Pelosi'nin Tayvan ziyaretini bir başlangıç olarak görüyorum. Güreşten önce bir tür peşrev gibi. Devamı gelecektir. Çin'in yanıtı sesi kadar yüksek çıkmadı. Oldukça tehditkâr ifadeler kullanmış olmasına rağmen tatbikatla yetinmek zorunda kaldı. Bu tür tatbikatlar ABD'yi ürkütmez. Aksine hoşuna gider. Çin, ABD'yi rahatsız edecek başka yaptırımlar bulamadığı müddetçe ABD buraya basmaya devam edecektir.
ABD'nin de bu işten kazançlı çıkmadığını ve bu işlerin kayıkçı kavgasından ibaret olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ben ise bu tür peşrevleri ABD'nin kamuoyu oluşturma faaliyeti olarak görüyorum. Dünya kamuoyuna ve hepsinden önemlisi Amerikan kamuoyuna Çin'in "saldırgan" bir rakip olduğunu gösteriyor.
"Ne gerek var?" diye düşünüyorsanız size soğuk savaş örneğini gösterebilirim. Amerika 1945'te ordusunu terhis etmişti ve yeniden orduya büyük bütçeler ayırma fikri kabul görmüyordu. Ta ki 1952'deki Kore Savaşı'na kadar. Ancak o tarihten sonra Amerikan kamuoyu ikna olmuştur ve Amerikan ordusunun bütçeleri katlamaya başlamıştır. Sonrasını hepimiz biliyoruz.
Genelde ABD'nin dış politikasını izlerken diğer aktörlerle ilişkilerine odaklanırız. Fakat ABD için alınan kararları uygulamaktan çok kararları alıp benimsetmek zordur. Dikkat ederseniz en az 10 yıldır Çin, ABD'nin tehdit tanımlamasında ilk sıraya geçti. Ancak ne tür bir planlama yapıldığına dair ortaya somut başlıklar çıkmadı.
Tartışmalar hem akademik hem siyasi çevrelerde yoğun bir biçimde devam ediyor. Her zaman olduğu gibi bir yaklaşım, aniden bir yerlerden patlak verip öne çıkmaya başlıyor. O da usul usul kabul görür. Pelosi'nin Tayvan ziyareti de işte buna hizmet edecek. Amerikan kamuoyu, Çin'in saldırganlığına ikna olacak. Pelosi'nin Çin'i tahrik etmiş olabileceği veya iki devlet arasındaki anlaşmaları görmezden geldiği konuşulmayacak. Benzer olaylar her tekrar ettiğinde Amerikan toplumu daha da birlik olacak.
Aynı durum uluslararası toplum için de geçerli. Nasıl Ukrayna Savaşı sonrasında Rusya'nın endişelerini dile getirmek sapkınlık ilan edildiyse, nasıl enerji açığına rağmen Avrupalı devletler ABD'nin yanında, daha doğrusu önünde saf tutmaya itildiyse Çin de aynı tür muameleye maruz bırakılacak. Tayvan krizinin bana sorarsanız ABD için öncelikli tarafı burasıydı.