Ramazan ayını ve bayramı geride bıraktık. Hastalık sebebiyle genellikle evimizde ailece sahur ve iftarı karşıladık. Bu sürecin manevi hayatımıza faydasının olduğuna inanıyorum. Zor günlerdi. Ancak tövbe, nefis muhasebesi, tefekkür bizi sarmalarken hayatın geçmişini ve geleceğini düşünme şansı da yakaladık. Hayat böyle bir şey işte. Ölüm, varlık, imtihan, ahiret, esenlik, hastalık iç içe. İnsanoğlu için hepsi.
Rabbim ramazanda edindiğimiz güzel alışkanlıkları devam ettirmeyi nasip etsin.
Şimdi yeni bir döneme girdik. Bayram sonrası hayatın rutin akışına bırakacağız kendimizi. Bu noktadaki korkum ramazandan sonra ara verdiğimiz bütün kötü alışkanlıklarımıza yeniden merhaba dememiz olacaktır.
Peki, bu böyle olacak mı? Bence evet, olacak. Bazımız ramazanı hiç yaşamamış gibi kendini acımasız bir yaşamın çarkları içinde bulacak. İyi olmaya çabalasa da olamayacak. Çünkü iyi bir çevresi yoktur. Çünkü kendisini iyiye çevirecek gönül arkadaşı yoktur. Daha doğrusu bütün çevresi onun gibidir. "Himmete muhtaç bir dede kime himmet ede?" Kendisi muhtaç olan kime el uzatabilir ki...
Aslında çoğumuz çevremizin kurbanıyız. Dışımızdaki dünyanın farkında değilizdir. Yumurtanın içindeki civcivi konuşturabilirseniz, dünyanın gördüğü kabuktan ibaret olduğunu söyler. Ne zaman ki yumurtayı kırar, kabuktan çıkar, işte o zaman dışarıda büyük bir kâinatın olduğunu fark eder.
Bizlerin de kabuğu kırma zamanı geliyor aslında. Günahlardan ebediyen hicret etmek, iyilerle yol bulmak, Kuran'ın zarif ifadesiyle ahirette söylenecek olan; "Keşke Resul'e yol bulsaydım" pişmanlığını yaşamadan düze çıkmak doğru çözüm değil mi?
Hz. Peygamber (sav) kendisini öldürmek için gelen Ömer bin el-Hattab'ın omuzlarını tutar, silkeler ve uyarır:
- Daha ne zamana kadar Ömer! Daha ne zamana kadar direneceksin? Yoksa Ebu Leheb hakkında inen surenin bir benzerinin senin hakkında inmesini mi bekliyorsun? Hattab'ın oğlu daha neyi bekliyorsun?
Hz. Ömer (ra) bu sözlerden o kadar etkilenir ki bütün heybet ve gücünü kaybetmiş bir ses tonuyla:
- Şimdi ey Resul! İşte şimdi imanımı ilana geldim, cevabını verir.
Sizler de bir peygamber eli mi bekliyorsunuz? Sizi tutup sarsacak daha ne zamana kadar diyecek bir Resul mü bekliyorsunuz? İşte orada bekliyor. Tam 1400 küsur senedir bekliyor. Kendisini okuyacak, kendisini anlayacak gözler, kulaklar bekliyor.
Evet, bugün o Peygamber (sav) belki yok ama O'na inen o kitap -Kuran-ı Kerim- bütün ihtişamıyla orada sizi bekliyor. Beni okuyun ve anlayın diyor. Tıpkı, İbni Mesud'un, Ubeyy b. Kab'ın, Useyb b.Hudayr'ın okuduğu gibi okuyun diyor.
Hz. Ebubekir'leri, Hz. Ömer'leri, Hz. Osman'ları, Hz. Ali'leri, Hz. Hüseyin'leri (r.anh) yetiştiren mukaddes kitap, hiçbir harfi değişmeden aramızda. Yeter ki anlayalım. Ama doğru anlayalım. Peygamberimizi ve aklımızı öne alarak anlayalım. Rabbimiz bizden ne istiyor, bizden ne bekliyor, insanlık bizden ne bekliyor, biz kendimizden ne bekliyoruz. Bütün bunların cevabı işte orada.
Dilerim ki ramazan sonrasında içimize doğabilecek boşluğu Kuran'ın ışığıyla doldurabiliriz.
Son sözü Hz. Aişe'ye (ra) bırakalım:
Hz. Aişe'ye (ra) sordular.
- Ey müminlerin annesi! Allah Resulü'nün ahlakı ne idi?
Hz. Aişe (ra) şöyle dedi:
- O'nun ahlakı Kuran idi.
Siz Müminün Suresi'ni (23. sure, 118 ayettir) okuyorsunuz değil mi? "Müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir" ayetinden itibaren oku.
Soruyu soran zat diyor ki; ben şu ayetleri okudum:
- Müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.
Onlar, namazlarında kurtuluşa ermişlerdir.
Onlar, boş şeylerden yüz çevirirler.
Onlar, zekâtlarını verirler.
Onlar, ırzlarını korurlar. (Müminun 1-5)
Hz. Aişe (ra) der ki:
- İşte Resulullah'ın (sav) özellikleri bunlardı..
Ramazan bir aydır. Gelirgeçer. Ama bu ve benzeri ayetler hep yanı başımızda bize gülümseyip durur.
***
Hz. Lokman'ın oğluna tavsiyesi
"Hani Lokmân oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Yavrum! Allah'a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür." (Lokman suresi, 13)
"İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: "Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır." (Lokman suresi, 14)
"Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim." (Lokman suresi, 15) "
(Lokmân öğütlerine şöyle devam etti:) "Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır." (Lokman suresi, 16)
"Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir." (Lokman suresi, 17)
"Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez." (Lokman suresi, 18)
"Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!" (Lokman suresi, 19)
***
Allah'ın (c.c) isimleri ve anlamları
1- ALLAH (C.C): Bütün eksikliklerden uzak, eşi benzeri bulunmayan, bütün isimleri kapsayan tek isim, tek ilah. İsimlerin sultanı.
2- ER-RAHMÂN: "Dünyadaki bütün yaratılmışlara merhamet eden."
3- ER-RAHÎM: "Ahirette, müminlere sonsuz ihsanda, lütufta ve ikramda bulunan."
4- EL-MELİK: " Kainatın sahibi, mülk ve saltanatı sürekli olan."
5- EL-KUDDÛS: "Her türlü eksiklikten uzak olan."
6- ES-SELÂM: "Her tehlikeden selamete çıkaran."
7- EL-MÜ'MİN: "Güven veren, koruyan."
8- EL-MÜHEYMİN: "Her şeyi gören gözeten."
9- EL-AZÎZ: "İzzet sahibi, her şeyin galibi."
10- EL-CEBBÂR: "Kudret ve azamet sahibi."
11- EL-MÜTEKEBBİR: "Büyüklükte eşi ve benzeri olmayan."
12- EL-HÂLIK: "Yaratan."
13- EL-BÂRİ: "Her şeyi uyumlu ve kusursuz yaratan."
14- EL-MUSAVVİR: "Varlıklara şekillerini veren."
15- EL-GAFFÂR: "Çok mağfiret eden."
16- EL-KAHHÂR: "Her şeye hakim ve galip olan."
17- EL-VEHHÂB: "Karşılıksız hibeler veren."
18- ER-REZZÂK: "Rızkını veren."
19- EL-FETTÂH: " Darlıktan kurtaran."
20- EL-ALÎM: "Her şeyi en küçük detaylarını bilen."
21- EL-KÂBID: "Dilediğine darlık veren."
22- EL-BÂSIT: "Dilediğine bolluk veren."
23- EL-HÂFID: "Dereceleri alçaltan"
24- ER-RÂFİ: "Şeref vererek yükselten."
25- EL-MU'IZ: "Dilediğini aziz eden."
26- EL-MÜZİL: "Dilediğini zillete düşüren."
27- ES-SEMİ: "Her şeyi işiten."
28- EL-BASÎR: "Her şeyi en iyi gören."
29- EL-HAKEM: "Mutlak hakim olan. Hikmetle hükmeden."
30- EL-ADL: "Mutlak adil olan."
31- EL-LATÎF: " Bütün incelikleri bilen."
32- EL-HABÎR: "Her şeyden haberdar."
33- EL-HALÎM: "Cezada, acele etmeyen."
34- EL-AZÎM: " Pek yüce."
