Hz. Peygamberimiz'in (s.a.v.) ifadesiyle ümmetin emini = en güveniliri olan bu sahabi, cennetle müjdelenen on bahtiyardan biridir. Esas ismi Amir'di. Ebu Ubeyde bin Cerrah (r.a.) diye tanınır.
Genç yaşta Müslüman olunca, müşrik olan babasından ve zorunlu olarak da baba evinden ayrıldı. Çaresizdi. Efendimiz Habeşistan'a hicret müsaadesi verince oraya göçtü. İmanını koruyabilmek için.
Sonra oradan gönüllerin başkenti olan Medine'ye döndü. Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'de her bir Medineli ile her bir Mekkeliyi kardeş yapardı. Ona her yönden sahiplensin diye.
İnsanlık tarihindeki en anlamlı kardeşlik projesiydi bu. Mekkeli Hz. Ebu Ubeyde ile Medineli Hz. Sa'd bin Muaz'ı kardeş ilan etti.
Bedir savaşına katıldı. Akabinde Uhud'da bulundu. Uhud savaşında Hz. Peygamber'in (s.a.v.) miğferinden kopan iki halka yüzlerine batmıştı. Ebu Ubeyde bu halkaları dişleriyle çıkarırken ön iki dişini kaybetti. Önden iki dişi kırıktı.
Efendimizi gölge gibi takip etti. Bir savaşta kendisine ait komutanlık makamını nefsani hiçbir his içine girmeden diğer bir arkadaşına bıraktı.
Halifeliğe gelsen
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) vefatından sonra halifelik konusu gündeme gelince Hz. Ebu Bekir onun ve Hz. Ömer'in ellerini tutarak 'bu ikisinden birine biat edin. Zira Hz. Peygamber bu ikisi ne iyi insanlardır diye buyurmuş, dese de ikisi de hilafeti Hz. Ebu Bekir'e layık gördü.
Hz. Ömer kendinden sonra halifeliğe onu layık görürdü. Yetkinliği ve ahlakı hakkında insanlar arasında tam bir ittifak vardı.
Size en emin olanını veriyorum
Hz. Peygamber'e (s.a.v.) gelen Yemenliler kendilerine İslam'ı öğretecek birini istediklerinde Hz. Peygamber (s.a.v.) yarın size bu ümmetin en güvenilirini vereceğim buyurdu. Doğrusu o gece Medine'de gözlere uyku girmedi. Herkeste müthiş bir merak vardı. Kim ola -acep bu en emin! Ertesi sabah mescit tıka basa doluydu. Hz. Peygamber (s.a.v.) sabah namazından sonra ayağa kalktı ve 'Kalk Ebu Ubeyde! İşte ümmetin en güveniliri' diyerek onu büyük bir şerefle şereflendirdi.
Hz. Ömer'le bir hatıra
Hz. Ömer devridir. Kıtlık vardır. Hz. Ömer valilerinden yardım talep eder. İlk yardım kervanını gönderen o dönem Şam valiliği yapan Ebu Ubeyde oldu. 400 deve yükü gıdayı kendi elleriyle yularından tutarak Medine'ye teslim etti.
Sade bir hayat yaşadı. Şam valisi iken Hz. Ömer Şam'ı denetlemeye gider. Ebu Ubeyde onu karşılamaya geç gelir. Diğerleri gibi yollara düşmez. Onu gören Hz. Ömer, beni gece sen misafir et, der. Ebu Ubeyde bu tekliften pek hoşlanmaz. Hz. Ömer ısrar edince de kabul eder. Evi Şam'ın kenar semtinde bir evdi. İçi bomboştu. Lüks ve tezyinat hiç yoktu.
Hz. Ömer der ki; Senin başka bir şeyin yok mu? Ebu Ubeyde; Bu yeter der. Hz. Ömer Ebu Ubeyde'nin yoksul halini görmemesi için kendisini evine davet etmediğini anlar. Ve ağlar. Şöyle der Hz. Ömer; 'Dünya bizlerin hepimizi değiştirdi. Sen hariç Ebu Ubeyde.'
Şöyle derdi bu mütevazı mümin; 'Siyah ve takvalı bir adamın bedeninde ben olaydım keşke.'
Hıristiyanlar onu severdi
İdaresi altındaki herkesi evladı gibi bildi. Bundan ötürü Şam'daki gayrimüslimler canlarını ona feda edecek kadar onu severlerdi. İslam aleyhinde oluşan her fitneyi valiye haber verirlerdi.
Ben evlatlarımı nasıl terk ederim?
Hz. Ömer zamanında Şam tarafında veba hastalığı yayıldı. Binlerce insan vefat etti. Ebu Ubeyde (r.a.) orada valiydi. Bütün hastaları büyük bir kampa aldırdı ve karantina uyguladı. Ne insan aldı içeri, ne de kimseyi dışarı çıkardı. Bulaşır hastalıklardan korumak için.
Ama ne gariptir ki kendi çadırını hastaların çadırlarının ortasına kurdurdu. Dışarıyla bütün irtibatını kesti. Bunu duyan Hz. Ömer onu kurtarmak ve Medine'ye aldırmak için kısa ve öz bir mektup yazdı. Halife Valisini Medine'ye çağırıyordu. Onu kaybetmeyi göze alamıyordu.
Ebu Ubeyde(r.a.) Halifenin mektubunu okudu. Ve niyetini anladı. Şöyle cevap verdi: 'Allah sana rahmet etsin müminlerin emiri. Mektubu aldım ve anladım. Bana söyler misin; Hz. Peygamber'in ümmetin en güveniliri dediği birisi, evlatları -halkı- tek tek ölürken onları bırakıp gelebilir mi? Senden ve Medinelilerden dua bekliyoruz artık.'
Mektup Hz. Ömer'e gelince mektubu okuyan halife ağlamaya başladı. Etraftakiler olayı bildikleri için sordular: Yoksa Şam valisi Ebu Ubeyde hayatını mı kaybetmiş? Hz. Ömer şöyle cevap verdi. "Şimdilik değil! Ama o halkının içinde ölmeyi tercih etti." Akabinde gelen ikinci mektup Ebu Ubeyde'nin vebadan vefat ettiğini bildiriyordu.
Hz. Ömer daraldı. Dışarı çıktı. Hızlı hızlı dağa doğru yürüyordu. Arkadaşları arkasından koşuyorlardı. Yetişebilmek için. Döndü.
Sonra şöyle dedi arkadaşlarına: Dünyada en çok ne isterdim bilir misiniz? Ne isterdiniz dediler: "Bir oda dolusu Ebu Ubeyde isterdim.
Bütün dünyayı idare etmek için.
Ebu Ubeyde bugün orada. Ebedi kıyamı bekliyor. Vefat ettiğinde yaşı 58'di. Vefatını duyan Sahabe Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ona yıllar önce verdiği haberi konuşuyorlardı. "Ebu Ubeyde! Sen birçok insanın hayatını kaybedeceği salgın bir hastalıkta öleceksin."