Perşembe günü zilhicce ayına girdik. Bu ayın 9. günü arefe günüdür. Yani önümüzdeki cuma günü arefe. Hz. Peygamber (s.a.v.) zilhiccenin 9. günü oruç tutmayı sünnet ilan etmiştir. Fecr Suresi'nde bahsedilen on gecenin zilhiccenin ilk on gecesi olduğu söylenir. İmkânımız el verdikçe zilhiccenin ilk 9 gününde oruç tutmaya çalışalım. Bu oruç birçok günaha kefaret olur. Affa vesile olur.
Cuma gününden itibaren teşrik tekbirleri başlayacak. Yani her farz namazdan sonra "Allahu Ekber Allahu Ekber. La ilahe illallahu ve'llahu ekber. Allahu Ekber ve lillahi'l hamd" tesbihini okuyunuz.
Kurbanlarınızı hazırlayınız. Kurban hem ibadet, hem Hz.İbrahim'e ve hem peygamberimize vefa, hem Hz. İsmail'in hatırasını yaşatma ve hem de gelenektir. Son zamanlarda bu konuda bir gevşeme gösteriyoruz. Kurbanı önemsemeliyiz. Hanefilere göre vacip, Şafiilere göre güçlü sünnettir. Kurban bir yardımlaşmadır. Hz. İbrahim'in ve oğlu Hz. İsmail'in teslimiyetidir. Allah'ın Hz.İsmail'e merhametidir.
Kurbanlara iyi davranalım. Onlar emanettir. Onları çekiştirmeyelim. Onlar bir ibadet aracıdır. Ona göre davranalım. Bilmeyenler kesmemelidir.
Hayvanlara en az sıkıntı verecek hangi yol varsa onu takip edelim. Kurbanları uygun yerde kesmeliyiz. Kurbanları keserken birbirlerine göstermemeliyiz. Bıçağı onların yanında keskinleştirmeyelim. Bunu yapana Hz. Peygamber uyarıda bulunmuş ve onu iki kez mi öldüreceksin buyurmuştur. Rabbim ibadetlerinizi kabul etsin.
ENGELLİLER ÖZEL İNSANLARDIR
Sakın hayattan kopmayın. Engelliliği kendinize bir ceza gibi görmeyin. Elbette dünya bir imtihan. Elbette Allah dileseydi herkesi aynı yaratırdı. Ama o bir imtihanın gereği olarak bazımızı farklı yarattı.
Engelli kardeşlerimiz ahiretteki hayata bir artı olarak başlayacaklar. Bugünkü sıkıntı orada avantaja dönüşecek.
***
Büyük İslam alimlerinin bir kısmının sıkıntı ve çileli bir ömrün ardından büyük eserler bıraktıklarını biliyor musunuz?
İbn Esir: El-Camiu'l Usul ve en-Nihaye gibi çok ciltli ve muhteşem eserlerin sahibidir. İbnül Esir'in bu eserlerini kötürüm (engelli) olduğu için yazabildiğini biliyor musunuz?
İmam Serahsi (Hanefi Hukukçusu): Mebsut isimli (15 ciltlik) muhteşem eserini kuyunun dibinde, hapishanede yazdı.
İbnûl-Kayyim: Zâdûl Mead isimli (5 ciltlik) eserini yolculukta yazdı.
İbn Teymiyye: Fetvalar adlı çok ciltli eserinin büyük bir kısmını zindanda yazdı.
Ebûl - Ala el-Maari (Büyük Şair): Divanlarını ve kitaplarını kör (görme engelli) olduğu halde yazdırmıştır.
Zamahşeri: Keşşaf adlı muhteşem eserin sahibi ayaklarından sıkıntılıydı.
Taha Hüseyin (Mısırlı ilim adamı): Gözlerini kaybettikten sonra hatıralarını yazdırttı.
Büyük düşünür
Cemil Meriç gözlerini yitirdikten sonra çok eser vermiştir. Batı'da da bu böyledir.
Helen Keller (1880-1968):Hem görme engelli ve hem de işitme engelli olmasına rağmen on kitap yayınlatmıştır.
Edison da, işitme engelliydi.
Beethoven (1770-1827) ileri seviyede işitme engelli olmasına rağmen 9. senfonisini yazar.
Braille ( 1809-1952) Üç yaşında gözünü yitirmesine rağmen, günümüzde kullanılan kabartma harflerden oluşan Braille alfabesini keşfetmiştir.
***
Örnekler çoğaltılabilir. Peygamberimiz'e (s.a.v.) imamlık yapan Abdurrahman bin Avf (r.a.) engelliydi. Hz. Peygamber'in kendi yerine Medine'de imam olarak bıraktığı İbn-i Ümmü Mektum (ra) görme engelliydi. Siz engelli kardeşlerim. Çok şey yapabilirsiniz. Son derece önemlisiniz.
EŞİNİZ SİZE KARŞI OLSA
Bir insanın en büyük zenginliği ona destek olan ve onu iyi anlayan bir eşinin olmasıdır. Her başarılı erkeğin arkasında bir eş vardır sözü boşa söylenmemiştir. Eş dilerse kişiyi aziz, isterse zelil eder.
Şakik-i Belhi hanımına şöyle dermiş "Hanım! Belh şehrindeki halkın hepsi benim yanımda olsa fakat sen bana karşı olsan, ben dinimi koruma konusunda başarılı olamam."
Eşinizin gönlünü kırmayın. Onu üstte tutun. Çocuklarınızın yanında onu horlamayın. Hayatınızla ilgili kararlarda ona danışın. Onu önemseyin. Bunu da hissettirin. Onun zaman zaman sizi kıran sözlerini duymazlıktan gelin. Zengin ve itibarlı bir makama tırmandığınızda eşinizi küçümsemeyin.
Gözünüzde karartmayın. Kötü günde sizi nasıl taşıdıysa, siz de iyi gününüzde onu öylece taşıyın.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hassas deyimiyle o size Allah tarafından verilmiş bir emanettir. O bir billur bir cam kadar ince ve zariftir. Kırmayın.
Kırılsanız da kırmayın.
BİR AYET VE YORUMU
"İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik o kimsenin (yaptığı iyilikler)dir ki Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve Peygamberlerine iman eder; mala olan sevgilerine rağmen onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacı olup da) isteyene ve (özgürlüğe kavuşsunlar diye) kölelere verir; namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, antlaşma yaptıklarına sözlerini yerine getirirler.
Zorda, sıkıntı, darlık ve savaşın kızıştığı zamanlarda direnip sabrederler. İşte bunlar doğru olanlardır. İşte bunlar Allah'tan sakınanların ta kendileridir." (Bakara,177)
Bu ayet niye indi?
Bu ayetin iniş sebebi hakkında farklı ve zengin rivayetler vardır. Adamın biri gelip Peygamberimiz'e (s.a.v.) "
birr- iyilik" nedir diye sorar. Yüce Rabbimiz bu ayeti indirir. Hz. Peygamber (s.a.v.) adamı çağırır ve bu ayeti okur. (Vahidi, Esbab, 37)
Bir diğer rivayete göre, Yahudiler ibadetlerinde batıya (Kudüs'e), Hıristiyanlar ise doğuya yönelirdi. Müslümanlar da Medine'ye ilk geldiklerinde namazda Kudüs'e dönüyorlardı. Ama Hz. Peygamber'in gönlü Kâbe'ye yönelmekti (Bakara, 144). Yüce Allah peygamberimize "yönünü Mescid-i Haram'a çevir" emri verdi. Hz. Peygamber (s.a.v.) de Kâbe'ye döndü. İşte bu ayet, bu ayetten (Bakara,144) rahatsız olan Yahudileri ikaz ve Müslümanları bilgilendirmek için indi.
Şuraya veya buraya dönmek iyilik için yetmez. Esas olan iyilik; merhamettir, sağlam imandır, yoksulu giydirmek ve yedirmektir. Sadece duada veya namazda sağa sola dönmekle iyiliğe erişemezsiniz. Esas olan ve Allah tarafından kabul edilen iyilik ise şu sayılanlardır denilerek müminler bilgilendirilir. İşte bu ayet buna işaret eder.
AYETİN AÇIKLAMASI:
Ayeti Kerime; iyilik ve iyi anılmanın ibadette Hıristiyan ve Yahudilerin yaptığı gibi sadece doğuya-batıya yönelmekle elde edilmeyeceğini anlatıyor. Esas iyilik imandır. İmanın esası da Yüce Allah'a ahirete, meleklere, kitaba, (Kuran'a) ve peygamberlere iman etmektir. İman olmadan doğuya ve batıya dönmüş ne çıkar! Peygamberleri lekeleyen, Kuran'a inanmayan, melekleri Tanrının kızları gibi görenlerin doğuya ve batıya dönmesi ne ifade eder ki. Ayetin bu bölümünde kitabı olan din mensuplarına ciddi uyarı ve köklü bir tenkit vardır. "Sizin imanınız tashihe muhtaçtır" deniyor.
Aslında sadece sağlam iman da yetmez. Ameli olmayan iman her an zedelenebilir. Bu nedenle imanın pekişmesi için malı, imkânları, akrabayla, yetimlerle, yoksullarla paylaşmak lazım. Önceliği de akrabanın yoksullarına ayırmak şarttır. Bu da yetmez. Ayrıca namazı kılmak, zekâtı da vermek gerek. Gerçek yönelme budur işte.
Aslında bu da yetmez; emanete ihanet etmemek, söz verdiğinde yerine getirmek, sıkıntı ve darlıkta ayakta durmak gerekir. Ayetin bu bölümü hem Yahudi ve Hıristiyanlara ve hem de Müslümanlara ikazlarla doludur. Genel anlamda da bu ayet hem kitap ehline ve hem de Müslümanlara kendilerini gözden geçirmeleri için bir uyarıdır. Kitap ehlinin imanda Kuran'a uymaları gerektiğini ifade eden bu ayet, Müslümanlara da yapmaları gerekenleri anlatıyor.
PEYGAMBERİMİZ'İN (S.A.V.) BİR DUASI
"Ya Rabbi! Bana kendi sevgini, sevdiklerinin sevgisini ihsan eyle. Kendi sevgini bana, susuzluktan yananların, soğuk suya kavuşmasını istemelerinden daha sevgili kıl."
BİR NÜKTE: Yahya bin Muaz diyor ki: Bir hastayı ziyarete gittim. "Nasılsın" diye sordum. Şöyle dedi: "İstemeyerek dünyaya geldim. Hayatım haksızlıklar içinde geçti. Şimdi ise, nedamet içinde ondan ayrılıyorum." Nedamet, yani pişmanlık da bir tövbedir. Acaba bu duyguyu yaşadık mı hiç?