Bir zamanlar; Sünni-Alevi, sonra Türk-Kürt, sonra laik olan-laik olmayan şeklinde insanların sınıflandırılıp karşılıklı tahrik edildiğini iyi biliyoruz. Bizler o zor zamanları hikmet dolu akılla, dayanışmayla, az hasarla aştık. Zaman geçtikçe hem dini tecrübe ve hem de siyasi akıl olgunlaştı. Olayları daha doğru tahlil eder olduk. En azından provokatörlere, şer odaklarını daha iyi tahlil ettik. Ancak bu şer odaklarının ruhunu ve aklını başkalarına kiralayan insanların bittiğini veya kötülükten vazgeçtiğini sanmayın.
Son zamanlardaki bazı olaylar, tahrikler, tehlikeli tezgahlara karşı daha dikkatli olmamızı gerektiriyor. Caddede sokakta başörtülü hanımlara yine bazı kadınlar tarafından saldırılıyor. Manzara aynı. Saldıranların yapısı, beslendikleri cümleler, şablon aynı. Hatta kendilerini sükûnete davet edenlere de saldırıyorlar. Gayeleri belli. Karşı taraf da karşılık versin, o da tahriklerine devam etsin. Takkeye, tespihe, ezana, camiye, cemaate velhasıl dinin bütün kutsallarına düşmanlar. Anlamak mümkün değil. Müslümanca yaşamaz ve hatta inanmazlar ama Müslümanca gömülmek isterler. Bu nasıl bir yaman çelişki.
Dine, dine ait kutsala saldıranlar, bu dünyada onurla anılmayacaklar. Ahirette ise durumları daha da feci.
Kuran-ı Kerim onların bu hafakanlıklarını şöyle özetliyor: "İman edenlerle karşılaştıkları zaman 'İman ettik' derler. Şeytanları ile baş başa kalınca ise 'Biz sizinle beraberiz. Ancak biz (iman edenleri) alaya almaktayız' derler." (Bakara, 14)
"Hakikatte ise Allah onlarla alay eder ve azgınlıkları içinde bocalayarak (yaşamaları için) onlara mühlet verir." (Bakara, 15)
"Nitekim hak (Kuran) kendilerine gelince elbette, onu yalanladılar. Fakat alay ettikleri şeyin haberleri onlara gelecektir." (Enam, 5)
"And olsun ki, sözlerini onlara soracak olsan; 'Lafa dalmış eğleniyorduk' diyecekler. De ki; Allah'ın ayetlerini ve Resulümü mü alaya alıyorsunuz." (Tevbe, 6)
Elbette yüzlerce ayet vardır, dinin kutsalına el kaldıran, alaya alan insanların akıbetiyle ilgili. Bunların yaptıkları şeyin ne anlama geldiğini anlayıp sarhoşluklarından uyanmalarını temenni ederim.
Bu korkunç aldanmışlık, dünyevileşme, dünyaya tapınma, inanmak istediğine inanma, dini hiçe sayma, Müslüman nefreti bir hastalıktan başka bir şey değil. Aslında tahrikçiler bu tür insanları bulup buluşturuyor ve sonra sokağa salıveriyorlar.
Müslüman da başka kutsala saldırmaz
İşin bir diğer boyutu ise bizim gibi yaşamayan, İslami açıdan farklı yaşam, giyim veya tarzı olan insanlara olan sataşmalardır. Din bunu da onaylamaz. Başkasının inancını, kutsalını alaya almak, tahrik etmek dinin öngördüğü bir durum değildir. Din ancak uygun şartlarda uygun dille, irşad ve tebliğ görevi vermiştir. "Peygambere düşen ancak tebliğdir." (Maide, 99)
Bunu da alaya almadan, hırpalamadan, tahrik etmeden işi bilenler yaparlar.
Son zamanlarda televizyonlarda İslam adına konuşur gibi görünerek karşıdakilerin hassasiyetlerine, kutsal gibi saydıkları değerlerine hakaret edenlerin bu muazzez dine sadece ve sadece zarar verdiklerini rahatça söyleyebiliriz. Dini kullanarak başkalarına veya hassasiyetlerine hakaret edenler bundan vazgeçmeliler.
Kuran'ın veya Hz. Peygamberin (s.a.v.) ortaya koyduğu bütün kutsallarımız imanımızın birer parçasıdır. Müslüman olan bunu kutsal kabul eder. Müslüman olmayan ise buna saygı duyar. Duymak zorunda.
Bizlerin de başka dinlerin kutsallarına hakaret etme hakkımız yoktur. O kutsalları, kutsal saymasak da.
Şimdi bizim, bu hassasiyetleri tırmalamaya çalışanlara karşı dikkatli olmamız lazım. Uygarca, akıllıca, hakaret etmeden, sataşmadan konuşabilmeliyiz.
Sokakta, caddede, evde, otobüste, uçakta, stadyumda birbirimize sataşmaya müdahale etmeye başlarsak bunun bedelini hepimiz öderiz. Aklı, vicdanı, hoşgörüyü, hikmeti egemen kılmalıyız. Bu coğrafyanın düşmanlarını sevindirmemeliyiz. Hamd olsun ki, toplumumuzun fertleri hangi mezhep, meşrep, siyaset veya farklılıkta olursa olsun olgun insanlarla doludur. Şer olanlar veya şerre odaklananlar her zaman azınlıktadır.
***
Bir ayet bir hatırlatma
Kendilerine zulmedenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara ne yaptığımız ise size belli olmuştu. Size misaller de vermiştik. Onlar tuzak kurdular. Onların tuzakları dağları yerinden oynatacak kadar büyük olsa bile Allah yanında onların tuzaklarının bir karşılığı vardır." (İbrahim, 44-45)