Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Yeniden Müslüman inşa etmeliyiz

Evet, binayı inşa eder gibi temelini sağlam atarak... Bunu şansa, sokağa, cemaatlerin, derneklerin insafına bırakmadan yapmalıyız. İlk din eğitimi güvenilir eller tarafından yapılmalıdır. Elbette Allah için, gayesi Allah olan tertemiz cemaatler, dernekler, vakıflar var. Tümüne karşı karalama geniş bir şerrin kapısını açar. Onarılamaz yaralara sebep olur. Yeni inşa edilmesi gereken müminin bazı özellikleri şöyle olmalı:
1- Sadece Allah'a tapacak: Hocasına, mürşidine, şeyhine üstadına değil. Zaten Rabbı Allah olmayan, kıblesi Kâbe olmayan, örneği Hz. Peygamber olmayan İslam'dan çıkmış olur. Onun adı başka bir din olur artık. Sadece Allah'a ibadet edecek. Bunun dışına çıkan, İslam'ın dışına çıkar.
2- Hz. Peygamber'i (s.a.v.) örnek edinecek: Ama Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bir vahiy merkezi olduğunu, hiçbir kişinin veya kişilerin O'nun sıfatlarına sahip olamayacağının farkında olarak.
3- Hiç kimsenin Allah ile görüşemeyeceğini bilecek: Allah ile görüştüğünü zanneden derin bir hezeyan ve aldatma içindedir. Hz. Peygamber'den (s.a.v.) sonra vahiy bitmiştir. Ne Yüce Allah ile ne Hz. Peygamber ile görüşülemez.
4- Günahsız bir insanın ölümüne sebep olan ebedi azaptadır.
5- Kayıtsız şartsız itaat ancak Allah'adır ve Hz. Peygamber'edir. Ki O, Cebrail'den bilgi almaktadır.
6- Tasavvuf İslam'ın zenginliğidir. Ama mürşit sadece yol göstericidir. Cenneti garanti eden değil.
7- Kimse cenneti size garanti edemez.
8- Müslüman'ı aldatmayacaksın. Aldatan Müslüman olamaz.
9- Müslüman'a silah doğrultmayacaksın. Bunu yapan Allah'ın dinine ihanet etmiştir.
10- Müslüman her problemde Kuran'a ve Hz. Peygamber'e (s.a.v.) döner.
11- İman konuları akıllı bir metotla gençlere öğretilmeli.
12- Müslüman bir toplumda topluma kapalı gizli cemaatleşme fitne vesilesidir. Müslüman'dan neyi saklıyorsunuz? Müslüman olduğunu iddia edenin, Müslüman'a karşı bir gizli hesabı olamaz. Müslüman olduğunu söyleyenin gizli bir ajandası olamaz.
13- Olağan din şûrası gibi önemli toplantılarda dine hizmet eden her kişi orada bulunmalı ve önerilerle zenginlik sağlanmalı. Dini merkezlerin, kendilerinden başkalarını göz ardı etme lüksü yoktur.
14- Ülkemize yönelik yeni ve geniş bir dini müfredat hazırlanıp insanların görüşüne sunulmalı.
15- Sünnet inkârcısı, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) yerine başkalarını inşa eden, ilkelerle oynayan, dinin genlerini bozan, yeni bir din, paralel bir din kurmaya çalışanlara karşı dikkatli olunmalı.
Bütün bunlar acil olan noktalar. Ama daha denecek çok şey var.
16- Bu fitne insanımıza güvenimizi zedelememeli. Unutmayalım ki bu fitneyi bertaraf eden de bu halktır.

GÜNEYDOĞU'YU KUCAKLAMAK LAZIM
Diyarbakır ve Şanlıurfa'da da 'darbeye karşı birlik' mitinglerinde konuştum. Gerek Diyarbakır ve gerekse de Şanlıurfa'da on binlerce vatandaşımız binlerce ay yıldızlı bayrakla meydandaydı. Diyarbakır'da bu kadar çok bayrağımızı bir arada görmemiştim. Müthiş bir birlik ve heyecan duygusu vardı. Kıvamını bulmuş bir Türkiye sevdası vardı. Yani; Tuzla, Eyüp Sultan, Esenler, Kısıklı, Bağcılar, Gölbaşı, Kazan vs. meydanlarında ne gördümse Güneydoğu'da da onu gördüm. Ülkemizin yöneticilerine çağrım; lütfen bu güzel beraberliği, Güneydoğu halkının sahiplendiği birlik ve Türkiyelilik ruhunu kucaklayın. Bunu da açıkça belirtin. Böylece karanlık odakların ileride planlamak istediği Kürt-Türk ayrımını da yıkarsınız. Tarihe gömersiniz. Şerden büyük bir hayır çıkarırsınız. Zira 15 Temmuz'dan bu yana Güneydoğu Türkiyeli olduğunu, Anadolulu olduğunu, ülkenin birliğinin beraberliğinin yanında olduğunu ilan etti. Bunu son derece önemsiyorum. Bütün Türkiye sathında oluşan bu birliktelik, fesatçıları mutlaka çok rahatsız ediyordur. Biz de safları sıkılaştırıp onların tezgâhlarını bozalım. Haydi Güneydoğu'da da yeni bir başlangıç için bismillah.

