet ise sahibine devir olacaktır.***
Ölüm ansızın gelecek. En kötü pişmanlık ölüm anındaki pişmanlıktır. En büyük zenginlik gönül zenginliğidir. Şüphe küfre yol açar. En kötü körlük kalp körlüğüdür. İçki bütün günahların merkezidir.
Şikayetim günahlarımadır.
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in: 'İbn Mes'ud'un cennetteki bir mendil, dünyadaki bütün ipek giysilerden daha değerlidir' sözüyle değerlendirdiği İbn Mes'ud Hz. Osman zamanında hastalandı.
Hz. Osman sordu. Bir ihtiyacın var mı?
Var dedi. Allah'ın rahmetini isterim.
Doktor göndereyim mi diye sordu.
Doktorum halimi gördü. Ben dilediğimi yaparım dedi. (Yüce Allah'ı kastediyor.)
Kızların için nafaka bağlasam. Müsaaden var mı? Allah onları muhtaç etmez. Onlar her akşam faziletine inerek Vakıa suresini okurlar cevabını verdi.
Cenaze namazını Hz. Osman kıldırdı. Hz. Ömer onun için: 'İbn Mes'ud ilimle doldurulmuş bir dağarcıktır' derdi.
*
Teşrik tekbirlerini unutmayın
Arife günü, yani Kuran Bayramı'ndan bir gün önce sabah namazından, dördüncü günün ikindi namazına kadar (ikindi de dahil) toplam 23 farz namazın akabinde namaz kılanların farzın selamından sonra birer kez teşrik tekbiri getirmesi vaciptir. Kişi cemaatle veya tek başına da namaz kılsa bu tekbir getirilmelidir. Kadın veya erkek fark etmez. Bu tekbir şöyle okunur:
"Allahu Ekber, Allahu Eker. La ilahe illallahu vallahu ekber. Allahu Ekber ve lillahi'l hamd"
Müezzin veya imam namaz selamından sonra bu tekbiri unutursa cemaatin tekbiri getirip onlara hatırlatması gerekir.
*
Sıkıntıya düşmeden dua et
Dua sadece sıkıntı anında yapılmamalıdır. Darlık ve genişlik, her türlü zamanda dua yapmak Müslümana yakışan haldir.
Hz peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu; "Sıkıntı anında duasının kabul edilmesini isteyen kişi refah anında da dua etmelidir."