Siz hep böyle sessiz ve sakin mi duracaktınız!
Böyle boynu bükük ve sahipsiz mi bakacaktınız.
Siz hep böyle mi duracaktınız? Hiç konuşmadan başınızda bir taş, ayakucunuzda bir taş.
Ne şikâyetiniz var, ne siteminiz
Ne haykırışınız, ne figanınız?
Belli ki rıza âlemindesiniz.
***
Şu kefeni sağa kaymış, mevta ihramı sıyrılmış bir umreci gibi. Mina'ya savrulmuş, yolunu yitirmiş bir yolcu gibi.
O kadar teslim, o kadar mütevekkil uzanmışsın sere serpe, ne derdin var ne tasan.
Ne ağrın var ne yasın
Ne hilen var ne hurdan
Ne ailen var ne evladın
Ne gidenin var ne gelenin
Ne tanıyanın var ne tanıtanın
Ne yazın var ne kalemin
Sadece bir karış toprağın var. Ve bir de hiç unutmadığın Rabbin.
***
Şunlar ehl-i beyt değil mi?
Ne de sessizler Ne de sakin.
Belli ki istememişler ne yazı ne övgü
Belli ki istememişler ne feryat ne figan
Girişin sağında dizi dizi uzanmışlar.
***
Yoksa şu Hz. Fatma mıdır?
Nazenin çiçek
Duru, güzel ve bir o kadar genç ve vakur.
Başında bir, ayakucunda bir taş.
Ya şu Hz. Hasan mıdır?
Sanki zehirleyen zehrin damlası yeni toprağa damlamış. Başucunda sadece bir taş.
***
Şu Hz. Abbas belli ki.
Ve şu Zeynel Abidin
Ne kadar da abartısızlar ve bir o kadar da temiz.
***
Şurada taşlar var yan yana dizi dizi birbirleriyle sarmaş dolaşlar.
Ne kin, ne düşmanlık ne gayrılık.
Siz kimsiniz diye soracak olsak
Derinden bir ses yankı yapar.
'
Resulullah'ın (s.a.v.) zevceleri'
Edeple dolaşırsınız / Temkinle / Kırmamak lazım/ Şu ince dalı. Ürkütmemek lazım./ Ve şu öten bülbülü. Bin melek kanadı varsa şayet uzanmış öylesine bırakmak lazım.
Harimizden geçerken sevdiğimizin
Bakışlar aşağı kaymalı. Öylesine kalmalı.
***
Bir bilene sormak lazım.
Sonraki mezar taşlarını!
Namazdaki gibi omuz omuzalar.
Sadece bir-iki metreye sıkışmışlar.
Arkadan bir ses ile irkilirsiniz.
- '
Resulullah'ın (s.a.v.) kızlarıdır' diye.
Zeyneb- Rukiyye- Ümmü Gülsüm.
Bir heyecan sarar sizi
Yüreğinizi.
Bir sarsıntı geçirmiş metruk bir bina gibisiniz artık.
***
Baki mezarlığında bir grup vakti.
Görevli, terk edin ölüleri.
Zaman dinlenme zamanı.
Yeterince meşgul ettiniz onları diyor.
Akşam Nebi (a.s.) ile sohbetleri var.
Onlara sohbet, bize özlem kaldı.
Onlara vuslat, bize firkat kaldı.
Onlara cennet, bize hesap kaldı.
Onlara nur, bize nar kaldı.
Onlara visal, bize hasret kaldı.
Onlara sevgi, bize nefret kaldı.
Onlara mağfiret, bize azap kaldı.
Onlara dostluk, bize çirkin söz kaldı.
Onlara huzur, bize huysuz kaldı.
Onlara kavli leyyin, bize kavli buğz kaldı.
Onlara tevazu, bize tekebbür kaldı.
Onlara bir sırat, bize bin sırat kaldı.
Onlara kevser, bize acı su kaldı.
MEDİNE'DE BİR AKŞAM NAMAZI SONRASI
Peygamberimiz'in (s.a.v.) mescidinde akşam namazını kıldık. Yüz binlerce insan var. Avludan otele doğru yürüyoruz. Bir sesle irkildik. 40-45 yaşlarında bir Arap
'Mahmut' diye bağırıyor. Ama canhıraş bir şekilde. Sağa- sola koşuşturuyor. 'Mahmut' diye bağırıyor. Belli ki kaybetmiş. Mahmut özürlü, o gideceği yeri bulamaz diyor. Sağa-sola öyle bir koşuyor ki...
