En güçlü olduğumuzda en merhametli olursak,
En zengin olduğumuzda en yardımsever olursak,
En kuvvetli olduğumuzda en bağışlayıcı olursak,
O zaman Rabbin rızasını kazanırız.
***
Başkasının yasını anlayışla karşılarsak,
Mazlumun gözyaşını dindirmeye çalışsak,
Bizden olmayana da bizim kadar hayat hakkı tanısak,
O zaman Rabbin rızasını kazanırız.
***
Kul hakkını yediğimizde dönüp bunu telafi etsek,
Başkasının kusurunu örtmeye çalışsak,
Başkasının günahından önce kendi günahımızı görsek,
O zaman Rabbin rızasını kazanırız.
***
Kabrin karanlığında yalnız kalacağımızı bilirsek,
Herkes üstümüzü örtüp gittiğinde hiçbir dostun,
Yar ve yaranın kalmayacağını bilsek,
Sorgu melekleri geldiğinde dünyevi hiçbir aracının kâr etmeyeceğini bilsek,
O zaman Rabbin rızasını kazanırız.
***
Allah'ın rızasının edepten geçtiğini bilsek,
Allah'ın affının, affetmekten geçtiğini bilsek,
Allah'ın cömertliğinin cömertçe davranmaktan geçtiğini bilsek,
O zaman Rabbin rızasını kazanırız.
***
Her birimizin diğerimize şunu fısıldaması lazım:
- Düşmanlık yapmayın.
- Kutuplaşmadan taraf olmayın.
- Adaletten yana olun. Hakkaniyetten yana olun.
- Adalet sizin aleyhinize olduğunda da adalettir.
- Yaraları sarmaya çabalayın.
- Yitirilmiş her can için üzülün.
- Başkasının canını kendi canınızdan daha kıymetli bilin.
- Ayrı- gayri peşinde olanlara iyi sözle söz söyleyin.
- Bazen hatalarınızı itiraf edin. Nefsinizle hesaplaşın.
- Yüce Rabbin sizi kavga edesiniz diye değil görüşüp anlaşınız diye yarattığını unutmayın.
- Size elinizi uzatana nefretle bakmayın.
- Kininizle en çok karşınızdakini toprağa gönderebilirsiniz. Daha ötesini beceremezsiniz.
Toprağa gönderdiğinizin akabinde er-geç siz de oraya gideceksiniz. Bunu unutmayın.
- Sevdiğinizi ölçülü sevin. Sevginiz sizi kör etmesin.
- Nefretiniz de sizi kör etmesin.
- Ve Allah'ın Resulünün buyurduğunu unutmayın:
- "
Hepiniz Adem'densiniz. Adem de topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap olana üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadadır.
Takva ise (Hz. Peygamber bu cümleyi söylerken göğsünü işaret ederek) "işte şuradadır. İşte şuradadır" buyurdu.
***
SORU - CEVAP
Neden bütün dualar kabul olmuyor?
- Bütün dualar karşılık görür. Her istediğimiz birebir gerçekleşmeyebilir. Çünkü her dua kabul olursa, evrenin dengesi bozulur. Herhangi birimizin diğeri hakkındaki duası veya bedduası anında kabul olsa dengeler değişir. Her şey altüst olur. Siz duanıza devam edin. Bilin ki, bu dualarınız belki bir şerre engel oluyor veya belki de başka taleplerinizin kolaylaşmasına zemin hazırlıyordur. Yeter ki siz ümidinizi yitirmeden meşru şeyleri istemeye devam ediniz. Her dua kabul olur. Belki zamanı vardır. Belki zemini vardır. Duanın kabulünden ümidinizi yitirmeyin. Duada samimiyet, devamlılık ve takva önemlidir.
Epilasyon yaptırmak sakıncalı mı?
- Bir kadının vücudunun çeşitli yerlerinde çıkan kılları almak için epilasyon uygulamasında dinen bir sakınca yoktur. Ancak dikkat edilecek husus, epilasyon yapılacak bölge mahrem bölgelerde ise kişi epilasyonu kendisi yapmalıdır.
Eşim trafik kazasında vefat etti. Kan parası alabilir miyim?
- Hataen olan ölümlerde mahkemenin öngördüğü kan parasını alabilirsiniz. Bunu eşinizin hayrına, kendinize ve çocuklarınıza harcayabilirsiniz.
***
Ahirette Allah'ı görmek
Yüce Allah ahirette görülecektir. Müminler, Allah'ı cennette baş gözü ile sıkıntısız bir şekilde, arada bir mesafe bulunmadan göreceklerdir. Müminler, cennette oldukları halde Allah'ı göreceklerdir. Bu konu ile ilgili olarak Resulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"
Cennet ehli cennete girdiği zaman Allah Teala: 'Bir şey istiyor musunuz? Size nimetlerimi artırayım'
buyuracak. Cennet ehli de 'Yüzlerimizi beyaz kılmadın mı bizi cennete koymadın mı?'
diyecekler. Allah Teala da 'Evet'
buyuracak. Bundan sonra, Allah ile aralarındaki perde açılacak, müminler Allah'a bakacaklar. Cennet ehline, Rablerine bakmadan daha büyük bir nimet verilmemiştir."
Bundan sonra Resulullah (s.a.v.) "
İyilik yapanlara, daima yaptıklarının daha iyisi fazlası verilir."
(Yunus/ 26) ayetini okudu. (Müslim, K. İman)
Bu konuda Kuran'dan şu ayet buna işaret eder:
"
O günde yüzler, parlak olduğu halde Rabbine bakacaktır" (Kıyame /22).
Dünya hayatında ve ahirette Allah'a yakınlık veya uzaklıktan bahsederiz. Allah'a yakınlık ve uzaklık mecazi anlamdadır. Fiziki anlamda değil.
Allah'a uzaklık ve yakınlık, mesafe uzaklığı ve yakınlığı yönünden değil, belki keramet (üstünlük) ve zillet (önemsizlik) bakımındandır. Allah'a itaat eden kişi nasıllık ve niceliği tam bilinmeden ona yakın, isyan eden kişi de yine nasıllık ve niceliği bilinemeyen bir şekilde ondan uzaklaşır.
Mesafe yönünden uzaklık veya yakınlık, varlığı kendinden olmayan ve bir yer ve yönde yerleşmiş olan yaratıklar hakkında düşünülebilir. Allah Teala ise mekândan, mekâna yerleşmekten ve bir yönde bulunmaktan uzaktır. Böyle bir hal onun için düşünülemez.
Allah Teala'ya yakınlık ve uzaklıktan kasıt şudur: Kulun Allah'a yakın olması, kendi üstünlüğü, iyilik ve üstünlüğünün eseridir. Bunun gibi kulun Allah'tan uzak olması, kendi zilleti, önemsizliği ve noksanlığındandır. Yani yakınlık ve uzaklık Yüce Allah ile ilgili değil, kulun kendi haliyle ilgilidir.
***
Büyük günah işleyen dinden çıkmaz
Allah'a karşı büyük günah işleyen kimse kâfir olmaz. İçki içen, içkinin günah olduğunu kabul ettikçe dinden çıkmaz. Sadece günahkâr olur. Zina işleyen zina yapmanın haram olduğunu kabul ettikçe Müslüman'dır. Dinden çıkmaz.
Kul, işlediği günahla Allah'a itaatten çıkmış, isyan etmiştir. Ancak imandan çıkmamıştır. Zira iman, dil ile söyleme ve kalp ile doğrulamaktan ibarettir. Günah işleyen kişi günah işlese de, ikrar ve tasdik açısından bakidir. Dolayısıyla iman devam eder. Ancak işlenen günah, küfrü gerektiriyorsa, o takdirde iman yok olabilir. Çünkü küfür imanı yok edicidir.
Günahkâr kullar, eğer iman ile gitmişlerse cehennemde günahları kadar azap görecekler. Sonra da imanları sebebiyle cennete gireceklerdir. Hiçbir mümin cehennemde sonsuza kadar kalmaz.
O bakımdan bazı haramları işleyen din kardeşlerimizi hor görmemeli, onlara dinden çıkmış gözüyle bakmamalıyız. Bir din kardeşi olarak onların da o günah bataklığından kurtulmaları için yardım etmeliyiz. Günah işleyenler de günahı küçük görmemeliler. Günaha devamın günün birinde kişiyi kötü hale düşüreceğini bilmelidir.
***
Hz. Ömer'den vefa örneği
Adamın biri Hz. Ömer'e gelip karısını şikâyet etti. Hz. Ömer adamı sabırla dinledi. Ama adamın şikâyetinde samimi olmadığını anladı. Şöyle dedi adama, bu şikâyetlerin senin hanımını boşaman için yeterli değildir. Başka bir sebebin var mı?
Adam şöyle dedi: Ey müminlerin emiri! Doğrusunu istersen ben artık hanımımı sevmiyorum. Meseleyi anlayan Hz. Ömer şöyle dedi: Arkadaş! Diyelim ki, artık sevmiyorsun. Peki vefanın hiç mi yeri yok. Yıllarca o kadın sana sabretti. Şimdi senin onu yok sayman, dışarıya bırakman, evinden atman vefaya sığar mı? Vefanın hiç mi yeri yok? Git ve karınla yola devam et. Sen zannediyor musun ki, her evlilik sevgiyle devam ediyor.
Evliliği devam ettirmek lazım. Sevgiyle olmasa bile vefa ile devam ettirmek...