Van depreminin her aşaması, göçük altından çıkan her insanımız elbette bizi derinden yaraladı. Ama beni en çok sarsan iki çocuğun hikâyesi oldu. Biri Yunus. Hani, anlamlı bakışlarıyla etrafına bakarken "geç kaldım diye babam bana kızacak" diyen 11 yaşındaki Yunus. Dünyayı anlamadan dünyadan göçen Yunus'un kurtulduğunu görünce sevindik. Sonra hastanede iç kanamadan öldüğünü duyduk. Daha sonra da babasının sözlerini okuduk. Meğer 8 kardeşine yardım etmek için boyacılık yaparmış Yunusçuk. O gün de internet kafeye gitmiş. Birkaç saatlik eğlence için. Babası, "en vefalı çocuğumdu" diyor.
Bir de Serhat'ın hikâyesi var. Saatler sonra kurtarıldı. TV başında bu 11 yaşındaki çocuğun kurtulmasına ne kadar da sevinmiştim. Ama daha sonra onun da gücünün hastanede tükendiğini öğrendim. Ekran karşısında öylesine kalakaldığımı hatırlıyorum. Ellerim buz kesti. Donup kaldım. Kader tabii ki. Teslim olmaktan gayri ne yapabiliriz ki... Hüküm O'nun, ferman O'nun.
Acaba Yunus'un ve Serhat'ın ve daha yüzlercesinin ölümüne sebep olanlar kim? Şu demirden çalan, şu sahte harç karıştıran, ucuz kum kullanan, işyeri açacağım diye kolonları kesen ölüm tacirleri, vicdan katilleri hiç mi sızı duymadılar. O insanlar Yunusçuğun, Serhatçığın gözlerine bakabiliyorlar mı?
Biliyorum. Şu masum çocuklar ve ötekiler bizi bağışlamayacaktır. Elbette Allah da bu tür hırsızlara hayal edemeyeceklere kadar vebal yükleyip onları mahşere çekecektir. Bundan zerre kadar şüphe duymuyorum.
Deprem ikaz mı? Dünyada ikaz olmayan bir şey var mı? Yağmur ikaz değil mi, nimet ikaz değil mi, zenginlik veya fakirlik ikaz değil mi?
Ders alacaklar için her şey ikaz. Ama buradan yanlış mesajlar çıkarmak, felakete içten içe sevinmek, bunun oradaki insanlara ceza olduğunu düşünmek başlı başına bir şirk vesilesi olabilir. Çünkü bu durumda kendimizi Rabbimizin yerine koyup, ilahi tasarrufun kararını vermeye kendimizi yetkili görmüş gibi olacağız.
Herhalde kendini bilmez birkaç nasipsizden başkası bunu dillendirmez.
Bu hadiseler bizi birbirimize kenetleyen birer vesile olmalıdır. Bizi bölmek isteyen, ırkları ön plana çıkarıp çatışma isteyen şer güçlere karşı birbirimizi severek zafer elde edebiliriz. Bu coğrafyaya dışarıdan müdahale edenler, bu coğrafyaya göz diken hırsızlardır. Bunu hiç unutmamak lazım. Dostu ve düşmanı iyi tanımamız lazım.
Bu depremdeki yıkıntıları da; "Kader böyleymiş" diye geçiştiremeyiz. Eğer sağlam binalar yapsaydık Yunuslar, Serhatlar bugün yaşıyor olabilirdi. O zaman da kader öyle olacaktı. Ama ihmalimizin aç gözlülüğümüzün, oburluğumuzun bedelini günahsızlar ödedi. Kadere yön veren insanın amelidir, hatası veya doğrusudur. Yüce Allah "denizde ve karadaki bozulmanın sebebi insanın kendi yaptıklarıdır" buyurmuyor mu?