Hz. Peygamber (s.a.v.) "Ölülerinizi hayırla yad edin" buyurur. Hayırla yad etmek, iyi hallerinden haberdar etmek, şer hallerini Allah'a terk etmek anlamına gelir. Kişinin hayır ve şer ile anılması elbette Yüce Allah'ın onun hakkındaki kararını değiştirmez. Ama gerçek müminlerin, gerçek ve adil şehadeti önemlidir.
Müminlerin çoğunun iyi veya kötü şehadeti bir anlam taşır. Bir cenaze geçer. Oradakiler; bu iyi bir mümindi derler. Hz. Peygamber (s.a.v.) hak oldu buyurdu. Sonra bir cenaze daha geçti. Oradakiler bu ne kötü adamdı dediler, Hz. Peygamber (s.a.v.) yine hak oldu buyurdu. Dediler ki, birine iyi, ötekine kötü dedik. Siz ise ikisine de hak oldu dediniz? Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: Sizler Allah'ın şahitlerisiniz. Siz iyi şehadette bulundunuz mu ona cennet, kötü şehadette bulundunuz mu ona ateş hak olmuş demektir.
Bir kişinin imanı ve ameli önemli elbette. O ameli değerlendirecek ise Yüce Allah'tır. Kişi belki bir cümleyle ateşe, belki bir cümleyle cennete girer.
Peki bir Müslüman camide gördüğü bir cenaze için ne yapmalı. Hoca bunu nasıl bilirsiniz dediğinde iyi biliyorsa şehadet etmeli. Kötü biliyorsa en azından sükût etmeli. Çirkin söz de söylememelidir. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) cenazenin başında onun kul haklarını sildirmek için uğraştığını biliyoruz.
Ebu Cehil -ki müşrikti- öldükten sonra bütün ihanetine rağmen Hz. Peygamber (s.a.v.) onun aleyhinde konuşulmayı hoş görmemiştir. Ölümünden sonra onun aleyhinde konuşmanız ona zarar vermez ama onun akrabalarını (özellikle Müslüman olan oğlu Hz. İkrime'yi kastetmiştir) üzer, buyurmuştur.
Ölen kişi ameliyle mezara girmiştir. Ona duanın faydası vardır. Övgünün faydası, yerginin zararı yoktur. Bizim insanlar hakkında kesin yargıya varmamız isabetli değildir. Çünkü kalplerin hükümranlığı Allah'ındır. İyi niyetimizi muhafaza edelim. Yanlış yapan zaten mizana çıkacaktır. İyi yapan da sıratı geçecektir.