35- EL-GAFÛR: "Mağfireti bol."
36- EŞ-ŞEKÛR: "Çok sevap veren."
37- EL-ALİYY: "Yüceler yücesi."
38- EL-KEBÎR: "Çok büyük olan."
39- EL-HAFÎZ: "Her şeyi koruyan."
40- EL-MUKÎT: "Her yaratılmışın rızkını veren."
41- EL-HASÎB: "Kulların hesabını gören."
42- EL-CELÎL: "Azamet sahibi olan."
43- EL-KERÎM: "Çok ikram eden."
44- ER-RAKÎB: "Her an gören gözeten."
45- EL-MUCÎB: "Duaları kabul eden".
46- EL-VÂSİ: "İlmi ile her şeyi kuşatan."
47- EL-HAKÎM: "Her işi hikmetli."
48- EL-VEDÛD: "Kullarını seven, sevilmeye en layık olan."
49- EL-MECÎD: " Övgüye layık bulunan."
50- EL-BÂİS: "Ölüleri dirilten."
51- EŞ-ŞEHÎD: "Her yerde her zaman hazır olan."
52- EL-HAKK: " Var olan, hakkı gösteren."
53- EL-VEKÎL: "Kendisine tevekkül edenlerin her işini yoluna koyan."
54- EL-KAVİYY: "Kudreti en üstün."
55- EL-METÎN: "Çok güçlü."
56- EL-VELİYY: "İnananların dostu."
57- EL-HAMÎD: "Hamd ve senaya layık olan."
58- EL-MUHSÎ: "Tüm varlıkların sayısını bilen."
59- EL-MÜBDİ: "Örneksiz yaratan."
60- EL-MUÎD: "Yeniden dirilten."
61- EL-MUHYÎ: " Can veren."
62- EL-MÜMÎT: "Ölümü yaratan."
63- EL-HAYY: "Sonsuz hayat sahibi."
64- EL-KAYYÛM: 'Varlıkları diri tutan."
65- EL-VÂCİD: "İstediğini bulan."
66- EL-MACÎD: "Kadri ve şanı büyük."
67- EL-VÂHİD: "Fiillerinde, sıfatlarında ve zatında eşi benzeri olmayan."
68- ES-SAMED: " Herkesin muhtaç olduğu."
69- EL-KÂDİR: "Dilediğini yapan."
70- EL-MUKTEDİR: "Dilediği gibi tasarruf eden."
71- EL-MUKADDİM: "Dilediğini yükselten."
72- EL-MUAHHİR: "Dilediğini alçaltan."
73- EL-EVVEL: "Ezeli olan."
74- EL-ÂHİR: "Ebedi olan."
75- EL-ZÂHİR: "Varlığı açık olan."
76- EL-BÂTIN: "Yüceliği gizli olan. "
77- EL-VÂLÎ: " Kainatı idare eden."
78- EL-MÜTEÂLÎ: "Yüce olan"
79- EL-BERR: "İyilik ve ihsanı bol."
80- ET-TEVVÂB: "Günahları bağışlayan."
81- EL-MÜNTEKİM: "İntikam alan."
82- EL-AFÜVV: "Affı çok olan."
83- ER-RAÛF: "Çok merhametli."
84- MÂLIK-ÜL MÜLK: "Her varlığın sahibi."
85- ZÜL-CELÂLI VEL İKRÂM: "Celal, azamet sahibi."
86- EL-MUKSİT: "Her işi birbirine denk yapan."
87- EL-CÂMİ: "Mahşerde bir araya toplayan."
88- EL-GANİYY: " İhtiyacı olmayan."
89- EL-MUGNÎ: "Müstağni kılan."
90- EL-MÂNİ: "Dilemediği şeyi engelleyen."
91- ED-DÂRR: "Zarar verenleri yaratan."
92- EN-NÂFİ: "Fayda verenleri yaratan."
93- EN-NÛR: "Alemleri nurlandıran."
94- EL-HÂDÎ: "Hidayet veren."
95- EL-BEDÎ: "Eşsiz yaratan."
96- EL-BÂKÎ: Ebedi olan."
97- EL-VÂRİS: "Her şeyin asıl sahibi olan."
98- ER-REŞÎD: "Doğru yolu gösteren."
99- ES-SABÛR: "Cezada acele etmeyen."