Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

İslam güzel ahlaktır

Ahlaklı olmadan Müslüman olmuş sayılmayız. İbadetlerin hedefi ahlak oluşturmaktır. Takva, ahlak, samimiyet ve kâmil iman olmadan yapılan ibadetler bizi bir yere götürmez

İslam'ı "güzel ahlak" olarak özetlersek yanlış yapmış olmayız. İslam güzel ahlaktır. Ahlaklı olmaktır. Namazın, orucun, zekâtın, haccın hedefi böyle bir ahlak oluşturmaktır. Komşu hakları konusundaki uyarılar, kötü söz söylememek, gıybet yapmamak, zulmetmemek, mazlumun yanında olmak, boş ve faydasız sözü yaymamak, insanları aldatmamak, sözünde durmak, emanete ihanet etmemek, insanların mahremini kurcalamamak, başkasının ayıbından önce kendi ayıplarıyla meşgul olmak... Bunların hepsi güzel ahlakın pratikteki yansımaları değil mi?
Kişi hacca gitmesine rağmen bu menfi (negatif) işlerden birini yapıyorsa haccından bir haz almamış demektir. Halkımızın zarif deyimiyle 'Hacda Hz. İbrahim'in sesini değil, şeytanın sesini dinlemiştir.'
Kişi namaz kılmasına rağmen negatif işlerde yoğunlaşıyorsa, bu namazı eğilip kalkmaktan ibarettir. Kişi zekât verirken; diğer yandan emanete ihanet ediyorsa, şer işlerin peşindeyse, başkasının düştüğü anı kendi ikbali için bir vesile biliyorsa, verdiği zekât kabul görmeye değil, arınmaya muhtaçtır.
Ahlaklı olmadan Müslüman olamayız. Merhametsiz, ahlaksız, toleranssız, zalim, gaddar bir insan Kuran'ın talebesi ve Hz. Peygamber mescidinin bir cemaati olamaz. Kendini acımasızca eleştirip "Acaba ben münafık mıyım?" diye sormalıdır. Onun içindir ki adalet terazisini süreyya yıldızına kadar yükseltmiş Hz. Ömer (r.a), Peygamberimizin cemaati arasına sızmış olan münafıkların isimlerini Hz. Peygamberden -özel bir izinle- öğrenmiş olan Hz. Huzeyfe'ye usulca sokulup soruyordu: "O listede ben var mıyım? Hz. Peygamber beni de münafıklardan saydı mı?"
Münafıkların kendini kâmil mümin saydığı; kâmil müminin ise münafık mıyım korkusuyla titrediği iki farklı dünya. Ne kadar gariptir ki, ikisi de aynı Kuran'ı okuyor, aynı safta duruyor, aynı ezana kulak kabartıyor, aynı mescide giriyor, aynı orucu tutuyor, aynı abdesti alıyor, aynı Kâbe'de tavaf ediyor ve aynı secdeyi yapıyor. Birisi Allah'ın katında itibar görüyorken, diğeri belki çemberin çok dışındadır.

SAMİMİYET VE KAMİL İMAN ŞART
Hz. Peygamber (s.a.v.) kabir azabını ve şefaati inkâr eden, sünneti reddeden ve bid'ate dalmış olan özel bir anlayış grup, felsefeyi tanımlarken çok hassas bir tanımlama yapmıştı: "Siz onların alınlarının çok secdeden dolayı nasır bağladığını görürsünüz. Namazınızı veya orucunuzu onların namaz ve oruçlarının yanında azımsarsınız. Ama onlar bu ifsatlarından dolayı -okun yaydan çıktığı gibi- İslam'dan çıkarlar." Çizgi o kadar hassas ki! İbre o kadar kaymaya müsait ki…
Demek ki çok namaz, çok oruç, çok hac, çok zekât bir anlam taşımayabilir. Bunlardan uzak olmak da ayrı bir sıkıntı.
Takva, ahlak, istikamet, samimiyet, kâmil iman olmadan bu ibadetler kişiyi hiçbir yere götürmez.
Salebe anlatıyor: "Biz savaşta düşmana ait bir koyun sürüsünü yağmaladık. Tencereye koyup pişirmek istedik. Bunu öğrenen Hz. Peygamber bütün tencereleri devirdi. Tek bir lokma yememize müsaade etmedi. Sonra herkesin duyacağı şekilde "Şüphesiz yağmalanan mal, helal değildir' dedi." Bu yanlışı yapan yeryüzünün en hassas iman ve ihlas kadrosu olan sahabenin bir kısmı. Ama Allah Resulü olanca hiddetiyle bu ilkesiz hareketi mahkûm eder. Dediğim gibi "İslam güzel, temiz, duru ve nezih ahlaktır."

BÜYÜKLERİN DUALARI

Veysel Karani'nin Duası

Allah'ım, sen Rabbim'sin, ben kulunum. Sen Halik ben mahlukum. Sen rızk veren, ben rızıklanan. Sen sahip, ben sahiplenen; sen şerefli, ben şerefsiz; sen zengin, ben fakirim. Sen diri, ben ölüyüm. Sen Bâki, ben fâniyim. Sen kerem sahibi, ben keremsizim. Sen iyilik yapan, ben kötülük yapanım. Sen bağışlayan, ben günah işleyenim. Sen büyük, ben küçüğüm. Sen kuvvetli, ben zayıfım. Sen veren, ben dilenenim. Sen emniyetli, ben emniyetsizim. Sen cömert, ben ise miskinim. Sen kabul eden, ben duâ edenim. Günahlarımı bağışla, beni azarlama, beni rahmetine ulaştır, ey merhamet edicilerin en merhametlisi!

BİR AYET
"Sizden , iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve fenalıktan meneden bir cemaat olsun. İşte kurtuluşa erişenler yalnız onlardır." (Al-i İmran-104)

BİR HADİS
"Allah'ın kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, birinizin çölde kaybetmiş olduğu devesini bulmasından dolayı duyduğu sevinçten daha fazladır." (Müslim, Tirmizî)

BİR SEVAP
Kim 'La Havle vela kuvvete illa billah' (Bütün güç ve kuvvet en yüce ve en büyük olan Allah'ın yardımıyla elde edilir) derse, kendisi için cennette bir hurma ağacı dikilir. Hz. Peygamber (s.a.v.) bir sahabeye "Sana cennetin hazinelerinden bir hazine vereyim mi?" buyurdular. Elbette denince, O da, "La Havle vela kuvvete illa billah" dedi.

SORU - CEVAP

1 İki aylık hamileyim. Doktor çocuğumun özürlü olduğunu söyledi. Aldırabilir miyim?
Çocuğunuzu aldırmayınız. Bizce çocuğun özürlü olma ihtimali (hatta kesin bilgi de olsa) kürtaj için bir gerekçe değildir. Özürlü olan çocuğun da yaşama hakkı vardır.

2 Kaza namazı, vakit namazlarından sonra kılınır mı?
Sabah ve ikindi namazlarından sonra kaza namazı kılmamak daha uygundur. Diğer namazlardan önce veya sonra kaza namazı kılabilirsiniz.

3 Mezarı sulamak faydalı mı? Yeşillik mezara fayda verir mi?
Mezara su dökmek, Peygamberimizin ve sahabesinin uygulamasıdır. Mezara yeşil ot dikmek sünnettir. Peygamberimiz bir mezarın başında durmuş ve 'Buradaki azap çekiyor' dedikten sonra oraya yeşil bir dal dikmiştir. Bunun sebebini sorduklarında, "Yeşil olan bu dal yüce Allah'ı andıkça bunun da azabı hafifler" buyurmuştur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA