Peygamberimizin (s.a.v.) Medine'de yaptığı en önemli hamlelerden biri, uluslararası platformda etki alanını genişletmesi ve diğer din mensuplarına İslam'ı tebliğ etmesidir.
İran kralına, Yemame valisine, Hacer valisine, Umman melikine, Rum kralına, Habeş Kralına, Müseylime'ye ve başkaca kavimlerin Müslüman olmayan liderlerine mektuplarla beraber elçiler gönderen Peygamberimiz (s.a.v.) onları İslam'a davet eder.
Habeş kralına yazdığı mektuptaki şu cümleler son derece manidardır: "Zorbalıktan vazgeç. Seni ve askerlerini Allah'ın dinine çağırıyorum. Ben tebliğimi yaptım. Öğüdümü yerine getirdim. Siz de gereğini yapınız. Selam hidayete tabi olanlara olsun." (İbn Kesir, el-Bidaye 3/88)
Ancak ben bu haftaki yazımda Rum kralına gönderdiği mektuptan ve onun taşıdığı beynelmilel etkilerden bahsetmek istiyorum. Elbette ki Rum kralının karakteri de, burada son derece önemli rol oynamıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.) Rum imparatoru Herakliyus'a sahabeden son derece güzel görünümlü ve dirayetli bir kişi olan Hz. Dıhyetü'l Kelbi'yi gönderir. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Hıristiyanların en güçlü liderlerinden biri olan Herakliyus'a gönderdiği mektup şöyleydi: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın kulu ve Resulü Muhammed'den Rum'un büyüğü Herakliyus'a! Selam hidayet yolunda olanlara olsun. Sözün özü; seni İslam'a tabi olmaya çağırıyorum. Müslüman ol ki, selamet bulasın. Yüce Allah da sana iki kat sevap versin. Yüz çevirirsen idare ettiğin fakir halkın günahı da sana ait olur. Ey kitap ehli olanlar! Geliniz, sizinle bizim aramızda birleşeceğimiz müşterek olan şu sözde karar verelim: Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Kimimiz kimimizi Allah'ın yanı sıra Rab edinmesin. Eğer onlar bu daveti reddederlerse; 'Bizim Allah'ın emirlerine itaat eden müminler olduğumuza şahit olun' (Ali İmran, 64) deyin" Mektup, bu ayetle sona ermektedir.
Mektup Rum imparatorunu etkiler. Hatta mektuba itiraz eden kardeşini huzurundan kovar. Sonra metropolitini -Başpiskoposunu-çağırıp, onunla konuşur. Metropolit: kralına şöyle der; "Ben bu peygamberin gelişini bekliyordum. Ama Araplar arasından çıkacağını bilmiyordum. Ben kendim O'nun Peygamberliğine iman ederim." Herakliyus, metropolitle olan özel konuşmasında der ki; "Ben de aynı kanaatteyim. Ancak O'na iman edersem krallığım gider ve beni öldürürler. Siz bu zatı tanıyan birileri varsa, onları bana getirin. Ben bu zatı daha iyi tanımak isterim."
Herakliyus'un emriyle araştırmalar yapılır. Ve Suriye'de ticaret niyetiyle bulunan ve henüz Müslüman olmamış olan Ebu Süfyan ve arkadaşları bulunur. Ticaret amacıyla orada olan Ebu Süfyan ve arkadaşları kralın huzuruna getirilir:
Olayın bundan sonrasını Ebu Süfyan, sonraları şöyle anlatıyor:
İmparator bizi huzuruna aldı. Bu zata -Peygamberimizi (s.a.v.) kastediyor- soyca en yakın olan kim diye sordu. Benim dedim. Bana yaklaş dedi. Arkadaşlarıma da arkada durun ben Ebu Süfyan'a Muhammed'le ilgili soracağım. Eğer Ebu Süfyan yalan söylerse sizler bana yalan söylediğini belirtin.
O gün müşrik olan Ebu Süfyan der ki: Vallahi arkadaşlarımın beni yalanlamalarından korkmasaydım. Hz.
Peygamber (s.a.v.) hakkında yalan uydururdum. Onun kötü olduğunu söylerdim.
Herakliyus 12 soru soracaktır. Son derece dikkat çekici zekice planlanmış 12 soru:
1- Herakliyus: İçinizde soyu ve nesebi nasıldır?
Ebu Süfyan: İyi bir soydan geliyor
2- Herakliyus; Aranızda ondan evvel bu sözü (Peygamberlik iddiasında bulunan) hiç kimse oldu mu?
Ebu Süfyan: Hayır.
3- Herakliyus: Atalarından hükümdar olan var mı?
Ebu Süfyan: Hayır.
