Rahmetli Şerife ninem Arapçayı anadili gibi iyi bilirdi. Çünkü hem babası, hem eşi, hem kayınpederi ve hem de oğlu müftüydü. Onlardan Arapçayı ve dini ilimleri öğrenmişti. Otoriter bir kadındı. Kimseye eyvallahı olmazdı. Fakirlere günlük erzak dağıtırdı. Saygındı. Söyledikleri uygulanırdı. Bazen bizleri oturtur, bizlere kitap okur ve okuduklarını tercüme ederdi. Bir gün çok ilginç ve unutamadığım bir örnek aktarmıştı. Hayvanların hayatından ilginç bilgileri konu alıyordu bu kitap. Bu ilginç bilgiyi sizinle paylaşayım dedim. Bir kuş varmış. Bu kuşun adını da yazıyordu kitap ama unuttum.
Bu kuş gagasıyla yerden yem toplarken çok itinalı davranırmış. Yutacağı yemi gagasına aldıktan sonra şöyle bir tartarmış. Yere koyar, bir sağa bir sola çevirirmiş. Enine, boyuna, sertliğine, yumuşaklığına bakarmış. Yemeğe niyetlendiğinde de gagasına alırmış ve sonra da kuyruğunun altına doğru götürüp bakarmış. Ben bu yiyeceğimi rahat hazmedebilir miyim, rahat hazmedemez miyim diye hesaplarmış. Rahat hazmedebileceğine kanaat getirince de o yemi yutarmış. Hazmedemeyeceği hiçbir yemi yemezmiş.
Şerife ninem bu hikâyeyi aktardıktan sonra şöyle derdi: Söyleyeceğiniz sözü söylemeden evvel, önce iyice tartın. Bakın bu kuş bile bir yemi nasıl hazmedeceğini tartıyor. Siz de hesabını veremeyeceğiniz sözü kullanmayın, boş laf etmeyin. Çünkü söz kullanılmadan önce sizin esirinizdir, siz onu kullandıktan sonra da siz onun esiri olursunuz. Ben bu örneği duyduktan sonra, kuş kafalı sözünü çok anlamsız buldum. Bu örneği neden verdim; şundan dolayı, birçok sıkıntının sebebi dilimizden çıkan hesapsız sözlerdir. Çoğu kez tartmadan konuşuyoruz. Sözlerimiz tartılınca da terazinin bozuk olduğunu söylüyoruz.
Buna çağımızda 'dilin şehveti' diyorlar. Hz. Peygamber (sav) zamanında bu konuda uyarmıştı. Çevresindeki ashabından biri sordu: "Ey Allah'ın Resulü! Benim hakkımda en korktuğunuz şey nedir?" Hz. Peygamber (sav) eliyle dilini tutup "İşte şu" cevabını verdi. (Tirmizi, Zühd, 6) Başka bir seferinde ise "Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun veya sussun" buyurdu. (Tirmizi, Kıyamet, 51: hd. 2502)
Hayırlı ve faydalı söz bir ibadettir. Kötü ve çirkin söz ise günahtır. İnsan güzel sözden ötürü sevap kazanır, ama çirkin, yakışıksız ve şerre teşvik eden sözden ötürü de sorumluluk altına girer. Eskiler "Dilin afetleri vardır, bunlardan sakınmazsan başın sıkıntıdan kurtulmaz", "Hem dünyada ve hem de ahrette iyilik ve kötülüklerin kadar sözlerin de teraziye konur" demişlerdir.
BİR DUA
Hz. Ebu Derda'nın duası
EY Allah'ım! Benim Rabbim ancak sensin. Senden başka ilah yoktur. Ancak sana tevekkül ediyorum. Büyük arşın sahibi sensin. Günahtan dönüş ve ibadete yöneliş ancak azim ve yüce olan Allah'ın kuvveti iledir. Allah neyi dilerse o olmuştur. Neyi dilememişse o olmamıştır. Muhakkak Allah her şeye kadirdir. Muhakkak Allah, ilmiyle her şeyi ihata etmiştir ve her şeyi adet olarak tespit buyurmuştur. Ey Allah'ım! Nefsimin şerrinden ve hareket veya zarar verebilme kabiliyeti kudretinde bulunan her mahlûkun şerrinden sana sığınırım. Muhakkak Rabbim'in yolu dosdoğrudur!
BİR AYET
"ALLAH'A ve Resulü'ne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Aksi halde başarısızlığa uğrarsınız ve kuvvetiniz yok olur gider. Sabredin, şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir." (Enfal, 46)
BİR HADİS
"SIZDEN biriniz sakın Müslüman kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın ve nişanlısına talip olmasın." (Buhari, Nikah 5)
BİR SEVAP
Yetime bakan kimse
PEYGAMBER (sav) orta parmağı ile işaret parmağını yan yana getirerek şöyle dedi; "Ben ve yetime bakan kimse cennette böyleyiz."
SORU - CEVAP
1- İbadetler cennete girmek için mi yapılmalıdır?
Mü'min, ibadeti Allah istediği için yerine getirir. Müslüman elbette cenneti ister ve elbette de cehennemden korkar. Ama ibadetini cehennem korkusu veya cennet arzusuyla yerine getirirse ibadetin ruhunu anlamamış olur. Hz. Ali, cennet veya cehennem niyetiyle ibadet edenleri paralı kölelere benzetir. Allah rızası ve sevgisi, ibadetin gayesi olmalıdır.
2- Borç ödememek için, malı hanımın üzerine kaydırmak haram mıdır?
Elbette haramdır. Zira bu hareketimizle hukuku ve hak sahibini aldatmış oluruz.
3- Küs durmamız çok mu günah?
Peygamber Efendimiz bir insanın diğer bir insanla üç günden fazla küs kalmasının uygun olmadığını belirtmişlerdir. Bunun tek istisnası, küs kalınan kişiyle konuşulması halinde ciddi maddi ve manevi kayıpların, zararların olması durumundadır. Kişi karşıdaki insanın iffet, güvenilirlik gibi hallerinden emin değilse kendisinden uzak durabilir.