H z. Peygamber (s.a.v.) bundan yaklaşık 1388 yıl önce şöyle bir uyarıda bulunuyor:
Süslü koltuğuna yaslanmış adama, benim hadislerimden biri okunur da o kişinin vaziyetini hiç bozmadan: Bizlerle sizler arasında Allahu Teala'nın Kitabı (Kur'an-ı Kerim) vardır. Ondan bulduğumuz helal şeyleri helal sayıyoruz, haram olarak bulduğumuz şeyleri de haram kabul ediyoruz deme zamanı yaklaşmıştır.
Sizleri de ikaz ediyorum. Kur'an-ı Kerim'de bulunan bütün hükümler haktır ve Resulullah'ın haram kıldığı şeyler Allah'ın haram kıldığı şeyler gibidir. (Ebu Davud, Sünne, 6; hd:
4604; Tirmizi, İlim, 10 hd: 2661; İbn Mace, Mukaddime, 2; Şerhu Maani, IV/209; İbn Hibban, 1/107: Darekutni, sünnet, IV, 287)
Bu hadis bir mucizedir
Yaklaşık 14 asır önce söylenen bu söz bugün aynen gerçekleşti. Hz. Peygamber (s.a.v.) açık ve net ifadelerle şu noktaları seçkince işaretliyor:
1- Birileri ilerde benim sünnetimi -hadislerimi- reddedeceklerdir.
2- Hadisleri inkâr ederken, Kur'an-ı Kerim'i istismar edip bize Kur'an yeter diyecekler.
Böylece Müslüman için tek bilgi kaynağı Kur'an'dır demek isteyecekler.
Resulullah'ı devre dışı bırakacaklar.
3- Sünnet inkârcıları, Kur'an'ın içinde yer alan helal ve haramdan başka helal ve haram kabul etmediklerini ileri sürecekler.
4- Bunu söylerken, yani Peygamber'in hadislerini yok sayarken; son derece bilmiş bir havada edepsiz bir tavır içinde olacaklardır.
5- Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sözlerini -hadislerini- duyarken asla bir saygı, edep, hassasiyet içinde olmayacaklar. Hz.
Resulullah'a (s.a.v.) karşı şımarık ve tekebbür içinde olacaklar.
6- Kur'an-ı Kerim'deki bütün hükümler haktır.
7- Dikkat ediniz (ikaz ediyorum); Hz.
Peygamber'in (s.a.v.) -haram kıldığı şeyler (yani hadis ve sünnetin içerdiği bütün hükümler) Allah'ın haram kıldığı şeyler gibidir.
8- Bazı kişiler; Müslüman'ı, Kur'an'la hadisler Hz.Peygamber arasında tercihe zorlayacaklardır.
Bu şeytani hamleye karşı; Allah'ın kitabına ve efendimizin sünnetine bağlı kalın.
9- Bu sünnet düşmanı taife sözde peygambere karşı olmadıklarını söyleyecek ve böylece belli bir zaman diliminde Efendimizi direkt hedef almayacaklar. Ama zaman içinde Resulullah'ı da tartışmaya başlayacaklar.
Asrı saadetteki bazı dönem veya olayları tahrif ederek efendimize saldıracaklar. Mesele sadece, kademe kademe işleyecek.
Hadisler yazıldı mı?
Biliyorsunuz Efendimiz ilk dönemlerde Kur'an'dan başka bir metnin yazılmasını yasakladı. (En önemli gerekçeleri okur-yazar sayısının az olması ve onların da vahiy kâtibi olarak ayrılmasıdır.) Daha sonra ise bu yasağı kaldırdı. (Hattabi, Mealim, 4/184) Büyük alim Ramehurmuzi de yasağın geçici olduğunu söyler. (Ramehurmuzi, Muhaddisul Fasıl, s: 386) Netice itibariyle Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde de, hadislerin bazı sahabelerce kayıt altına alındığını biliyoruz. Abdullah bin Amr'ın, Hz. Ali'nin, Sa'd bin Ubade'nin hadis dosyalarının olduğunu biliyoruz.