4- Herakliyus: Ona halkın soyluları mı, zayıfları mı tabi oluyor?
Ebu Süfyan: Zayıfları tabi oluyor.
5- Herakliyus: Ona tabi olanlar artıyor mu eksiliyor mu?
Ebu Süfyan: Sürekli artıyor.
6- Herakliyus: Dinine girdikten sonra beğenmediği için geri dönen oluyor mu?
Ebu Süfyan: Hayır yoktur.
7- Herakliyus: Peygamberliğini ilan etmeden önce kendisini yalanla suçladığınız oldu mu?
Ebu Süfyan: Hayır
8- Herakliyus: Verdiği sözden caydığı olur mu?
Ebu Süfyan: Hayır. Ancak şimdi biz bir süreliğine kendisiyle barış halindeyiz. Ne yapacağını bilmiyoruz.
Ebu Süfyan der ki; Muhammed'in aleyhinde bundan öte bir söz söylemedim.
9- Herakliyus: Peki O'nunla savaştınız mı?
Ebu Süfyan: Evet
10- Herakliyus: Peki savaş nasıl sonuçlandı?
Ebu Süfyan: Aramızda harbi nöbetleşe kazanıyoruz.
Bazen biz kazanıyoruz. Bazen de o bizi yeniyor.
11- Herakliyus: Size neyi emrediyor?
Ebu Süfyan: Tek Allah'a ibadet edin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Atalarımızın batıl söylemlerini terk edin diyor. Bize namazı, doğruluğu, namuslu ve iffetli olmayı, akrabalık bağını koparmamayı emrediyor.
12- Herakliyus: O nasıl birisidir?
Ebu Süfyan: Genç birisidir.
Bu cevapları alan Herakliyus ayağa kalkar ve uzun bir konuşmadan sonra şöyle der; "Bütün bu anlattıkların Peygamberlerin özelliklerindendir... Eğer bu dediklerin doğruysa, çok sürmez o zat, şu iki ayağımın bastığı yere sahip olur. Onun çıkacağını biliyordum. Ama sizden olacağını beklemiyordum.
Onun yanına gideceğimi bilsem bu uğurda zorluğa katlanırdım. Yanında olsam ayağını yıkardım."
Halkın ileri gelenlerini toplayan Rum imparatoru mektubu halka okur. Gayesi halkı İslam'a ısındırmaktı. Halk gürültü çıkarıp, isyan etti. Bağrışmalar yükseldi. Herakliyus halkın İslam'a yanaşmayacağını ve kendi hayatının tehlikeye düşeceğini anlayınca şöyle dedi; "Sakinleşin! Ben sizi Hıristiyanlıkta samimi olup olmadığınızı anlamak için sizi denedim. Şimdi gidiniz."
Halk sakinleşip dağıldılar.
Bu olayın tümüne şahit olan ve o zaman putperest olan Ebu Süfyan, dışarı çıkınca arkadaşlarına şöyle der: "Muhammed'in işi gerçekten önem kazandı. Baksanıza Rum kralı bile ondan korkuyor."
O gün Herakliyus'un metropoliti halkın önüne çıkıp Müslümanlığını ilan eder ve halk tarafından linç edilir.
Şehit edilmeden önce metropolit kiliseye girer, siyah elbisesini atıp beyaz elbise giyer ve bastonunu alıp halkın önüne çıkar ve "Ben şehadet ederim ki Allahtan başka ilah yoktur ve Ahmed Allah'ın kulu ve Resulüdür" der. (Taberi Tarih 3/88) Sonra öldürülür. Bunu gören Herakliyus korkar ve Müslümanlığını söyleyemez. İkrar etmez.
Elbette konuyu özet halinde sundum. Hicri 7. yılda, Peygamberimizin vefatından üç yıl önceki bu tebliğ hamlesi; Onun, İslam'ı yaymadaki özgüvenine ve barışçıl üslubuna en güzel örnektir. Peygamberimizin İslam'ı silah zoruyla değil, davetle ve hem de en üst düzeyde işlevlendirdiğini gösterir. Hedef, İnsanlara Allah'ın mesajını iletmek ve düşünebilmelerini sağlamaktır. Gerisi davet edilenin hidayetiyle ilgilidir.
Ancak burada en önemli nokta: Herakliyus'un Hz. Peygamber (s.a.v.) hakkında sorduğu sorulara aldığı -hem de düşmanından aldığı- cevapların ne kadar yüz aydınlatıcı olduğudur. Biz çağdaş Müslümanların en büyük eksikliği, iyi bir örnek olabilmekteki eksikliğimizdir. Elbette bu konuda söylenecek çok söz vardır.