Her ülkede olduğu gibi bizde de tahammülsüz bir kitle var. Sayıları çok değil. Toplasanız yüzde beş eder mi bilmem. Ama maalesef sesleri bizim ülkede herkesten çok çıkıyor. Çünkü kavgacı ve şımarıklar. Etrafında olup bitene bakan yerine etrafına kin ve nefret kusmakla meşguller. İnsanları dinlemek ve anlamak yerine itibarsızlaştırmak ve linçlemekle ilgililer. Kendi görüşünden başka biri konuşacak olsa kulaklarını tıkayıp şımarık bir çocuk gibi yerinde tepinecek düzeydeler. İşin ilginci bunlar kendilerini eğitimli falan sanıyor. Dinlemeyi bilmedikleri için hiçbir şey öğrenecekleri de yok.
Karşıt oldukları taraflara karşı zaten olabildiğince acımasız davranıyorlar. Ama bununla da yetinmiyorlar. Kendi taraf oldukları grupları da terörize ediyorlar. Ait oldukları taraftan birileri farklı bir ses çıkaracak olursa o gün imha makinesi çalışıyor ve alternatif bakış açısının üzerinden geçiyor.
Sadece bir nefret söylemi olsa çok dert etmeyeceğim. Sesi çoğunluğun gündemini teslim almasa çok sorun değil. Sistematik biçimde çalışmasa yine çok önemli değil. Fakat hem nefrete dayalı hem sesi herkesten çok çıkıyor. Hem de örgütlü kötülük. Bu da zehirleyici etkisini daha da genişletiyor.
İster istemez haber oluyor. Makul siyaset çizgisini teslim alıyor. Düşünsenize... Erdoğan günlerdir icraat açıklamaları yapıyor. Togg'dan TCG Anadolu'ya, yerli helikopterden milli doğalgaza tonlarca icraatla seçmen karşısına çıkıyor. Ama bu güruh makul biçimde bu projelerden etkilenebilecek insanların doğru düzgün bilgi alabilmesini engelleyebilecek kadar gürültü çıkarıyor. Her türlü yalan ve iftira ağızdan ağıza dolaşıyor.
Dün bir görüntü izledim. İzmir AK Parti milletvekili adayı, aynı zamanda Gençlik Kolları Başkanı Eyyüp Kadir İnan, İzmir sokaklarında seçim çalışması yapıyor. Siyasi propaganda faaliyeti, siyasi partilerin en doğal hakkıdır. Karşısına çıkan tipler yerlerinde tepinerek AK Partili bir adayın o sokağa giremeyeceğini, onu dinlemeyeceklerini bağırıyorlar. Kıyametleri kopartıyorlar.
Ben Anadolu irfanı nedir az çok bilirim. Örneğin, bir köy kahvesinde size sonuna kadar muhalif insanların önünde bile konuşma yapabilirsiniz. İnsanlar sizi belli bir saygı içinde dinler. Soracağı varsa sorar. Kararını farklı verebilir ama size saygıda kusur etmez.
Ama bu gelenekten nasibini almayanlar maalesef bu toplumun üzerine karabasan gibi çöktü. Değerlerimizi dejenere ettikleri yetmezmiş gibi ülkenin toplumsal barışını da taciz ediyorlar. İşte o nedenle bence bu işe sadece bir seçim konusu olarak değil de toplumsal bir sorun olarak bakmak ve tedavisini aramak zorundayız.
Bu toplumun selameti için bu dili kullananların seslerinin hepimizi bastırmasına müsaade edemeyiz. Rahatlarını kaçırmak uğruna da olsa her türlü doğru bildiğimizi her türlü ortamda seslendirmekten kaçınmamalıyız.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz