Mahşer âleminde günahkâr bir kul hesaba getirilir. Defteri açılır. Sahifeler bomboş. İyilikleri ya yoktur veyahut da günahlarına sayılmıştır. Sağa sola dağıtılmıştır. Melekler onu cehenneme doğru sürüklerler. Çünkü berbat bir ömür sürmüş, günahlara dalmıştır.
Adam yalvarır. "Beni götürmeyin" der. Ama yapacak bir şey yok. Melekler kendilerine emredileni yaparlar.
Yüce Allah -ki o her şeyi bilmektedir- meleklere der ki; "o kulun hiç mi iyiliği yok?"
Melekler "Ya Rabbi sen biliyorsun. Onun kayda değer bir ameli kalmadı" derler. Deftere bir daha bakarlar. Yoktur.
Yüce Allah (cc) der ki: "Onu bırakın, sizin bilmediğiniz bir iyiliği vardır o kulun."
Melekler derler ki: "Ya Rabbi, sen yazılanı da yazılmayanı da bilirsin. Silineni de silinmeyeni de. Nedir bu kulun bizim bilmediğimiz o ameli?"
Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: "O kulum bir gece uykusu kaçtığında bir yandan bir yana dönerken kalbinden gelerek beni anmak niyetiyle bir defa 'la ilahe illallah (Allah'tan başka yaratıcı yoktur)' demişti. İşte ben onu bu sözü hürmetine affettim. Onu cennete koyun."
Melekler kulu cennete götürürler.
Ben münafık oldum ey Allah'ın peygamberi
Hz. Hanzala şöyle demiştir: Biz Resulullah'ın (s.a.v) yanında bulunuyorduk. Bize cennet ve cehennemi öyle hatırlattı ki biz (cennet ve cehennemi) gözle görüyor gibi olduk. Sonra ben kalkıp ailemin ve çocuğumun yanına gittim ve (o hali unutup) güldüm, eğlendim. Hanzala dedi ki: Biraz sonra (kendimi toparlayıp Resul-i Ekrem'in (s.a.v) yanında iken) içinde olduğumuz hali hatırladım. Hemen evden çıktım ve Ebu Bekir'e (r.a) rastladım. Ona, (içine düştüğüm gafleti anlatarak) münafık oldum, münafık oldum dedim. Ebu Bekir, muhakkak biz onu (yani aile fertlerimizle eğlenip gülme işini) işliyoruz, dedi. Sonra Hanzala gidip bu hali Peygamber'e (s.a.v) anlattı. Bunun üzerine Resul-i Ekrem: Ya Hanzala! (benim yanımda olmadığınız zaman) benim yanımda olduğunuz gibi olsaydınız melekler yataklarınız üstünde (veya yollarınız üzerinde) sizlerle tokalaşacaktı. Ya Hanzala! Bir saat şöyle, bir saat böyle, buyurdu.
Beş şey olunca
Hz. Peygamber (s.a.v) zaman zaman gelecekle ilgili ikazlarda bulunmuş ve tedbirli davranmamızı istemişti.
Bir seferinde bizi ileride olacak beş konuda uyarmış ve beş hastalığa yakalandığımızda beş felakete uğrayacağımızı haber vermişti.
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Ey muhacirler cemaati! Beş şey vardır ki onlara müptela olacağınız zaman (hiçbir hayır kalmaz). Ben sizlerin o şeyler (dönemin)e erişmenizden Allah'a sığınırım (O şeyler şunlardır):
Bir milletin içinde zina- fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu aleni olarak işlediğinde, mutlaka içlerinde taun hastalığı ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde vuku bulmamış hastalıklar yayılır.
Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarın zulmü ile cezalandırılırlar.
Mallarının zekâtını vermekten imtina eden her millet mutlaka yağmurdan men edilir. (Kuraklık cezasıyla cezalandırılır) ve hayvanlar olmasa onlara yağmur yağdırılmaz.
Allah'ın ahdini ve Resulü'nün ahdini (yani düşmanla yaptıkları antlaşmayı) bozan her milletin başına mutlaka Allah kendilerinden olmayan düşmanı musallat eder ve düşman o milletin elindekinin bazısını alır.
Ve yöneticileri Allah'ın kitabı ile amel etmeyip Allah'ın indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe (yani diğer hükümleri uygulamadıkça) Allah onların azabını kendi aralarında kılar (yani; fitne, fesat, kaos ve anarşi gibi olaylarla meşgul eder).
BİR SORU VE CEVAP
* Rüyaların gerçekliği var mı?
- Kuran-ı Kerim Hz. Yusuf'un rüya yorumlarından, Hz. İbrahim'in gördüğü rüyadan, Hz. Peygamber'e (s.a.v) gösterilen rüyadan bahseder. Bu da rüyanın dini bir değerinin olduğunu gösterir.
Ehl-i Sünnet dediğimiz, Kuran ve sünnet ölçüsünde hareket eden alimler rüya hakkında özetle şöyle derler:
Yüce Allah, uyanık haldeki insanın kalbinde birtakım işaretler (haller) yarattığı gibi, uyuyan insanın da kalbinde bazı haller yaratır. Bu haller bazen uyanık haldeki gerçeğe aykırı olur, bazen tıpatıp aynısı olur.
Mesela; bulut yağmurun belirtisidir, ama her bulut yağmura sebep olmayabilir. Bunun gibi, rüyada görülen şey gerçeğe yansır diye beklense de gerçekleşmeyebilir.
Allah, insanların levhi mahfuzdaki durumlarını bilen bir grup meleği rüya işi ile görevlendirir. Melek, levhi mahfuzdan Allah izniyle aldığı bu bilgileri bazı hallerde insanın kalbine yerleştirir. Bu hayırlı rüyadır. Şeytan ise bu bilgileri karıştırmak ve huzursuzluk vermek isteyebilir. Bu da hayırsız rüya olarak yansır.
Genellikle rüyalar ikiye ayrılır. Birincisi, doğru çıkan rüyalardır. Peygamberlerin, salih kişilerin rüyalarıdır. Bazen salih -dindar- olmayan kişiler de bu tür rüyalar görebilirler.
İkincisi ise, "Edgas" dediğimiz karışık, ürküten, korkutan rüyalardır. Bu tür rüyalara itibar etmemek lazım.
Görülen iyi rüyadan mesaj çıkarmak lazım. Bu tür rüyalar iyi insanlara yorumlatılabilir.
Kötü rüyalardan da belki ders çıkarılmalı ama ciddiye de alınmamalıdır. İnsan nefsinin, şeytanın, uyanıklık halindeki kurguların bir oyunu olabilir. Kimseye bu rüyalar yorumlatılmamalıdır. Şerrinden Allah'a sığınmak yeterli olur.