LEYYİN ÜSLUB
Kuran-ı Kerim'in emridir. Hz. Musa ve Hz. Harun'a verdiği emirdir Yüce Kitab'ın: Firavun'a gittiğinizde yumuşak söz söyleyin. Ülkemiz Kavli Leyyin'e, yani yumuşak söyleme teslim olmuş durumda. Bu ne kadar da güzel. Meydanlarda insanlar kucaklaşıyor, herkes birbirine daha anlayışla davranıyor. Çünkü ümmetin bütün iyi niyetini, şahsi emelleri için istismar eden paralel yapıdan zamanında herkes çok çekti. Herkesi lekeleyecek bütün algı operasyonlarında onların eli vardı, parmağı vardı. Artık bu kanlı yapıyla halkın arasına kan girdi. 250 şehidin kanı girdi. Şimdi bütün bunları millet görüyor. Taşlar yerine oturuyor. Ümmet dalalet üzerine ittifak etmez. Milyonların gözyaşı, duası boşa gider mi? İnsanlara iyi davranalım. Birbirimizi kucaklayalım. Kavgaları unutalım. Yeni sahifeler açalım. Allah'ın bu millete açtığı yeni imkânı birliğimize vesile kılalım. Unutmayın. Yüce Allah dinini, Rabbine has kılanı, kalbini temizleyeni, ihlaslı olanı kabul eder. Kalplerin hali dışarıdan görülmez belki ama amel, iman, ihlas, kurbiyet ve yapılanlar kalbin aynasıdır.

CEMAATLERİN GÖREVİ DEVLETİ İDARE OLAMAZ
Meşhur hadisedir. Bilirsiniz. Fatih Sultan Mehmet fetihten sonra Ebü'l Vefa hazretlerini ziyaret etmek ister. Haber gönderir. Ebü'l Vefa ise Fatih'e dergâhının kapısını açmaz ve kendisiyle görüşmez. Sebebini ise şöyle anlatır: Fatih dergâhımıza gelir de bizi görür ve hizmetlerimizden dolayı aşırı memnun kalırsa, bizler bu durumu istismar edebiliriz. Fatih de bize inanır ve samimiyetle kapısını bize açar. Böylece diğer hizmet erbabı kardeşlerimiz bu ilgiden mahrum kalırlar. Özetle Ebü'l Vefa hazretlerinin dediği budur. İslam'a hizmet eden fertler veya oluşum, vakıf ve dernekler, cemaatler halkı din konusunda aydınlatmalı. İslam'ı en saf ve temiz duygularla anlatmalı. Günaha ve şerre engel olmalı. Nifak tohumlarına karşı birliğe vesile olmalı. Kısaca; emri bil maruf, nehyi ani'l münker yapmalı. Hiçbir dini oluşum, devletin içinde çöreklenip, damarlarına girerek devlete sahiplenmeye çalışmamalı. Bunu yaparsa davete ve tebliğe ihanet etmiş, kendisinden başkasının hayat hakkını gasp etmiş olur. Ve kendinden gayrisine yaşama hakkı tanımamış olur. İttifakın kaynağı olan dini vahşileşmeye, cinayete ve istismara aracı yapar. Bu ise dine yapılabilecek en büyük zulüm olur. Elbette devlet dine karşı bir tavrın içinde de olmaz, olamaz. Olmadığı zaten apaçık ortada. Kanlı ve karanlık darbe teşebbüsü ve bu teşebbüsün arkasındaki paralel örgütün ortaya çıkması üzerine onun yerine başka güçleri ikamet etme teşebbüslerine karşı da dikkat etmek lazım. Hele de bu dönemde birileri parlatılıyorsa. Aman dikkat...