Bir anda sesi duyan herkes sağa-sola bakıyor. Bakışlarıyla sahipsiz bir 'Mahmut' arıyor. Bakışlarıyla koşuşturuyorlar. Herkeste bir telaş. Herkes Mahmut diye bağırıyor.
İlerden biri belki kaybolmuş olandır diye küçük bir delikanlıyı gösteriyor bu mu diye! Birisi nereye gideceğini bilmeyen bir ihtiyarı gösteriyor, diğeri başka birisini. Herkes Mahmut'u arıyor. Göz yaşartan bir hadise.
Birazdan birisi Mahmut'u buluyor. Mahmut'u gören deminki adam ona bir sarılıyor, bir öpüyor. Mahmut zihinsel özürlü. Sadece gülüyor. Belki sadece gülmeyi biliyor. Ama onu arayan o kişinin sevinci görülmeye değer. Gözleri yaşarıyor. Mahmut bulundu ya!
Mahmutları unutmamak lazım. Yitirmemek lazım. Kaybolmuş Mahmutları mescidi saadetteki gibi bir bulabilsek. O kaybolana gösterdiğimiz ilgiyi, sevecenliği diğer insanlara göstersek. Hiçbir Mahmut kaybolmaz o zaman.
KISA BİR UMRE ZİYARETİ
Bu hafta Mekke ve Medine'ye 5 günlük bir ziyarette bulundum. Oraları özlemek yadırganmamalı. Belki gidişlerinizde gidemeyen birini yanınıza alıp giderseniz güzel bir iş yapmış olursunuz.
Hava serindi iki yerde de. Mekke ve Medine'de yenilenme, inşaat hızla sürüyor.
Onun için Mekke çok yoğun. Medine ise biraz daha sakin. Ancak sakin dediğimde de namazlarda mescidde yer bulmak mümkün değil.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) kabri şerifi her an dolu. Gece veya gündüzün herhangi bir saati pek fark etmiyor. 24 saat ziyarete açık ve ama insanlar birkaç dakika önünde durabilmek için dakikalarca sıra bekliyorlar.
Bu hazzı anlamayanlara şaşırmak gerek. Hâlâ bu yoğun ilgiyi anlamak istemeyen ve dudak bükerek karşılayanlara ise hayret etmek lazım. Çünkü bu sevgi asırlardır kartopu gibi büyüyerek nesilden nesile ulaşıyor. Ve hiçbir zaman zorlama veya teşvik olmadan gönüllerde oluşuyor. Bilakis, ziyareti azaltmak için atılan nice adıma rağmen çığ gibi büyüyor bu sevda.
Türkiye'ye dua ediyoruz. Ülkemizden gelen umreciler bizi her gördüklerinde dua istiyorlar. Ve hepsi, ama hepsi ülke çapında yaygınlaştırılmaya çalışılan çirkin ve incitici üsluptan rahatsızlar. Özellikle sosyal iletişim kullanan bazı hasta tiplerden şikâyetçiler.
Müslümanların; aykırı, mezhep, meşrep veya anlayışlara karşı duruşlarını görmek isteyenler Mekke ve Medine'ye gelmeliler. Buradan her şey daha net görülüyor. Yıllardır gelip giderim; daha birinin ötekine ağır bir söz söylediğini, kavga ettiğini görmedim. Müthiş bir otokontrol var. Diğerinin hatasını görmemek var. Ve en dikkat çekici nokta ise; Kâbe etrafında dönüşten (tavaf) tutunuz bütün ibadetlere kadar imamsız ve kontrolsüz müthiş bir disiplin var. Kimsenin komutuna gerek duyurmadan herkes ne yapacağını biliyor ve ona göre ibadetini yapıyor.
Geçen yıllarda birçok kardeşimizi umreye göndermeye muvaffak olduk. İnşallah bu faaliyetimizi devam ettireceğiz. Belki daha yaygın olarak.
Rabbimden dileğim; arzu eden her mümine buraları görmek nasip olsun.