Efendimizin yazdırdığı siyasi dini mektupları, zekât gibi konularda Kur'an dışında aldırdığı emirler ve düzenlemeler hadislerin daha ilk dönemde yazıldığını gösteriyor.
Hadis rivayeti mi, yazılması mı...
Hadis rivayeti ile kitabeti (resmi kanaldan yazıya geçirilmesi) arasında fark vardır.
Peygamberimizin hadisleri -sözleri- 23 sene zarfında sürekli gündemde oldu. Konuşuldu.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) 23 sene boyunca Kur'an tefsiri olarak her soruya, her konuya, her ihtiyaca, her uygulamaya dair konuştu. Peygamberimiz her sözü ve konuşması arkadaşları tarafından dilden kulağa, kulaktan kalbe böyle işlendi. Bu aktarımda hiç bir zaman kesinti olmadı.
Hadislerin yazılması ise iki süreçte oldu.
Birincisi; halk arasında dilden dile dolaşan veya bazı sahifelere kaydedilmiş veya efendimizce yazdırılmış hadislerin yazıya geçirilmesi. Ki Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde de bu yazım olmuştur.
İkinci süreç ise; büyük hadis araştırmacılarının müstakil eserlerle bunu kayda almalarıdır.
(Bunlara tasnif ve tedvin dönemleri denir.) Bu hususta en büyük resmi hareket -yani hadisleri resmi kanaldan toplamahicri 101'deki Ömer bin Abdülaziz'in halife olarak gerçekleştirdiği hadisleri derleme, toplama tedvin çalışmasıdır.
Yukarıdaki hadis, 1300 sene önce yazıldı.
Peygamberimiz'in (s.a.v.) sözlerinin ileride inkâr edileceğine dair uyarısı, en azından (Buhari'yi mesela esas alırsak) 1168 sene önce kayda alınmıştır. Ömer bin Abdülaziz veya en önemli hadis derleyicisi Zühri'yi esas alırsak yaklaşık 1300 sene önce kayda alınmıştır. Yani, bundan 1300 sene önce; peygamberimizin, hadislerin inkâr edileceği hususunda ümmetini uyardığı konusu kitaplarda kayıt altına alınmıştır.
Yani; Efendimiz'in (s.a.v.) kayda alınmış sözünde buyuruyor ki; benim hadislerimi inkâr edecek bir grup çıkacak.
Bunlar benim sözlerimi inkâr etmek ve benimle Kur'an arasında ayrım koymak için size diyecekler ki, bırakın peygamberi ve sözlerini bize Kur'an yeter.
Bugün denildiği gibi. Bunu söyleyenlerin Kur'an'a bağlı oldukları boş bir oyalamadır.
Kandırmacadır. Zira onlar sünneti -hadisleri- inkâr ederek Kur'an'ı heva ve heveslerine göre istedikleri gibi yorumlamak için peygamberden kurtulmaya çalışıyorlar.
Önce sahabeyi eleştirdiler, sonra hadisleri reddettiler, sonra büyük hadis imamlarına hakaret ettiler, sonra Peygamber'i inkârdan önce mucizelerini yok saydılar. Mirac'ı inkâr ettiler.
Şefaati yok saydılar, kaderi inkâr ettiler, Peygamber sıradan bir insandır -haşa- geleceği bilemez dediler.
Kısacası kademe kademe ilerliyorlar.
Bu yolculuğun sonunda önce Peygamber (s.a.v.) inkâr edilecek sonra da Kur'an reddedilecek!
Peygambersiz bir din bu yoldan gerçekleştirilecek.
Peygambersiz İslam, peygambersiz ve sünnetsiz Kur'an hamlesi, hiç şüpheniz olmasın bir haçlı projesidir.
Bunun ilk hamlesini oryantalistler başlatmışlardır.
Mısır'daki Maruf olan bazı reformistler ise bu zehiri İslam âlemine enjekte etmişlerdir. Deizm ve Peygamber nefreti bu yoldan pazarlanıyor.