BENİ KİM CENNETE KOYACAK?
Beni cennete koyacak olan imanım ve amelimdir. İmanımda problem varsa, ebediyen cennete giremem. Amelimde problemim varsa ya Allah affeder ya şefaat ettirir veya azap eder. Benim varsa eğer; hocam, üstadım, şeyhim, mürşidim v.s. beni cennete koyamaz. Cehennemden de alıkoyamaz. Böyle bir yetki hiç kimsede yoktu (Yüce Allah'ın müsaade ettiği peygamberler hariç ki onun sınırını da Yüce Allah belirler). Kim size; seni, cennete sokacağım diyorsa yalancıdır. Sahtekârdır. Din bezirgânıdır. Zira hiç kimse kendi cennetini garanti edemez ki başkasını garanti etsin. Peygamberler hariç! Hz. Peygamber (s.a.v.) kızı olan Hz. Fatıma'ya bile "Muhammed'in kızı, namazını düzgün kıl. Muhammed kızıyım diye rahat olma. (Allah dilemezse) ben sana dahi bir şey yapamayabilirim" buyurmadı mı? Cennet anahtarını taşıdığını zanneden kişiler bunu bilmiyorlar mı? Beni cennete koy ey Allah'ın elçisi diyen sahabeye (çok secde et! Et ki, seni cennete koyabilmek için şefaat yetkisini kullanayım.) Buyurmadı mı? Bu, kendisine şefaat yetkisi verilen Allah'ın peygamberinin sözleridir. Bu kadar hassas davranıyor. Öyleyse şunu yaparsan, emrimi uygularsan seni cennete götürürüm diyen din tahripçilerine inanmayın. Kimsenin sizi cennete koyma yetkisi yoktur. Bunun zıddını söyleyen dalalettedir.

ŞEYTAN EĞRİ DEĞİL, DOĞRU YOLDA OTURUR
Şeytan dedi ki; Öyle ise azgınlığımdan ötürü aleyhime hüküm vermene karşılık, ben de ant içerim ki onları saptırmak için senin doğru yolunun üstünde oturacağım. (A'raf, 16) Şeytan insan aldatmak için; Rabbi, Kitabı, Cenneti, Sıratı, Resulü, teraziyi, iyi niyeti, itaati kullanır. Bunları istismar edip kişiyi Allah'a isyankar yapar. Onun içindir ki, içki veya kumarla Allah'a çağıran değil de, Allah ve Kitapla Allah'a çağıran aldatır, etkili olur. Bu şu demek değil elbette: Her Allah'a çağıran aldatır. Haşa! Kalbi ve ameli bozuk olan bunu yapar. Bizler elbette Allah'a ve Resulüne çağırmaya devam edeceğiz.

KÖR VE SAĞIR OLANLAR!
Yaşadığımız körü körüne itaat eden cahil insan, krizinin sebebi Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hadislerinde özetlenmiş aslında. Şöyle buyuruyor: 'Bir şeye karşı sevgin, seni kör ve sağır eder (de onun eksiklerini görmez ve kusurlarını da işitmez olursun) (Ebu Davud, Edeb, 125). Dine bağlandığını zanneden cahil kişi kendi gibi aciz olan bir başka kişiye bağlanır ve sonra onda cennet ve bekayı vehmederse, artık onun bir esiri olur. Vehmettiği Rabbin cennetine asla giremez. Yalancı bir cennetle oyalanır. Bu kişi hatayı görmez, kusuru işitmez, felaketi anlamaz hale gelir. Gördüğü her hataya bir kılıf bulur. Hikmeti vardır der. Aslında en büyük hikmet onu ahiretin cehennemine götürecek cehaletinin farkına varmamasıdır ama ona vaat edilen cennet ve ebedilik onu kendisini aldatmasına sebep olacak bir aldatma vesilesi olur. Cennetle, bekayla, Kuran'la, Allah'la, Hz. Resulle, imtihanı aşmakla aldatmak, işte burada başlar. "Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığında onlara karşı sağır ve kör davranmazlar" (Furkan, 73) iradesi elinde olan kör ve sağır olmaz. Halbuki vicdan, irade ve imanını başkasına emanet eden. Göremez. Görebildiği, ancak ona gösterilendir. Kısacası: Yeniden dini Allah'a has kılarak ve Kuran sünnet ölçüsü içinde, ümidimizi yitirmeden anlatmak zorundayız. Varlık boşluk kabul etmez. Biz yapmazsak, başkaları başka amaçla fırsatı değerlendirirler.

BİR AYET
De ki, Amellerin bütün bütün boşa gidenini size haber vereyim mi? Onların ameli ki, dünya hayatında bütün çalışmaları boşa gittiği halde kendilerini güzel iş yapıyor sanmaktadır. (Kahf, 103)

BİR İBRET

Şeytan amelleri süsler
Ad ve Semud kavimlerini helak ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Halbuki onlar az çok gözü açık uyanık kimselerdi. (Ankebut, 38)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA